*Turnalar, Türkmen masallarında, kahramanların sarıldıkları bir motifti. Sevgilisinden ayrılan âşık Turnalardan talih ve kaderini soruyordu. Çünkü turnalar haber getirip götüren kuşlardı.
Allı turnam bizim ele varırsan
Şeker söyle kaymak söyle bal söyle
Eğer bizi sual eden olursa
Boynu bükük benzi soluk yar söyle. (Keskinli Hacı Taşan)
Erzurumlu Faruk Kaleli tarafından derlenen Bazılarının Ercişli Emrah’ın, bazılarının da Erzurumlu Emrah’ındır dediği bu ‘’Turnalar’’ türküsünü, Erzurumlu Âşık Yaşar Reyhani, Van’dan kaldırarak Erzurum, Erzincan, Konya, Urfa, Gaziantep ve Kahire üzerinden ta Arafat’a götürdü.
Kalkın turnam kalkın, Van’dan sökülün
Erciş’in gölüne, dolun dökülün
Malazgirt beyinden korkun sakının
Onlar avcı sizi vurur turnalar.
… Hac vazifesini neden yerine getirmiyor? Derlerse şöyle deyin;
Sorarlar Reyhani, diyin ki hasta
Derlerse gelmez mi, diyin heveste
Yasin’dir mektubum, ihlastır postam
Fatiha pulumdur, verin turnalar.
*Bir insan herhangi bir hayvanın şekline büründüğü (Donuna girdiği) zaman hedeflediği duruma çok daha ulaşabileceğine inanılırdı. Kuş gibi uçma, boğa gibi mücadele etme, turna gibi yükseklerden süzülme en çok tasvir edilen unsurlar olmuştur. (Bir zamanlar Şamanların giysileriyle, danslarıyla, sesleriyle bir hayvan şekline girme uğraşı İslamiyet’le birlikte ‘’Don Değiştirme’’ olarak yaşamaya devam etmiştir. Mesela: Ahmet Yesevi Turna donuna girerken Baba Resul, Geyik ve Güvercin donuna girerek kâfirlere görünmüştür. Hacı Bektaşi Veli ise düşmanla savaşırken önce Şahin, sonra Güvercin donuna girmişti. Abdal Musa ise Geyik donuna bürünürdü. Bahattin Ögel)
Turna Semahı, turnanın uçuşunu çağrıştırır. Turnaların gökyüzündeki hareketlerini yansıtan figürlerle semah dönen, döndükçe yükselen canlar ‘Hak’la buluşurlar. Turna semahı, bu buluşmayı anlatır. Turna kuşunun, Alevi edebiyatında da özel bir yeri vardır. Turna ile Hz. Ali arasında bir ilişkinin olduğu varsayılır. Sesini Hz. Ali'ye benzettikleri turnaya sorarlar;
“Yemen ellerinden beri gelirken
Turnalar Ali’mi görmediniz mi?
Havanın yüzünde semah dönerken
Turnalar Ali’mi görmediniz mi?”
Kim gördü deryada balık izini,
Eğildi Kanber'in öptü gözünü,
Turnalardan işittim avazını,
Turnalar Ali'mi görmediniz mi? (Pir Sultan Abdal)
*Hem Semahlarda, hem de Semazenlerin döngüsündeki amaç, tanrıya ulaşmak, cennete ulaşmak değil midir? Turna gibi dönerek oynanan Semahların yine sessiz kuşlar gibi dönen Semazenlerin oyunlarının kökeninde işte o eski geleneksel taklidi oyunlar yatmaktadır. (Turnalar semahı bitince, ’Dönülen semahlar hak katında kabul ola’’ denir.)
Turnalar, sabahları erken ve akşamları gün batarken suda iki defa âdeta dans ederler. Bu dans "turna barı" nın belki de çıkışındaki ilk hareket noktasıdır. Turna kuşu tek eşlidir. Eşini bir defa seçer, ömür boyu onunla olur. Turna bu özelliğinden dolayı da kutsaldır. Böyle iki turna karşılaşınca karşılıklı dans ederleler. Oldukça zarif ve kibar kuşlardır. (İşte Erzurum Turna Barı tam da bunu anlatıyor). Halk inanışına göre; tek eşli ve gururları için yaşayan kuşlardır. Eşlerini kaybettikleri vakit bir daha topluluklara karışmazlar.
Şimdi Öznur Tanal’ın ‘’Halk Kültüründen’’ isimli internet sayfasından bazı bölümler aldım ona bakalım.
Turnalar hiç durmadan kilometrelerce uçabilen ve havada en uzun kalan kuş türlerinin başında gelir. Büyük Anadolu insanı bu özelliğinden dolayı uzak diyarlardaki eşe dosta yaktıkları türkülerde turnalarla selam göndermiştir. Bu türkülerin en güzel örneklerinden biri Keskinli Âşık Hacı Taşan’ın (1930- 1983) davudi sesinden yayılan, Allı Turnam türküsünde yankılanır;
Allı turnam ne gezersin havada
Arabam kırıldı kaldım burada
Ne onmamış kulmuşum dünyada
Akşam oldu allı turnam dön geri
“Garip Turna” türküsü ile Ercişli Emrah;
Katar katar olmuş giden turnalar,
Sizler bilirsiniz hallerimizi.
Sılada sevdiğim öz anam - atam,
Daha gözlemesin yollarımızı…
Dizeleri ile sılaya haber gönderirken, Erzurumlu Emrah dost iline giden turnalara şöyle seslenir;
Dost eline giden turna,
Bekle kelamı, kelamı.
Uğrar isen yar yanına,
Eyle selâmı, selâmı…
Turnalarla söyleşilen bir başka türkü Sefil Ali’nin gönül telinden bütün Anadolu’yu karış karış dolaşır;
Üç turna uçurdum Yozgat dağından,
İzin aldım ağasından beyinden,
Başı boz dumanlı Çavuş köyünden,
Erzurum İline konun turnalar…
Büyük ozan Karacaoğlan da turnalara uzak değildir.
Katar katar olmuş gelen turnalar,
Şu halime, şu gönlüme bak benim.
Şahin pençe vurdu, tüyüm ağarttı,
Kanadıma bir ok vurdu bak benim.
Turna sembol olarak el sanatlarına, halıdan, kilime, taş ve ağaç işlemeciliğine kadar pek çok sahada kullanılmıştır. Türk hanımlarının ilmek ilmek işlediği; turna bacağı, turna kanadı, turna katarı, turnalar bu nakışlardan birkaçıdır. Çocuk oyunlarında bedensel özellikleri, davranışları ve kendi aralarındaki ilişkilerle çocukların büyük ilgisini çeken bütün kuşlar gibi turnaya da rastlarız. “A telli turna”, “Turna vurdu” bu oyunlardan bazılarıdır.
Kuş tipi elbise giyen şamanın fevkalâde bir kuvvet kazandığı Yakut Türklerinden beri gelen gelenek ve semboller mistik anlamıyla bugün Bergama ve Edremit civarındaki köylerde yaşayan Alevî, Türkmen ve Çepnilerin kuş telekleri ile bezedikleri için “kepez” dediği, gelin baş süslemelerinde yaşatılmaktadır.
Turna kuşu, Divân-ı Lûgat-it Türk'te isim olarak zikredilmektedir. Kutadgu Bilig'in, insanın doyumsuzluğunun anlatıldığı bölümünde av hayvanları sayılırken onun adı da geçer. Dede Korkut Hikâyelerinde de; "Kan Turalı baktı gördü ki bu konduğu yerde kuğu kuşları, turnalar, keklikler uçar" ibaresiyle geçmektedir.
Türk kültüründe turnalar şans, refah ve umut kuşlarıdır. Efsanelere göre hep hayat kurtaran, yardım eden, umut dağıtan kuşlardır.
TURNA (DURNA) BARI:
‘’Türk halk oyunları içerisinde yorumlanabilmesi en kolay olan oyunlar hayvan taklitli oyunlardır. Bu oyunların dini ve törensel nitelikleri kaybolmuş soyut oyunlara dönüşmüş olsalar bile, sembolik anlamları hala daha yoruma açıktır.
Şaman elbiseleri, kuş veya hayvan şekillerini taklit etme sureti ile yapılan elbiselerdi. Bunu giyen şaman hem kendi atasını göstermek hem de istediği zaman o kuşun şekline girebileceğini ispatlamak istiyordu. Bu şekil değiştirmeye mitoloji araştırmalarında (Metamorphose) denir. Türkler ise bu deyim karşılığı olarak (Donuna girmek) sözünü kullanırlardı. İlk Türk Müslüman dervişleri de zaman zaman bir kuş donuna girerlerdi. Mesela: Ahmet Yesevi turna donuna, Hacı Bektaş Veli güvercin donuna; Abdal Musa ise geyik donuna bürünürlerdi (Ögel, 1993: 29).
Turna, bulunduğu veya yaşadığı yerlere damgasını vurmuştur. Anadolu ve Rumeli’de turna adlı meskûn yerler, göller ve dağlar vardır. Ayrıca bir cins çiçek olan "Turna gagası" "Turna" adı ile bilinen iğne oyası (Turgutlu, Manastır, Balıkesir, Tekirdağ); deniz ve gölde yaşayan "turna balığı" siyahı beyazına galip at donu manasına "turna kırı" Alevî merasimlerinde bir makam olan "turna semahı" ‘’telli turna ‘’adlı çocuk oyununu ve Kuzey-Doğu Anadolu vilâyetlerinde ikili oyunlara (raks) âlem olan "turna barı" bilinen kültür öğeleridir. (Elçin, 1997: 63-75).
Ayrıca Anadolu’nun farklı bölgelerinde Turna ismiyle 15 halk oyunu tespit edilmiştir. Bunlar: Afyon: Turna, Ankara: Allı Turna, Balıkesir: Turnalar, Bitlis: Turna (Kulingo), Erzincan: Turna barı, Erzurum: Turna Barı, Gümüşhane: Turnalar, Kars: Durna Barı, Kayseri: Turnalar, Konya: Turnalar, Kütahya: Turna, Sivas: Turnalar, Yozgat: Allı Turna, Feyli Turnam, Durnalar Halayı (Gâzimihâl, 1999: 1-230).
Bu halk oyunları oynanış biçimlerine göre genelde tek sıra, karşılıklı düz sıra ve daire formundadır. Çoğunda yürüme, sekme ve çökme hareketleri mevcut olup, el çırpma, dönme, oturma, yüzükoyun ve sırt üstü yatma hareketlerine de rastlanmaktadır.
Erzurum’daki Turna barı taklit açısından Türk halk oyunlarında karşılaşabileceğimiz oldukça ilginç ve dikkat çekici örneklerdendir. Bu halk oyununda turnanın çiftleşme olayı tıpkı tavuk barında olduğu gibi dramatize edilerek ritmik hareketlerle anlatılmaktadır. Biri erkek, diğeri dişi turnayı temsil eden oyuncular turnanın hareketlerini taklit ederler. Tutunmadan davul-zurna eşliğinde ve serbest konumda oynarlar. Her iki oyuncu da kanat çırpma hareketlerini taklit ederek aynı zamanda karakteristik bar adımlarıyla oyun alanında dolaşmaya başlarlar. Bu esnada yürüme, sıçrama ve sekme hareketlerini özgün anlatımlarla sergilerler.’’Kaynak: Zinnur GEREK Yrd. Doç. Dr. ESKİ TÜRK İNANÇLARININ ERZURUM TURNA BARINDAKİ İZLERİ
Müslüm hocam turna barını bizlere hatırlattığınız için sizlere teşekkür ediyorum..Zinnur Gerek hocamizin da emeğine sağlık...Kültür e hizmet edenler baş tacı..