Durun Canım hemen kızmayın, öfkelenmeyin. Anlatayım.
Merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel Kırgızistana geziye gittiğinde, halk büyük bir coşkuyla karşılamış. Demirel, halkı selamlamak için ayrılan platforma geçince, Kırgızlar büyük bir coşkuyla;
Süleyman Demirel de, o kıvrak zekasıyla kalabalığa şöyle hitap etmiş:
Pezevenk sözcüğünün kökeni hakkında çeşitli rivayetler var. Orta Asya Türk Devletlerinde ve Osmanlıcada; ‘yol gösterici – kahraman – zengin – büyük adam – lider’ olarak biliniyor.
Yalnız daha sonra Osmanlının son dönemlerinde delikanlılık jargonunda, argo olarak fahişe satan, pazarlayan, yol gösteren, yol yordam öğreten ve onları koruyan kişilere söylenmesiyle bugünkü kötü anlamını kazanmış.
Günümüzde yol gösteren, öğreten, pazarlama tekniklerini öğreten kişilere de menejer deniliyor.
1980 – 90’lı yıllarda futbolcular transfer görüşmelerine ya babalarıyla ya da abi vasfındaki kişilerle giderlerdi.
Futbolcuların haklarını savunmak ve alacağı ücretlerin pazarlığını yapmak için bu uygulama kullanılırdı.
1995 yılında BOSMAN kuralları yürürlüğe girince futbolcuların köle olmadığını, özgür iradeleriyle istediği kulübe gitme hakkı tanındı.
Kulüpler istediği futbolcuyla görüşecek, onların daha iyi futbol oynamaları için seçenekler sunulacaktı. En iyisi de kulüplerin köleleştirdikleri futbolcular istedikleri sevdikleri kulüplere gidecek ve orada sevdiği mesleği icra edeceklerdi.
Kulüpler bu yeni sisteme mecburen ayak uydurmaya çalışırken, futbolcu menejerleri piyasaya çıkmaya başladı. FİFA’ya göre 2000 yılında lisanslı, lisansız 33 adet menejer varmış. Bugün bu rakam lisanslı 6000 civarında.
Avrupa hemen önlemini aldı. İdari ve teknik menejerlerini yetiştirerek bünyesine kazandırdı, sistemini kurdu.
Dünyanın her yanına, yetenek tespiti için antrenör kadrosunu gönderdi. Oyuncu takip antrenör birimlerini kurarak menejerlerin eline düşmemiş oldular.
Bildiğim kadarıyla Dünyanın en iyi kulüplerinden Ajax – Barcelona – Bayern Münich’in Afrika kıtasına yetenek tespiti için göndermiş olduğu antrenör sayıları 100 ün üzerinde .
Peki bizim ülkemizde sistem nasıl?
Öz kaynaklarda yetenek tespiti – gelişimi – üretimi içler acısı …
Herkes altyapı önemli diyor ama oralarda ilişkiler ahbap çavuş ilişkisi içerisinde yürümekte. ‘’Bu benim adamın’’, ‘’ Bu bizim tanıdığımızın akrabası’’ gibi gibi…Liyakatin yerini adamcılık, particilik almış gidiyor. Profesyonel takımların hali daha kötü. Transfer komitesi var, analiz ekibi, scout ekibi maalesef yok gibi. Var ama sınırlı.
Büyük takımlar yerli menejerlerin samimi olduğu insanların şirketleri ile çalışıyorlar. Bu şirketlerde Avrupa ve Afrika’nın işe yaramayan, sakat- çöp oyuncularını bize ha bire çakıyorlar.
Bugün 4 büyüklerin borçları son 8 yılda yüzde 579 artmış durumda. 2020 yılında bu 4 büyük kulübümüzün borcu 14 milyar civarında. Yani iflasın eşiğindeler. Bu kulüpler devletten yardım istiyorlar. Devlette bir yasal düzenleme hazırlamış durumda. Bankalar Birliği ile kulüpler 9 yıllık bir borç yapılandırması yapmış durumdalar.
Peki, Türk futbolu kurtulur mu? Hayır!
Profesyonel yöneticiler kulüpleri yönetmediği müddetçe, yapısal sorunlar çözülmediği müddetçe, yöneticiler mali ve teknik açıdan sorumlu tutulmadığı müddetçe, menejer-yönetici- teknik direktörler arasındaki bu kirli ilişki bozulmadığı müddetçe kulüpler yine sömürülecek ve sömürülmeye devam edecek.
Devlet fedakârlık edip bu büyük kulüpleri kurtarmak için çözüm üretiyorsa denetlemeli- kontrol etmeli ama bu da başka bir sıkıntı doğuracak. Hani Türkiye Futbol Federasyonu özerkti, özerk kalması için FİFA ile anlaşma yapmıştı.
Nasıl olacak şimdi?
Bence yine menejerler istediği kulübe, istediği futbolcuları pazarlamanın yollarını bulacak. Çok özel ilişkileri ile devreye girecek, futbol endüstrisini kendi lehlerine çevirecekler.
Yöneticilerin, basının safiyane duygularını kullanıp istedikleri, hedefledikleri parayı kazanacaklar ve kazanıyorlar da.
Bu nasıl bir güç anlamıyorum. Bukalemun gibi her renge giriyorlar. Aynı partiden oluyorlar, aynı cemaatten oluyorlar, idarecilerin zevklerini ve zaaflarını iyi biliyorlar, her dönemin adamı oluyorlar.
Verdikleri zarara baksanıza hesabı belli değil.
Hele o son hamleleri!
SINIRSIZ YABANCI FUTBOLCU TRANSFERİ…
Sırf daha fazla para kazansınlar diye ülke futbolunun kalbini söktüler. Yöneticiler, medyayı, sosyal medyayı, spor adamlarını nasıl ikna ettiler anlayamıyorum.
Bu nasıl bir güç, nasıl kabul ettirdiler!
Herkese canbaza bak dediler, aradan milyonlarca para götürdüler. Kabullenmek çok zor. Ülke futbolunun kalitesi adına, ülke dışına giden milyonlarca para adına, uluslararası itibarımızın kaybolması adına, milli takımımıza ulusal ligden oyuncu verememek adına kabullenemiyorum.
Kendi kendime isyan ediyorum. Ama bir şey yapamıyorum.
Bu benim sevdiğim futbol değil,
Bu bizim özlediğimiz tablo değil,
Bu bıkmadan saatlerce izlediğim oyun hiç değil,
Bu futbol bizim Türk futbolumuz değil,
Menejerlerin futbolu!
Eskilerin deyişiyle;
Pezevenglerin futbolu…
Harika olmuş Selamlar
EVET HOCAM ÇOK DOĞRU TESBİT
Emeğine yüreğine sağlık Gardaşım
Kalemine sağlık Necdet hocam başarılarının devamını diliyorum
Agzına,yuregine,kalemine saglık hocam....birlikte oynadıgımız diyarbakırsporun hali ortada maalesef...sonraki yıllarda yrd.hoca olarak calistigim bir sezonda stoper mevkisine ligte oyniyabilecek 9 tane oyuncu vardı,tek mevkide 9 oyuncu...gerisini siz soyleyin degerli hocam...