BB Başkanı İmamoğlu'nun Fatih'e benzetilmesi Fatih'e hakaret olarak mi görülmeli? Polemiğin siyasi boyutuna girmeden ve tarafı olmadan bir edebî sanat olan teşbih sanatına kısaca ve özetle değinmekte yarar var sanırım. Teşbihte hata olmaz denilerek örnekler verilmesi, teşbihte hata yapılır kastı güdülmesi hiç doğru değil ve yanlış. Aksine teşbih öz ve yalın anlâmı ile anlaşılmalı. Teşbihi bilmeyenler teşbihte kusur ararlar. Hata olmaz çünkü teşbih mecazlarla örülü bir sanat ve ifâde tarzı değil, sözün anlamını gúçlendirmek için başvurulan olumlu veya olumsuz yalın bir anlâtım yoludur.
Türk edebiyatında ve Türk dilinde ifadeye güç katmak, anlâma derinlik ve aheng sağlamak için sıkça başvurulan edebi sanatlardan birine teşbih veya benzetme denilir. İlişkilendirilen iki kavram arasında, güçsüz kavramın daha güçlü kavramıa benzetilerek benzeyen ve benzetilen ögeleri üzerinden anlâm güçlendirilmesiyle teşbih san'atı yapılır.Teşbihin; benzeyen, benzetilen, benzetme yönü ve benzetme edatı olmak üzere dört unsuru var. Yalnızca benzeyen ve benzetilen ögelerinden oluşan teşbihere teşbih-i beliğ (güzel teşbi) denir. Temel iki ögeden benzeyen ve benzetilenlerden birinin gızlenmesiyle yapılan teşbihlere ise açık veya kapalı istiare denir. Teşbihte Fatih gibi adam, Atatürk gibi adam, Evliya gibi adam derken güçsúz ve olumsuz kişilik Fatih, Atatürk veya Evliya değil, aksine güçlü ve örnek kişiliklerine ve o kişiliklere benzetilmeye olumlu vurgu yapılır. Aslan gibi, tilki gibi adam derken güç yönünden aslana, kurnazlık yönünden ise tilkiye benzerlikle-teşbih yapılır.
Şiirimizde de çokça teşbih yapılır Taş" şiirinde "Merhametsiz kalpler taşa benzetilir; veya "Yürü selvi boylum endâmını göreyım" derken sevgilinin boy ve pos bakımından yürüyen kusursuz bir selvi ağacına benzetildiği görülür. Erzurumlu Emrâh "O maral bakışın ey perî sûret" veya Âşık Sümmani "Ceylân gòzlerine kurban olduğum" derlerken teşbihin istiare unsurlarını kullandıkları görülür. Teşbih örneklerini çoğaltmak mümkün. "Anam bir Osmanlı kadını" dediğimizde, rol-model alınan Osmanlı kadını benzetmesi örneğinde olumlu bir öykünme, benzetilme var. Hz.Ömer gibi adilsin" derken Hz.Ömer'in ústünde kendini görme değil, yalnızca olumlu bir öykünme var. "Sen Fatih'in İstanbul'u feth ettiği çağdasın" derken Fatih'e bir hakaret yok; olumlu öykünme ve onun kişiliğine benzeme salık verilmekte. Olumsuz benzerliklerle ve argo söylemlerle de anlàm gúçlendirilmesiyle teşbihler yapılır. Şeytan gibi adam veya yılan gibi adam v.b. gibi...
Tartışılan ve gündem oluşturan Fatih ve İmamoğlu söylem ikileminde Fatih benzetmesi, Fatihe bir hakaret gibi algılanmamalı. Hizmetlerinde övgüye lâyık görülen bir kişinin tarihi gúçlü bir şahsiyete benzetilmesinde sakınca aramak zorlama bir yorum olur. Tarihi bir kişiliğe öykünmeye ve olumlu bir teşvik gibi bakmak daha doğru olmaz mı? Fatih'in benzetilen değil de benzeyen, olması gibi maksadını aşan bir teşbihin yapılmış olması halinde, ancak saygısızlık görülebilir. Vaktiyle "İmamoğlu kazanırsa Pontos kazanîr" gibi tepki çeken talihsiz bir benzetme yapılmamış mıydı? Öyle ise, toplumsal barış adına hakaret içermeyen eleştirel sınırlar dahilinde kalan daha da özenli bir üslúp kullanmakta yarar var.
Alanıma ait bir konuda açıklama yapayım derken, eski tabirle súrç-i lisân eyledikse affola...