12 Mart günü Erzurum’un zulüm ve esaretten kurtuluş günüdür.
Palandökeni esaret ve mezalim bulutları kaplamıştı. Saat kulesinde zaman durmuş, Yakutiye ve Çifte Minareli Medresede hüzün hakimdi. Dadaş yanmış yakılmış, işkencenin ve mezalimin her türlüsünü yaşamıştı.
12 Mart sabahı kurtuluş rüzgârı kara bulutları dağıtmış, ovaya artık kurtuluş ve sevinç dalgaları yayılmıştı.
Sevgili dadaşlar, sizlere kurtuluş coşkusu eskilerde nasıl kutlanır, neler yapılırdı? Bunları anlatmak istiyorum.
Çocukluğumuzda, günler öncesi hazırlanırdık bu coşkuya.
Ninem, ben ve kardeşlerimi alır, hükümet meydanına götürürdü.
Alan, hınca hınç dolu olurdu. Yaşlı, genç, çoluk, çocuk heyecan içinde bekleşirdi. O günleri yaşamış ve zulüm görmüş Erzurumlular gözyaşlarını tutamazlardı. Ninemin bize anlattıklarını orada yeniden yaşardık.
Ermeni vahşeti temsili olarak canlandırılırken hıçkıra hıçkıra ağlayan ve sözde Ermeni askerlerine kin kusan dadaşların çığlıkları kulaklarımdan hiç gitmedi.
Sonra gazilerin, esnafın geçit töreni başlar, Askeri birliklerin geçişi ile heyecan doruğa tırmanırdı.
Şenlik deyince burada biraz daha nostalji yapmak istiyorum.
Hazırlıklar aylar öncesinden başlardı Halk Oyunları Halk Türküleri Derneğinde… Tam bir sanat şöleniydi aslında…
Rahmetlik Sebahattin Bulut ve dernek yöneticileri, programı hazırlardı. Sahneye koyulacak oyunun provaları başlar, Türk Halk ve Sanat Müziği Koroları hazırlanırdı.
‘Kurtuluş Şenlikleri’ Kıvırcık saçlı genç bir dadaşın tok sesiyle okuduğu şiirlerle başlardı. Timur Bulut’tu O, şenliklerin vazgeçilmez sunucusuydu.
Salon, haftalar önce başlayan biletlerin satılmasıyla hınca hınç dolu olurdu.
Bilet bulanlar kendilerini şanslı sayarlardı çünkü.
Sebahattin Bulut’un yazdığı oyunları sahnelerdik. Bir oyunda ünlü sanatçı Atıf Kaptan’la sahnedeydik. Ben ve Oktay Çapan rol icabı Ermeni zabitleri olmuştuk.
Sahneye çıkar çıkmaz protesto edilmeye başladık. Çünkü dadaşlar o vahşeti ve zulmü lanetliyordu.
Derneğin Türk Halk Müziği koroları, sırasıyla önce çocuklar sonra gençler… Erzurum Türküleri ile coşku tavan yapardı. Ünlü Halk Müziği sesleri konserler verirdi. Sonra da Türk Sanat Müziğinin usta sesleri sahne alırdı.
‘’Kuşaktan Kuşağa’’ bar ekipleri sahne alırdı.
Önce minik dadaşlar, sonra gençler, daha sonra da ustalar bar tutardı.
12 Mart’ı yaşamak ayrı bir gururdu bizler için.
Amatör ruhla hazırlanan yüzlerce insan şimdi acaba bulunur mu?
Sıla özlemi içinde bir Erzurumlu olarak saygıyla hepinize esenlikler diliyorum.
Ortanca abimin can arkadaşı, benimde her zaman saygı sevgi duyduğum abim,Türk terbiyesi hakkında sizler gibi büyüklerden çok değer yargıları öğrenmiştik.Bunların en önemlisi vefa duygusuydu.Maalesef okularımızda Türk Terbiyesi veya Milli Ahlak diye bir ders olmadığı gibi yazınızda belrttiğiniz o güzel değeri kim anlatacak? Yazacak ve anlatacak çok şeyler var da bahanelerimiz çok."Tembel köşeden köşeye gitmiş; oh ne güzel seyahat ettim"demiş.Erzurum'dan selamlar saygılar sunarım.