Zenginler üzerine sosyolojik tespitler…

Annemin öğütleri rehber olmuştur hep bana.

 

‘’Evine-işyerine içki sokma, Allah rızkını keser’’ derdi. Bırakın evime-işyerime içki sokmayı, içki satılan yerden sigara bile almadım senelerce.

 

Ta ki kuryelik yaptığım döneme kadar…

 

Rızkın içkiyle bir alakası olmadığını o günlerde anladım. Çünkü paket götürdüğüm çoğu kişi kapıyı çakırkeyif açıyordu, yani pek çoğu yarı sarhoştu, düpedüz evlerinde içki içmişlerdi. Üstelik milyon dolarlık evlerde oturup, milyonluk arabalara biniyorlardı. Yani evlerine içki sokmuşlardı ama Allah rızıklarını kesmemişti! Bu nasıl olabilirdi ki?

 

Bu bende büyük bir travma oluşturmuştu o vakitler!

 

Yine annem, ‘’Yalan söyleme, hile yapma Allah seni tepetaklak eder’’ derdi.

 

Neredeyse 50 yaşıma geldim, yalan söyleyemem, söyleyeni de sevmem. Hayatımın hiçbir merhalesinde bilerek-kasten iğne ucu kadar hile yapmadım. Allah tepetaklak eder…

Allah tepetaklak eder…

Allah tepetaklak eder…

 

Belli ki bu söz çok korkutmuştu beni.

 

‘Tek bir yalan söylersem, insanları kandırırsam, 5 kuruş haram para atarsam cebime helak olurum, tepetaklak olurum, Allah neyim var neyim yok alır elimden!’ diye hep çok korktum.

 

Sonra ticaret yaparken her türlü yalanı, dolanı, üçkâğıdı yapanları ve bunları övünerek anlatanları gördüm. Rahmetlinin dediği gibi öyle ‘tepetaklak’ olanına da ne yalan söyleyeyim şimdiye kadar hiç rastlamadım. Aksine işleri hep de tıkırında gidiyor, kazandıkça kazanıyorlardı! Bu nasıl olabilirdi ki?

 

Bu da travma yaratmıştı bende!

 

 

Yine nur içinde yatsın güzel anneciğim, ‘’Allah kötüye mal vermez, hep iyilik yap, dua al’’ sözü hayatımın mottosu, yaşam çizgisi oldu. Tanıdık, tanımadık herkese gücüm nispetinde yardım ettim, cebimdeki paramı, sırtımdaki montumu, sigaramı neyim varsa, neye sahipsem ihtiyacı olanlarla paylaştım. Yoksulu hep korudum gözetledim, sokak hayvanlarına su-mama verdim, yolda kalana, dara düşene hep el uzattım. Çok dua aldım. En başta anne-babamdan ve yüreğimin değdiği herkesten…. Bir yoksulu geri çevirirsem, Temmuz sıcağında su arayan o kediye su vermezsem, gecenin bir vakti otostop çeken o amcayı arabama alıp evine kadar bırakmazsam Allah beni mahveder, sürüm sürüm süründürür, çöpten ekmek toplayacak hale gelirim diye çok korktum.  

 

Sonra…. Yoksulu, yetimi, karnı aç insanları, su arayan kedileri, köpekleri zerre kadar umursamayan zenginlerle karşılaştım. Hepsi de gayet mutlu, huzurluydu!

 

Bu da bir travmaya yol açmıştı bende. Çünkü hem zalimler, hem zenginler! Bu nasıl olabilirdi ki?

 

 

SORULAR, SORULAR…

 

El Rezzak (Rızık veren) olan Yüce Yaratıcının rızık planlamasında ‘evine veya işyerine içki sokmak’, ‘yardımsever olmamak’, ‘yalan söylememek’, ‘hile yapmak’, ‘acımasız olmak’ vs gibi niteliklerin bir tesiri yok mudur?

 

Öyle ya rızık iman-itikat, ibadetle olsa dünyanın en zenginlerinin dindar insanlar olması gerekmez mi? Neden dünyanın en zenginleri, inançsızlar, ateistler veya seküler kesim?

 

Neden Hristiyanlar, Siyonistler, masonlar ehl-i iman, ehl-i sünnet Müslümanlardan daha zengin?

 

Demek ki rızkın imanla da bir alakası yok!

 

Peki rızkın çalışmayla bir ilgisi var mı? Bence yok! Olsa amelelerin, maden işçilerinin çok zengin olması gerekmez mi?

 

Peki rızkın ilimle-bilimle bir alakası var mı? Bence yok! Öyle olsa yüksek tahsil yapan, eğitimli, bilgili, donanımlı insanların en zenginler olması gerekmez mi?  Tam tersine ilkokul mezunu bile olmayan, hayatında tek bir kitap bir makale dahi okumamış pek çok kişinin çok zengin olduğunu görüyoruz.

 

Sonra anladım ki rızık bambaşka bir şey, kime az, kime çok vermek sadece ve sadece O’nun hükmünde. (Sebe Suresi 36. Ayet) Takdir O’nun.

 

ZENGİNLERİN ORTAK ÖZELLİKLERİ

 

Her neyse gelelim zenginlik meselesine.

 

Bu mev’zuya çok kafa yordum, gözlemler yaptım, notlar aldım ve şu sosyolojik tespitleri derledim.

 

İstisnalar hariç (ki ben hiç istisna ile henüz karşılaşmadım) çok rızık sahibi olanların yani çok zenginlerin ortak özellikleri bana göre şöyle:

 

- Doyumsuzdurlar, her türlü zevki yaşamak isterler ve her türlü günaha bulaşmaktan imtina etmezler,

 

- Acımasız, merhametsiz, duygusuzdurlar,

 

- Parayı malı-mülkü ilahlaştırırlar, yani dinleri, imanları, Allah’ları paradır,

 

- Para için her yolu mübah sayarlar,

 

- Kibirli ve küstahtırlar

 

- Kendilerini Eşref-i Mahlukat diğer insanları Esfel-i Safilin görürler

 

- Zenginleştikçe insani ve nurani duygularını kaybederler

 

- Arkalarından herkes onlara koro halinde söver, beddua eder

 

- Tüm ilişkileri sahtedir, çıkar eksenlidir, aslında tek bir gerçek dostları bile yoktur, yalnızdırlar,

 

- Parayla her şeyi, herkesi satın alabileceklerini sanırlar (ki çoğu kere bunu başarırlar)

 

Netice-i kelam, zenginlerin bu niteliklerini sıralayınca oturdum yaktım bir cigara ve ‘İyi ki annemin öğütlerini dinlemişim’ dedim.

 

Sonra düşündüm ve dedim ki; kim bilir yüce Tanrı, o azgın zenginlerden biri olmamam için çok vermiyor.

 

Para, pul, makam, zenginlik şöhret, cehennem onların olsun

 

Onurlu, ahlaklı, ilkeli yaşam ve cennet bizim…

 

Sevgilerimle.

 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Naci Ceylan 22 Haziran 2024 10:43

    Gözlerinden öpüyorum, Yusuf'um, Bibime de Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun.

  • DavutSARI, Ankara 22 Haziran 2024 08:30

    Kalemsor oldugu, eskiler zaten bilirler; yeniler de yormayan bir makale okuduklari icin anlamislardir. Bu, usule iliskin yorumum; gelelim esasa... Muteaddit kereler, "aklinizi kullanin" ogudune ragmen, imanli kesimin sartlanmis taifesi bunu yapmadigindan, tabii olarak kullananlarin somurusune maruz kalir: Bireysel olarak soyulur, toplumsal olarak soyulur, ulkesel olarak soyulur; velhasil semer vurani cok olur. Bu carpikliga muhafazakar Islamcilarin yorumu, "Allah diledigine verir"... Yaradan, elbette buna muktedirdir; ama mutlak adil Yaratici, kullari arasinda bunu niye yapsin? "Dua" ayrimcilik icin bir faktor mudur; evet! Isteyene, istedigini vererek adaleti sagliyor olabilir. Ancak klasik muhafazar kesimin buna da bir yorumu var; Veriyor ki, ya gunaha battikca batsin, ya da salaha erip hayir hasenat yapsin. Lakin ben, hesap gunu "kucaklarin doluluguna degil, ellerin temizligine bakilacagina" inananlardanim. Hem usul hem de esas bakimindan keyif alarak okudum. Kaleminize saglik.