Sabah sabah ağlamaklı bir telefonla uyandım.
Arayan, Halk Bilimci Dr. Yaşar Kalafat ağabeyimizdi.
Erzurum Lisesi’nin Çanakkale Savaşlarına katılıp bir daha geri dönmediğini ağlayarak anlatıyoır ve soruyordu: “Erzurum bu olayı yılda bir defa törenlerle anıp genç kuşaklara anlatsa ne olur ki… Ya da o mübarek şehitlerin sülalesinden kimler kalmışsa onlar tespit edilip görüşülerek bu anlamlı kutlamalar yapılamaz mı?”
Ben de cevaben şöyle dedim:
“Çok çok iyi olur ağabey. Ama o milli ruhu nereden bulacağız?”
Aynı gece rüyamda yine rahmetli Naim Hoıca’mızı görmüştüm.
Saat kulesinin tepesine çıkmış, “Ola Erzürüm genden gel!” diye bağırıyordu.
Yaşar Kalafat ağabeyimizin anlattığı olay Çanakkale Savaşları tarihine ait bir şerefli dramdır.
Yazmış Yaşar ağabey:
“Çanakkale Savaşı’na Erzurum Lisesi’nin bir bütün halinde katıldığını biliyor muydunuz? 500 öğrenci, öğretmen ve diğer görevliler hepsi gönüllü olarak savaşa katılmıştır. Ve hiçbiri bir daha geri dönememiştir. İşte bu yüzden Erzurum Lisesi tam üç yıl mezun verememiştir. Bu gazel insanları rahmetli anıyoruz.”
Ağlayan ses bunları söylüyordu.
Erzurum’da bu büyük olayı her yıl şerefli bir anma töreni haline getirecek o ruhu arıyoruz. Umarız, Yaşar ağabeyimizin bu uyarısından sonra yapılabilir hale gelir, biz de iftiharla o günü anma bahtiyarlığına erişiriz.
Eskiler buna “tevafuk” derler.
Naim Hoca’nın Erzurum saat kulesinin tepesine çıkarak haykırdığı o cümle halâ kulaklarımda yankılanıyor.
Rahmetli Cumhurbaşkanımız Demirel bir gün bana şunları söylemişti:
“Erzurum’un milli ruhu halâ ayakta ise gam yok.”
O milli ruhu temsil edenler Çanakkale’de şehit oldular ve bir daha geri dönmediler.
Rahmetli Naim Hoca, çok iyi dostumdu.
Her halini özlemle hatırladığımız güzel bir dost.
O rüyada bana Nuri Hoca’yı da sordu.
“Ola Nuri Hoca nasıl, ey mi?”
Naim Hoca ile eski Diyanet İşleri Başkanımız Mehmet Nuri Yılmaz arasındaki dostluk örnek alınacak bir dostluktur.
Emsaline rastlamadığımız türden bir dostluk.
Naim Hoca Ankara’ya gelince ailece Nuri Hoca’nın, Nuri Hoca Erzurum’a gidince ailece
Naim Hoca’nın misafiri olurlardı. Birbirlerinin evlerinde iki aile mutlu bir şekilde haftalarca kalırlardı.
Naim Hoca’nın eşinin, Ankara’da Nuri Yılmaz’ın evinde vefat ettiğini de kaydetmek istiyorum.
O milli ruhu ve o derin dostluları günümüzde çok çok arıyoruz.
Ölenlere rahmet, kalanlara sağlık diliyorum.