Çalışkan bakanlar vardır. Gezer dururlar ülke üzerinde. Sorunları tespit eder çözüm için emir yağdırırlar. Emirler, devlet geleneğince bürokratlar tarafından ‘emredersiniz efendim’ denerek alınır ve yerine getirilmeye gayret edilir. Sıkışan bürokrat teknik elemanına yüklenir. ‘Çabuk şu sorun için proje hazırlayın gönderin’ der alelacele. Teknik adamlar bir araya gelir. Zamanlarının büyük çoğunluğunu tartışarak geçirir. Derin sohbet sonucunda bütçe ve personel ihtiyacı talebinin dışında bir şey çıkartamayınca, yukarıya devam eden çalışmaların revize edilmiş halini gönderiverirler. Revize edilen çalışmalar allanır pullanır, yeni çalışmaymış gibi sürülür bakanın önüne. Muhalefetin yüksek baskısı altında dik duruşlarını sergilemek için alınır kabul edilir ve çıkılır meydana.
Büyük organizasyonlar yapılır. Bildiriler basılır, basına haber verilir. İleri teknoloji ile sunulur revize edilmiş projeler. Bürokrat hakim olduğu güncel verileri derleyerek, yalanlarının arasına övgü cümlelerini ustalıkla yerleştirir. Bakan kendisi için kurulmuş platforma çıkar durumu halka izah eder. Minnettarlığını bildirir, ümit dağıtır çalışkanlığını ispatlayan savlarının yanında.
Durumun her aşamasını şeffafiyetle bilen bürokrat ve teknik elemanlar hiç ses çıkartmazlar. Bakan, teknik elemanları bir toplantı salonuna toplar ve ‘anlatın sorunlarınızı’ der. Teknik elemandan ses çıkmaz. Nazik ziyaretlerinden ötürü teşekkür eder konuyu kapatır. Bürokrat konuşmayan teknik elemandan pek memnun olur ve teknik elemanının başlarını ağrıtmayarak mükâfatlandırır. Siyasi kanat da mutludur çünkü üstlerine ‘ne yaptın bu hafta ?’ Sorununa verecekleri ‘Teknik insanların hiçbir sorununun olmadığı’ yanıtın yanında siyasi gündemi boş bırakmamanın vermiş olduğu huzur ve görevini yerine getirmenin mutluluğu içerisinde çalışmalara devam eder. Aylar sonra yapılan çalışmaların en kötü ihtimalle fiyasko olduğu ortaya çıkınca gündemin üzerinden zaten sular akmıştır. Derdini anlatacak kimse bulamayan halk, kurumlara olan güvenini günden güne yitirerek hayatına devam eder.
Kronikleşen sorunlara kalıcı çözümler genelde zaman aldığı için siyasilerin pek işine gelmez. Bir sonraki seçim dönemine, seçmen karşısına çözüm için hiç adım atmamış olmaktansa göstermelik adımlar ya da sonucu hızlı görülebilen çözüm önerileri tercih edilir. Halkın unutmayacağı süredeki çözümlere ağırlık verir. Mevcut yaşanan sistemsel sorunun temelinde etik ilkelerin ihlali vardır. Teknik adam ‘Olmaz efendim böyle bir çalışma’ deme yürekliliğine sahip olacak koşullara haiz değildir. Toplumsal eğilim ona üstünün emrini yerine getirmeyi dikte eder. İşin sonunda sürgün, disiplin cezaları vb. yaptırımlar teknik insanın şeffafiyeti ve dürüstlüğü üzerine gölge düşürür. Siyaset kurumunun atadığı bürokrat da ahde vefa borcu ile hareket ettiği için ‘olmaz efendim!’, ‘oluru bu işin budur!’ diyemez. Adeta oyuncağa dönüşen çözüm önerileri gelecekte infilak edecek sorunlar silsilesine eklenerek devam eder.
Bir zamanlar muhalefet lideri ‘dürüst siyasetçi arıyorum. Gençler umudum sizdedir.’ demişti. Çözümü genç dürüst siyasetçilerden olacağını düşünerek çağrıda bulunmuştu. Dürüst siyasetçi adayları ise bu çağırıya kulak verip siyasete yeltendiğinde ise ilk ders ‘siyasete girersen dürüstlüğünü kaybedersin. Dürüstlere yer yoktur bu coğrafyada çiğnenir atılırsın’ olmuştu. Dersi kulağına küpe edenler ilerledi. Dersi red edenler sistem dışı kaldı. Dürüst siyasetçi için dürüst kitlelere ihtiyaç olduğunu söyleyebilirim. Dürüst siyasetçinin ne pahasına olursa olsun arkasında durabilecek kitleye ihtiyacı var. Yoksa muhalefet liderinin dürüstlere çağırısı biraz havada kalıyor. Dürüst halk, dürüst siyasetçi. Ekşi sütten tatlı kaymak yapan mekanizma aramaktansa; sütü ekşitmeden kaymak yapmanın yollarını aramak, aynı zamanda tatlı kaymağı da ekşitmeden değerlendirmek lazım gelir.
Ekşimeyelim. Ekşitmeyelim.
Akıcı bir dil, sorunu yumuşak dille dile getirme. Türkiye'nin yıllardır kanayan, pansuman yapılıp, tedavisi yapılmayan yaralarına parmak basıyorsunuz. Devamını diliyoruz.