Yasalar her zaman masum değildir!

Cehalete merhaba diyenlerden, hoşça kal diyemeyenlere göz atalım isterim, bu makalemde. Eski Mısır'daki kediler, aş, ocak, ev, kadınlar ve kadınların sırlarına şahitlik eden tanrıça ‘’Bastet’’ile yakından bağlantılıydı. Bastet, Mısır'ın en popüler tanrılarından biriydi, çünkü her iki cinsiyetten ona itaat edenlere, barış, refah ve sonsuzluk vaat ediyordu. Mısırlılar kedilerin kutsal olduğuna inanır ve saygı duyardı.  


Ancak; Roma ve Yunanistan’da kediler hiçbir zaman ilahi statüde olmadılar. Ehli hayvan olmadıkları için değersiz kabul ediliyordular. En kötüsü şeytan olduklarına inanılıyordu. Kediyi karanlık, sihirbazlık ve yeraltı âlemi ile alakalandıran şeytanı temsil ettiğini öne sürüyordu, bazı inançları baltalamak isteyen kiliseler.


Hatta; tek hakikat olarak görülen İncil’de Yahudileri Hz. İsa'yı öldürenler olarak gösterdi ve Avrupa'da bütün Orta Çağ boyunca Yahudiler de kediyle ilişkilendirildi.  Yahudilerin kediye taptıkları, kötülük ve sihirler yapma niyeti ile Hıristiyanların evlerine gizlice girmek için, kendilerini kedi suretine dönüştürebildikleri ve Hz. İsa'nın çarmıhta ölümüyle alay etmek maksadı ile, kedileri çarmıha gerdiklerine inanılıyordu. 

 

Yani; Orta Çağ'ın kültürüne göre kedi, yeryüzünde olan en aşağılık mahlukat idi. Tek çare şeytan ve şeytanın dostu olarak anılan kedilerin yakılması idi, nitekim yakıldılar inanca göre Hz. İsa gibi çarmıha gerip yaktıkları kedi çığlık atmaya başlayınca, arkadaşı şeytan gelip, kediyi kurtarmak için ne isterseniz yapmaya, hazırım demesi beklentisiydi. Böylelikle ile kedi kalmamacasına hepsi öldürüldü. 


Kedilerin hepsinin yok olduklarına emin oldukları müddette fareler, çeşitli hastalıklar, böcekler yayılmaya, her yeri esir aldıktan sonra ise; dehşet sayıda ölümler başladı. Cehalet vardı ve inançları baltalamak, halkı istedikleri yöne çekmek isteyen kiliseler vardı. Oysaki; kediler ekolojik dengenin en temel unsuru ve gerekli canlılarındandı. 

 

Günümüze gelelim fark nedir? 
Ben bulamadım!


Uyutulmak istenen ve uyutulacak olan köpekler de yaşadığımız gezegenin, ekolojik dengesine katkıda bulunan en değerli canlardan sadece bir türü. Ülkemiz sokak köpeklerine dahi sahip çıkıp, bunlara çözüm bulamayacak kadar güçsüz değil! 

 

Sokak köpeklerinin insanlara karşı olan, saldırılarını gördüm üzüldüm ama, aç- susuz bırakıldıkları için, saldırganlaşması olağan olan sokak hayvanları kaçınılmaz. Barınak masraflarını ortadan kaldırma maksadı, yük görülmesi işin özeti. 


Uyutulma kararı konuşulmaya başlanınca, halkı iyice galeyana getirip köpek ısırdı, köpek hav hav dedi, köpek yürüdü, köpek koştu gibi boş haberler artmaya başlamıştı. Burada yapılması gereken en insani ve güçlü devlet olarak hepsini aşılamak, çip ile kontrollerini sağlamak, aç-susuz bırakmamak, aktif muayenelerini yapıp sokağa salmak veya barınakta koruma altına almak idi.

 

Müslüman ülkesine, inandığımız değerlere uymayan, vicdana uzak bir karar oldu. Hayvanlar dilsiz kullar ve bize emanet edilen canlılar değil miydi? 

 

Vicdanlarına kulaklık takan çoğu kişiye merhameti, müslümanlığı, vicdanı ve daha güzel öneriler bunlardır diye, anlatamam biliyorum ama yine de kalbinde insanlık kırıntısı kalmış biri olarak benim söyleyeceklerim bu kadar...

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.