İzmir Kemalpaşa ilçesi önceki ismini; günümüz Buca, Torbalı, Kemalpaşa ilçelerinin ortak sınırları çevresinde konumlanmış Nif dağından almıştır. Günümüzde kullanılan isim ise Cumhuriyetimizin ilanından sonra verilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi ifadesi ile ‘Bütün hayatımda sevinçle geçirdiğim bir gece vardır. O gece ordumuzun İzmir’e girdiği gün Nif’te geçirdiğim gecesidir.’ İfadesiyle tanımladığı yer, zaman ve belirttiği duygu durumuna, günümüz Kemalpaşa ilçesinde konakladığı, o dönem askeri bir karargah olarak kullanılan günümüz için dar olarak tanımlanabilecek bir binada ulaşmıştır.
Cumhuriyete giden yolda atılan kritik adımların coğrafi olarak tespiti, tarihi ve kültürel olarak yaşatılabilmesi gelecek nesillere eğitsel açıdan görsel materyal sağlayabilmesi bakımından, tarihi varlık olarak nitelendirilen binaların korunması yaşatılması ve sahip çıkılması önemlidir.
Dönem tarihinde karargah olarak değerlendirilen bu tarihi ve kültürel varlığımıza sahip çıkılma süreci; sivil toplumun beklenilen yeterli bilinç ve ekonomik kudrete bir türlü erişememesi nedeniyle, günümüzde hala kamu eli ile devam etmektedir. Kemalpaşa ilçesinde 9 Eylül 1945 tarihinde hizmete açılmış bina, günümüzde ise Vakıflar Genel Müdürlüğünün himayesinde çok yönlü olarak gerek sivil toplum kuruluşuna gerekse de Ticaret bakanlığının ilçedeki Tüketici Hakem heyetine ev sahipliği yapmaktadır. Yerel yönetimin ve dönemin öncü sivil toplum örgütlerinin 1997 yılındaki girişimleri sonucunda müze olarak hizmet verebilmesi için sürdürülen girişimler kısmi sonuç vermiş, bakım ve onarım masrafları talep edenler tarafından karşılanmak üzere, binanın bir kısmının müze olarak değerlendirilmesi kararına varılmıştır. Bu karar neticesinde binanın giriş kısmındaki bir oda Atatürk odası olarak isimlendirilmiş, dönemin karargah istirahat odasını andırır şekilde tasarlanmış ve ziyaretçiye açılmıştır. (2021-1997= 24 Nerede kalmıştık?)
Yüz ölçümünün yaklaşık %60’ının orman olan alanlarda, ani yaşanan rakım farklarında solunan havadaki oksijenin kan içeriğindeki artışı, duygusal değişimlere sebebiyet verebileceği görüşü kimi çevrelerce öne sürülse de, 1922 Eylül’ünde yılarca verilen mücadelenin sonuçlarının gözlemlenebildiği Belkahve’den karargaha dönüşteki süreçte yaşanan zafer sevincini betimlemeye yetmez.
98. Yılını kutladığımız Cumhuriyetimizin İzmir ili Kemalpaşa ilçesinde belediye logosuna gözüm çarpı verdi. Yuvarlak çerçeveli beyaz fon üstünde iki avuç arasında, sanayi tesislerini ifade eden bina figürlerinin önünde, 3 adet saplı al kiraz tanesinin vurgulandığını görebiliriz. Bakmayın logo oluşturmak ve logoyu taşımak büyük iştir. Mesela 1990’lı yıllara kadar Hitit güneşi sembolü ile anılan Ankara Anakent belediyesi zor olsa da dayatma sonucu bir anda günümüzdeki geçici logosunu yayıvermişti kentin görünür yerlerine. Bu aralar İstanbul Anakent belediyesine ait televizyon kanal logolarından başlayan öze dönüşüm sürecinin yeşerdiğini de görebiliyorum. Logo vizyon sembolüdür. Kemalpaşa belediye ambleminde öne çıkan sert çekirdekli meyve; alanının %35’i tarım arazisi olan ve günümüzce ancak %37’sinin sulanabildiği, mevcut tarım alanın % 41’inde meyvecilik yapıldığı ilçede yetiştirilmektedir. Vizyon sembolünde sanayinin önünde vurgulanan bu meyve için ne gariptir ki mahsulün muhafaza edilebileceği soğuk hava deposu ilçede henüz inşa edilememiştir.
Antik çağlarda Smryna ile Sardes (günümüzde İzmir-Sart) arası geçiş noktasında konumlanan bu yerleşim yerinde, günümüzde yaşayanların önemli bir kısmının Erzurum’lu olduğu ve emekleri ile yetiştirilen ürünler, anlaşılan geçen kervan tarafından heba olmasın söylemiyle, ham hum şorolop ederinin altına toplanıp senelerdir götürülmektedir.
Sorarlar ya ‘Hancımısın? Yolcumusun?’ diye. Görülen o ki; Yolcuk tecrübesi olmayan hancı, bir süre sonra hanını, yolcusuz bırakıveriyor. Atla, kımızla, incikle, boncukla nazarla yolcu arıyor kendine.
Kimsesizlerin kimsesi olmaya devam etsin,
Esenlikle kutlu olsun Cumhuriyetimiz!
Emeğinize Sağlık çok güzel olmuş
Öyle çok değerimizin kıymetini bilemedik ki. Cumhuriyet de öyle. Sağına soluna vurularak, ana ilkelerinden birer birer vazgeçilerek. Cumhuriyeti korumak kültür birikimi gerektirir. Snılara sahip çıkmayı da. Yazdığınız yazı ile sanki biz de Atatürk dönemine gittik. Teşekkür ederiz. Cumhuriyetimiz uzun yıllar Türkiye Cumhuriyeti olarsk yaşasın