Medya Haber Girişi : 09 Haziran 2020 18:47

Yıllar sonra gelen mezuniyetin hikayesi

Yıllar sonra gelen mezuniyetin hikayesi
Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hakan Temiztürk’ün giydirdiği mezuniyet cüppesiyle sonuçlanan yükseköğrenim hikâyesini paylaşarak sebep olanlara teşekkür etmek istedim.

Hain darbe girişiminin gölgesinde başlayan öğrenciliğim, Çin’in Vuhan kentinden dünyaya yayılan virüs salgını tehdidi altında sona erdi. Kazanması, okuması ve mezuniyeti ayrı bir hikâye olan 4 yılın sonunda cafcaflı bir törenle cüppe giyemesek de yine de geleneği yerine getirdik.

 


Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hakan Temiztürk’ün giydirdiği mezuniyet cüppesiyle sonuçlanan yükseköğrenim hikâyesini paylaşarak sebep olanlara teşekkür etmek istedim.
Yayın yönetmenliğini yaptığım Pusula Gazetesi’nde çalışırken, Haber Müdürü İrfan Tarakçıoğlu ile birlikte üniversite sınavına girerek kendimizi test etme kararı aldık. Bunu duyan Yazı işleri Müdürü Cihat İncesu ve Onur Sağsöz, sınavın sıfırcıları olacağımızı söyleyerek bizi vazgeçirmek istedi. Hatta Onur Sağsöz daha da ileri giderek sınavı kazanmam halinde Palandöken Kayak Merkezi’ndeki bir otelde mükellef bir yemek ısmarlayacağı sözünü verdi.

 


Ve o gün gelip çattığında İrfan abiyle birlikte sınav salonlarındaki yerimizi aldık, gençlerle birlikte sorulara cevap aradık. İlk sınav sonucu açıklandığında İrfan abi 280 üzerinde bir puan alırken (Kendisi tarihe coğrafyaya çok meraklı ve benden de bilgilidir) ben 235 puanla 180 olan barajı geçtim.

 


Gazetede birlikte çalıştığım muhabir arkadaşlarım Halime Durmuş ve Ayşenur Bayram, sınavın ikinci ayağına da girmem için ısrarlı olunca ben de onları kıramadım. Ve sonuçta 300’e yakın bir puanla sınavı tamamladım. Bu kez Halime ‘abi tercih yap hem de İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümünü oku’ diye beni iknaya çalıştı. Ayşenur’un da desteğiyle onlar galip geldi. Halime’nin hazırladığı (hiç ümidim yoktu) tercih listesini yaparak gönderdim.

 


ÜZÜNTÜ VE KAZANMANIN HEYECANI

 


Haber koşuşturmacası bana sınavı unutturdu. Yanılmıyorsam Temmuz aylarıydı ve vefat eden akrabamıza son görevimizi yaparken meslektaşım DHA Erzurum Muhabiri Hümeyra Pardeli, tercih sonuçlarının açıklandığını söyledi. Mezarlıkta önce yaşadığım kısa kararsızlıktan sonra sonuçlara bakmak istedim. Cep telefonuyla girdiğim sistemde İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nün ikinci öğretimini kazandığımı öğrenince karışık duygular yaşadım. Emin olamadım, ikinci ve üçüncü kez sonuçlara baktım…

 


Sıfırcı olmadığımı ispatlamış hem de bir fakülte kazanmıştım ama karar vermek çok zor oldu. Babamın bile ‘……… kaç yıl sonra üniversite kazandın, ne yapacaksın?’ dediği ortamda hem de 18-20 yaşındaki gençlerle okumak kolay değildi.


Fikrine güvendiğim çok sayıda arkadaşım ve ağabeyimle görüştüm. Gaziantep’te gazetecilik yapan Ruhi Aytaç abim bana, “Salih, sınava girerek bir gencin kazanmasına engel olmuşsun bari oku’ demesiyle biraz ikna olur gibi oldum ama asıl okuma kararımı almamda televizyon bültenlerinde izlediğim 63 yaşındaki bir çobanın mühendislik fakültesini kazandığı haberi oldu.
Tabi bu süreçte Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan İkram Alpsoy’un da ‘Abi, ne düşünüyorsun tabi ki okuyacaksın’ ifadeleriyle dolu baskısını az görmedim.

 


HOCAM EN YAŞLI ÖĞRENCİNİZ GELDİ

 


Mehter takımı gibi 2 ileri bir geri yaparak gittiğim fakültede danışman hocam Aslıhan Zinderen’in odasına ‘Hocam en yaşlı öğrenciniz geldi’ diyerek girdim. Hocamın da yardımıyla doldurduğum formların ardından artık üniversiteli olmuştum.
Ve ilk ders… Pusula Gazetesi’ndeki günlük işlerimi bitirdikten sonra ilk ders için okula giderken içimi bir heyecan kapladı. Acaba nasıl olacaktı, gençler beni nasıl karşılayacaktı, ‘asosyal’ bir kişi olarak ben onlara uyum sağlayabilecek miydim? Bütün bu sorularla okula doğru ilerlemeye başladım.

 


Sınıfa girdiğimde 80’e yakın öğrencinin bakışları bir anda bana döndü. Cem Yılmaz’ın’UFO görmüş masum köylü’ esprisinde olduğu gibi aynen o şekilde bana bakmaya başladılar. İlk dersin ardından verilen molada yanıma gelenler tanımaya çalıştı.
Ancak bazı öğrenciler benim gazeteci olmadığımı okula gelen bir istihbaratçı ya da polis olduğumu düşünerek önceleri mesafeli durmayı tercih etti. Benim kendimle yaşadığım kavga onların bakışları ve meraklarıyla ilgilenmemi engelliyordu.

 


AK SAÇLI, AK SAKALLI ÖĞRENCİ

 


Okulda 18-22 yaş grubu öğrenciler arasında ak saçlı ak sakallı biri olarak okumak ilk başlarda çok zorladı. Üzerime gelen okulun duvarlarından kurtulup kaçma isteğimi, fakültedeki odasına davet ederek çay, kahve ısmarlayan o dönemin dekan yardımcısı Doç. Dr. Besim Yıldırım ile Doç. Dr. Ömer Alanka ve KUDAKA’da görev yaparken tanıdığım Halkla İlişkiler Bölümünün Dr. Öğr. Üyesi Sait Sinan Atılgan engelledi. RTS’de öğretim görevlisi Jale Hülya Alcan ile hocalarım, üzerimdeki stresi atıp, okula yönelmem için büyük destek verdi.

 


Tabi burada İHA Muhabiri ve aynı zamanda benden bir dönem önce olan RTS öğrencisi Özge Bozo’yu da unutmamak gerek. Okula alışma sürecimde onunda bayağı katkısı oldu. (Mezuniyet heyecanını da bizimle yaşayan Özge Bozo, çektiği fotoğraflarla bu anımızı bu tarihi anı kaydetti)

 


Zamanla beni tanıyan örgün ve ikinci öğretimde okuyan öğrenciler de okula alışmamda bana büyük katkı sağladı, zorlandığım bazı derslerde onların notları imdadıma yetişti. Az da olsa okula alıştıktan sonra öğrenim görmek biraz daha rahatladı. Artık okulda hocalar ve öğrenciler de beni tanıyınca üzerimdeki stres ve sıkıntı da gitti.

 


ÖNCE GÖREVİMİ YAPTIM, SONRA OKULA GİTTİM

 


4 yılın yaklaşık 2,5 yılı süresince yayın yönetmenliğini yaptığım Pusula Gazetesi’ndeki görevlerimi aksatmadan, üniversite hayatını da sürdürdüm. Sabah erken başladığım mesaiyi saat 16.00 sıralarında tamamlayıp okulun yolunu tutuyordum. 3’üncü sınıfın vize sınavları sonrası başladığım DHA Erzurum bürosunda da önce görevlerimi tamamladım, sonra okula gittim. Benim için oldukça zor bir süreçte ne görevlerimi ne de okulumu aksattım.
İş hayatı bu şekilde sürürken okulda ise gençler bana, ben onlara yardımcı olmaya çalıştım. Ancak bu süreçte Ayşegül Gedik, Hatice Ağrıdağı, Sümeyye Kardaş, M. Burak Pirim, Emircan Kavukçu’nun desteğini her zaman hissettim. Zorlandığım dersleri onların yardımıyla geçmeyi başardım. Tabi isimlerini yazamadığım diğer arkadaşların sevgi, saygı ve desteklerini de unutmamak gerek. Bana hep bir abileriymişim gibi yaklaştı, ellerinden gelen desteği vermeye çalıştılar.

 


Hele bir Sefa Tetik var ki, ilk gördüğüm vakit ‘bu genç gazeteci olur’ demiştim. Ve sınıfın en acar öğrencisi Sefa İHA Erzurum Bürosundaki performansı ile meslek yaşantısına güzel bir başlangıç yaptı. İnşallah onu ve diğer arkadaşları daha iyi yerlerde görmek nasip olur.

 


CÜPPEMİ HAKAN HOCA GİYDİRDİ

 


Ve günler haftaları, haftalar ayları ve aylar da yılları kovaladı. 4 yıllık süre çabuk sona erdi. Sınıf arkadaşlarımla farklı bir mezuniyet planlarken virüs belası bütün hesapları alt üst etti. Darbe gölgesinde başladığımız üniversite tahsili, virüs gölgesi altında tamamlandı.

 


Virüs sebebiyle online ortamda işlenen derslerin ardından Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hakan Temiztürk’ün organizesiyle online bir şekilde mezuniyet töreniyle vedalaştık. Sefa Tetik ile birlikte mezuniyet törenini takip ederken kıymetli hocamız Prof. Dr. Temiztürk’ün sürpriziyle cüppe geleneğini de yaşamış olduk.

 


Gazeteci olarak çok sayıda mezuniyet töreni takip ettim, öğrencilerin sevinçlerini haberleştirmeye çalıştım. Hakan hocamın bana cüppeyi giydirirken yaşadığı sevinç ve heyecanı belki de hiç unutmayacağım. O cüppenin sadece sırta giyilen bir giysi olmadığını, dört yılda verilen mücadelenin birçok anlamını taşıdığını öğrendim.

 


Su gibi akan yılların ardından mezun olduğum İletişim Fakültesinde görevli bütün hocalarıma şükran ve saygılarımı sunuyorum.

 


Ve sınıf arkadaşlarım başta olmak üzere buradan ismini sayamadığım yüzlerce öğrenci arkadaşıma, meslektaşıma teşekkür ediyorum.


Yolları ve bahtları açık olsun…

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.