Kışın en güzel yaşandığı şehirlerden birisidir Erzurum... Bu şehirde Atatürk Üniversitesi Kampüsü ise her mevsim başka bir güzeldir. Ortaokul öğrenciliğimden itibaren o gazel döken ağaç yaprakları arasında özellikle sonbahar ve kış ayları içerisinde dolaşmayı ne çok sevmişimdir. Eminim sizde ben gibi Atatürk Üniversitesi'nin bin bir çeşit ağaçlarının yaprak döktüğü dönemde yürümüşsünüzdür o yollarda…
Cumhuriyet'in temellerinin atıldığı bu şehrin Cumhuriyet Caddesi'nde yürümek acaba ne zaman bize aynı huzur ve hazzı verecek.
Geçenlerde, geçenlerde derken artık kışın kendisini iyice hissettirdiği ve Palandöken'in beyaza büründüğü bir hafta sonu Atatürk Üniversitesi Rektörü Ömer Çomaklı ile Cumhuriyetin temellerini Erzurum'da atan Atatürk'ün adını taşıyan o kampüste güne başladık.
Burada derdim size Atatürk Üniversitesi'nin çiçeğini, böceğini anlatmak değil. Ben, 'Yeni Nesil Üniversite' diye yola çıkarak göreve geldiği süreç içerisinde ciddi değişim ve dönüşüme imza atan Rektör Çomaklı'yı ve onun ağzından size Erzurum'un evrensel markası Atatürk Üniversitesi'ni anlatmak istiyorum.
Şimdi her kasabada dahi bir üniversitenin olduğu ülkemizde 60 yılı aşkın geçmişiyle Atatürk Üniversitesi ne?
- Atatürk Üniversitesi; dev arazileri ile bir çiftlik mi?
- Atatürk Üniversitesi; tarikat ve cemaatlerin yuvalandığı bir akademi mi?
- Atatürk Üniversitesi; eşin-dostun, hısım- akrabanın doluştuğu bir kamu kurumu mu?
- Atatürk Üniversitesi; başta Erzurum olmak üzere, bölgenin gelişimi ve ülkemizin geleceği için bu toplum adına ne yapıyor?
...ve daha beynimde nice deli sorularla başladık güne…
İlk durağımız bir çiftlik. Hem de şehrin göbeğinde bir çiftlik. Daha doğrusu 3-5 yıl öncesine kadar gerçekten de öyleymiş. Şimdi; Bitkisel Üretim Uygulama ve Araştırma Merkezi... Her gün, onlarca çiftçinin uğrak yeri olan bir merkez. Başında aslen Gaziantepli olan Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi mezunu bir Tarım Ekonomisti Prof. Dr. Adem Aksoy var...
Adem Hoca, her yeniliğe açık.Kısa zamanda bu çiftliği binalarından, makina parkına kadar yenilemiş. Hatta kâra geçirmiş. Deneme sürümleri bire bir eğitimler ile artık Atatürk Üniversitesi'nin en çok kâr eden merkezi. (Bu merkez aslında başlı başına bir haber-röportaj konusu) Prof. Dr. Aksoy heyecanla 'Bitkisel Üretim Uygulama ve Araştırma Merkezi'ni anlatırken Rektör Çomaklı devreye giriyor:
''Biz bu arada şehirdeki, ülkedeki çeşitli firmalarla da ortak araştırma geliştirme (ARGE) programları uyguluyoruz. Aynı zamanda öğretim üyelerine iyi bir ARGE imkânı sunmak için imkân sağlıyoruz. Çiftçi Eğitim Merkezi kurduk. Haftada 25- 30 çiftçimizi alıp eğitip onlara sertifika verip gönderdik. Bugüne kadar tahmini olarak üç bin çiftçimiz bu eğitimden geçti. Şu an pandemi sürecinde olduğumuz için bu çalışmamız biraz yavaşladı... Bu merkezi 2017 yılında kurduk. Daha önceden Ziraat Fakültesine bağlı bir çiftlikti…Yaklaşık 3 milyonun üzerinde borcu olan bir çiftlik... Bununla birlikte Gıda ve Hayvancılık Uygulama ve Araştırma Merkezini oluşturduk. Burada tarımsal araştırma, arazi kullanımı, yönetimi ve üretim yapıyoruz. Diğer tarafta ise sığır çitliği, koyun çiftliği, tavuk çiftliği, süt fabrikası, ekmek fabrikası, arıcılık birimleri var. Orası da devasa bir işletme… Biz kurduğumuz bu merkezlerle Atatürk Üniversitesi'nin 60 yıllık geçmişinde devasa yenilikler yaptık. Bakın sadece bu iki araştırma ve uygulama merkezimiz ve işletmeleri iktisadi olarak üniversitemizin döner sermayesine çok ciddi katkıda bulunmaya başladı...''
Rektör Çomaklı, coşkuyla anlatmaya başlayınca bende Prof.Dr. Aksoy'un Antep'ten getirdiği o enfes fıstıklı baklavayı çatalımla yana itip hocaya soruyorum...
- Atatürk Üniversitesi, bu araştırma ve uygulama merkezlerinden ne kazanıyor?
''Buralarda amaç kâr etmek para kazanmak değil ki... Burada amaç; topluma, bölgenin çiftçisine, öğretim üyelerimize AR-GE imkânı sunmak, onlara katkı sağlamak. Tabii ki bunları yaparken de devlete yük olmamak...''
- Özellikle Erzurum'da, Atatürk Üniversitesi'nin bu merkezlerde üretilen ürünleri büyük ilgi görüyor. Bu ürünlerin halka yönelik satışı, pazarlaması olacak mı?
''Şimdi bizim ürünlerimiz araştırma sonrası çıkan ürünler. Örneğin süt üretiyoruz. Araştırma fazlası peynir oluyor, ayran oluyor, yağ oluyor, tereyağı oluyor. Bal ürünleri yine aynı şekilde hepsi araştırma fazlası ürünlerimiz. Tarım Bakanlığımızda müsaade ediyor. Satış yapıyoruz. Önceliğimiz üniversite personelimiz oluyor ve kendi elamanlarımıza piyasa fiyatına veriyoruz. Dışardan gelip alanlar oluyor tabi ki… Ama bizim amacımız, piyasaya bir şey satmak değil. Bizim amacımız üreticiye örnek olmak. Peynir, yağ böyle üretilir, bal böyle yapılır... Bizim amacımız ülkemizdeki tarımı, hayvancılığı, gıdayı ve gıda üretimini geliştirmek. Çiftçimize, bölge üreticimize yeni şeyler öğretmek. Bizim amacımız onlara yeni tohum üretmek, yeni üretim tekniklerini öğretmek. Burada insanlara buğday satmak bizim işimiz değil ki... Amaç burada üretici ekseninde güven teşkil etmek. Çünkü biz bu güveni kaybetmiştik. Üniversite olarak o güveni yeniden kazanıyoruz. ''
- Bu anlamda özel teşebbüs firmaları ile ilişkileriniz nasıl?
'' Bizde kimseye bedava verilecek bi karış toprak yok. Bizde bedava yok kardeşim. Ben devletin, kamunun malını, bir çakıl taşını kimseye hibe edemem. Bu benim 40 yıllık arkadaşım olsa da böyle ... Biz diyoruz ki; kardeşim gel ekersen arazimiz var. Kâr payı belli usul belli... Yani bizden almıyorsan alma kardeş işine gelirse ...''
- Rektörlüğünüzün ilk döneminde bir sloganla tanıştık... 'Yeni Nesil Üniversite’ Nedir bu, Yeni Nesil Üniversite?
''Yeni Nesil Üniversite... Bir sistemin adı. Henüz tam oturmadı. Zaman yetmedi. Oturması lazım. Yani bizim derdimiz bir düzen kuralım. Bizden sonra kim gelirse gelsin, bir çark oluşsun ama olmuyor. Öyle bir senede, iki senede, üç senede, dört senede olmuyor. Ben ilk geldim kavga, gürültü, şamata ... Yani bu sistem en geç iki sene, bilemedin üç sene sonra oturur.''
‘’BUNLAR HAİNDİ VE HALA HAİNLER’’
- Hocam, bu arada ikinci dönemde oldu. Hayırlı, uğurlu olsun Birinci dönem başladığınız projelerde epeyce bir yol aldınız mı?
''Göreve geldiğimizde hantallaşmış bir üniversite vardı. Ve biz, 'değişim' dedik, 'Yeni Nesil Üniversite' dedik. Ve bu süre içerisinde epeyce bir yol aldık. Bu arada. Değerli ekip arkadaşım. Prof. Dr. Atilla Keskin'e teşekkür ederim. Şimdi artık her alanda projeler belli. Bizim bir amacımız vardı. Temelde katılım... Arama konferanslarıyla ortaya çıkan sonuçları sisteme enjekte ettik. Projelendirdik, kararlar aldık. Şu anda bu karalar uygulanıyor. Mesela bugün akşam gece tam on bir buçukta, bir rektör yardımcılığı ile yeni yönetişim sistemini tartıştık. Artık bir modelimiz var. Biz, yeni bir yönetim sistemine doğru gidiyoruz yani… Birçok alanda paketlerimiz hazır, işlerimiz hazır. Bunların belirli zamanlar içerisinde oturması lazım. Tabi burada karşıdaki muhataplarımızın da bu sisteme uyması şart. İnsanların bu yönetim şekline ayak uydurması lazım. En başında insanlarımızın bu işi sevmesi lazım. Ben bu dönem daha çok ona önem vereceğim inşallah…''
-Bunu biraz daha açabilir misiniz? Bu ikinci döneminizde daha çok neye önem vereceksiniz?
''Şimdi biz baştan beri 'Yeni Nesil' dönüşümden bahsediyoruz. Üniversitelerin en önemli misyonu, üretilen bilginin topluma aktarılmasıdır. Evet, birinci misyonumuz eğitim ve bunu yapıyoruz hem de en iyi şekilde yapıyoruz. İkinci misyonumuz; araştırma, geliştirme... Burada bazı eksikler var. Bunu da yeniden yapılandırıyoruz. Ama bir üçüncü misyonumuz, ürettiğimiz bilgiyi toplumla bütünleşmek... ‘’
- Bu, toplumla bütünleşme aslında geçmişte vardı. Örneğin Erzurum'daki çiftçiler 'Tarla Günleri' ve daha değişik etkinliklerle bilim insanları ile bir araya gelirlerdi. O çok arzuladığınız toplumsal bütünleşme öyle bir şey değil mi?
''Bakın göreve geldik. Bir baktık ki işte tarım alanında bizim üniversitemiz, kendi tohumunu dışardan satın alıyor. Biz hamdolsun, şimdi kendi tohumumuzu üretiyoruz . Düşünün Türkiye’nin en köklü üniversitesi sıfırlanmış, dibe vurmuştu. Bugün bir dostumla telefonda görüştük... Birileri diyormuş ki, bu birileri de malum yapılar. Birileri bizi met ederken, o birileri ise araya giriyorlarmış... ''Üniversitenin içine etti... '' Ulan şerefsizler, (FETÖ ve benzeri yapılanmalara vurgu yapıyor) üniversitenin içine asıl siz ettiniz. Bakın, dört senedir temizleyemiyoruz. Allah için dininize, imanınıza söyleyin. Şu üniversite dört yıl önce neredeydi, şimdi nerede? Üniversitenin içine etmişsiz... Bu üniversite, kendi tohumunu bile üretemeyen bir üniversiteydi dört yıl önce şimdi dünyaya tohum satacağız... Bunlar haindi ve hâlen hainler… ''
‘’ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ'NİN BAŞINI DİK TUTTUK!’’
- Atatürk Üniversitesi'nde o malum yapılar, daha açıkçası FETÖ bitti mi?
‘’FETÖ bitmez... Bu yapılardan her geçen gün karşımıza çıkanlar oluyor. Savcılıkla, emniyetle sürekli bu devam ediyor. Fakat Atatürk Üniversitesi'nden bunların kabasını temizledik, belki çok az kriptoları vardır... Ama bakın kaç yılımızı aldılar. Normal insanların motivasyonunu, toplumun yapısını bozdular. Toplum tedirgin oldu... Bugün Atatürk Üniversitesi Tıp Fakülteleri arasında Türkiye'de altıncı sırada. Ülke genelinde ise 11. sıradayız. Bu anormal üstün başarı. Millet göremiyor… Bakin Türkiye'de 210 üniversite var. FETÖ diye bir bela, üstümüzden geçti ve yine ilk altıncı sıradayız. Bu, 'FETÖ' denen terör örgütü bizi, Atatürk Üniversitesi'ni yıkıp geçti... Bu teröristlerin en yoğun yapılandığı yerlerdi üniversiteler... Çünkü, hiç alakası olmayan insan bile 'bana da dokunmuş mudur?' diye panikledi. İki yıl boyunca insanlar bu travmadan geçti. Düşünün dört yıl görev yapmışız, iki yıl böyle bir travmadan geçtik. Yaklaşık bir yılda pandemiye gitti. Bizim elimizde kala kala bir buçuk, iki sene bile kalmadı. Biz bu sürede Atatürk Üniversitesi'nin başını dik tutabildik çok şükür. Yani altmış yıllık üniversitedeki patent başvurusu 32, biz sadece bu sene, 60'ı geçeceğiz. Geçen sene bu rakam 41'di. Bakın sadece patent başvurusu sayısında bile geçmiş 60 yılı beşe katladık. Bu kadar şeye rağmen şimdi kalkıp diyorlar ki, ‘Üniversitenin içine etti...’ Eee, tabi menfaatleri kesildi, yemleri kesildi, artık yiyemiyorlar ya ne desinler...''
- Atatürk Üniversitesi'nin yeni bir sloganı var. Bu üniversitenin bir mezunu olarak ben de çok beğeniyorum. 'Adı gibi öncü ' Atatürk Üniversitesi bu doğrultuda hedeflerine nasıl ilerliyor?
‘’ Tabii ki öyle... Zaman zaman sizin gibi merak edenleri çağırıp anlatıyoruz. Atilla Keskin hocamız sunumlar yapıyor. Ama adamlar kara cahil... Yeni nesil falan diyoruz ya… Ya bir yesini anlasalar, tamam konuşsunlar ama anlayamıyorlar ki.. . Bu 'Yeni Nesil Üniversite' evrensel bir proje... Bu projenin bir sürü yansımaları var. ‘’
- Yansımalar, yeni nesil, değişim, dönüşüm...Bu sistemi tam anlamıyla açıklayabilir misiniz? Vallahi bakın soruyu ben bie toparlayamadım...
‘’Yeni Nesil Üniversite Tasarım ve Dönüşüm Projesi' yeni YÖK vizyonu uyum çalışmaları esas alınarak hazırlandı. Atatürk Üniversitesi tarafından ‘Farklılaşma Stratejisi’ oluşturuldu. Bu bağlamda Atatürk Üniversitesi’nin konum tercihi olarak yeni nesil üniversite vizyonu çerçevesinde eğitim, araştırma ve topluma katkı işlevlerinin bütünleştirilmesi öngörüldü. Bu bütünleşmeyle Atatürk Üniversitesi’nin sahip olduğu üç misyon alanında çarpan etkisinin oluşturulması ve böylece üniversitenin etkisinin genişletilmesi hedeflendi. Söz konusu bütünleşmeyi gerçekleştirmek için yedi katmanlı bir yönetsel yaklaşım ile çok boyutlu bir proje yaklaşımı geliştirildi.
-Yedi katmanlı yönetim derken...
‘’Yedi katmanlı, yönetim değil, yedi katmanlı yönetsel yaklaşım... Bu yaklaşım; Strateji planının hazırlanmasının yanı sıra performans yönetim sistemini de oluşturdu, Atama ve yükseltme kriterlerini güncelledi. Ödül ve teşvik sistemi yeniden yapılandırıldı ve YÖKAK Kalite Kriterlerini İzleme Mekanizması kuruldu. Son olarak üniversite yönetişim yapısı birim bazlı görev dağılımları yerine misyon bazlı görev dağılımları baz alınarak bu 7 katmana göre güncellendi. Bu çerçevede Atatürk Üniversitesi tarihinin önemli kırılma noktalarından biri olan 'Yedi Katmanlı Yönetişim' modeline geçiş çalışmalarını başlatarak, gerekli düzenlemelerin yapılması hususunda birim yöneticilerini bilgilendirildi. Atatürk Üniversitesinin, 'Yedi Katmanlı Yönetişim Modeli' daha katılımcı ve şeffaf yönetim anlayışını benimsiyor. Bu yeni yapılaşma 'Bilim ve Hedef Koordinasyon Kurulları' nın çok önemli işlevlerini ortaya çıkaracak. Buna emin olun...’’
-Tamam emin olalım da neye ve kime göre emin olacağız?
‘’Bakın! Ben hiç kimseye inanmıyorum kardeşim. Biraz önce gittik, gezdik, gördük. Çiftlikte bile bir sistem ortaya koyduk. Oysa eskiden öyle değilmiş. Adam dolu traktörün deposunu mazotla dolduruyormuş... Kontrol yoksa her şey çığırından çıkıyor. Çünkü insan oğlu haram yedikçe, çaldıkça çaldığının helâl olduğuna inanıyor. Allah öyle yaratmış. Adam götürdü deposu dolu traktörü götürdü akşam, depo boş geldi. Akşama kadar yattı geldi. Kontrol var mı? Kaç dönüm sürdü, neye gitti geldi? O zaman şöyle diyorum, her bir traktör ne kadar mazot, aldı. O mazotu ne kadar yaktın? Nerede yaktın, hangi dereye gittin? Bizim üniversitede, Atatürk Üniversitesi'nde bir defa çantayla yakıtın işi bitti. Artık herkesin kaydı var, kuydu var. Bütün arabalara, GPS taktırmışız ... Traktörleri bilmiyorum (gülüyor..)’’
-Hocam, 'Salavatta kuvvete bağlı' diye bir laf var. Birçok şey planlıyorsunuz ama Atatürk Üniversitesi'nin o planları, hedefleri karşılayacak bütçesi yeterli mı?
''Çok şükür… Bizim bütçe sıkıntımız yok… Her geçen gün büyüyen bir üniversiteyiz. Temel yatırımlarımızı yapıyoruz. İşte, 250 milyonu bulacak Doğu Anadolu Gözlemevi (DAG) projesi, bütçesi ayrılmış. Bu proje sadece Atatürk Üniversitesi için değil ülkemiz için bir prestij projesi. Altyapı yatırımlarımızın bakım onarım bütçesi geliyor. Döner sermaye birimlerimiz olduğu için bizim asıl gelirimizin yarısı oradan geliyor. Döner sermaye gelirlerimiz hemen hemen devletin bize verdiği bütçe kadar. Toplam bütçemiz 1.5 trilyon lira ise aşağı yukarı 700-800 milyon döner sermaye gelirimiz var. Bütçemizin yarısı kadar öz gelirimiz var. Atatürk Üniversitesi'nin bu anlamda bütçe sıkıntısı yok. ‘’
-Rektör olarak 4 yılı geride bıraktınız. Şimdi bir 4 yıl daha önünüzde var. Profesör. Dr. Ömer Çomaklı olarak, geçen 4 yılda 'şunu yapamadım' ama 'önümdeki 4 yılda şunları yapacağım' dediğiniz ne var?
‘’Kurumsal yapı. Birçok birimiyle birlikte yönetilebilir bir üniversite. Her şeyi ile yönetilebilir bir üniversite. Bütçesiyle, insan kaynakları ile yönetilebilir bir üniversite benim bütün çabam bu... Aslında üniversite halkına öncü olan, halka her alanda yol gösteren kurumdur. Bunun içinde Atatürk Üniversitesi'nin kurumsal yapısının sağlam olması gerek. Yeni nesil dönüşüm projemizin hedefi de bu. Sistemin yürür hale gelmesi. Ondan sonra zaten kim gelirse gelsin bu yapıyı devam ettirecek…’’
NOTLAR
Rektör Çomaklı, o kadar doluydu ki ve o kadar çok şey anlattı ki... Atatürk Üniversitesi kampüsünü adım adım gezdik. Hatta kampüsün 'Isı merkezi'ne girdik. Yeraltında kilometrelerce tüneller, borular, vanalar… Hoca makina mühendisi olduğu için korkmadan yürüyor. Ben, Atatürk Üniversitesi'nin altını değil üstünü sevdiğim için daraldım... Botanik Bahçe ve Sporcu Performans Merkezi'nde içim açıldı... Hele Edebiyat Fakültesi'nin yeni binası muhteşem olmuş... Her şey bir yana, o devasa kampüs Rektör Çomaklı’nın da dediği gibi öğrenci olmayınca çöl gibi… Lanet salgın bitse de yeniden yaz-kış cıvıl cıvıl o kampüste bi başımıza değil, binlerce gencimizle beraber geleceğe yürüsek…
Röportaj: Orhan BOZKURT / Fotoğraflar: Kadir LİMAN