Memleket sevdası dediğin!

Anadolu'da çok az şehir vardır ki, bugünkü adının kökü mitolojiye dayanmasın.
Özellikle kıyı şeridindeki yerleşim alanlarında kurulan şehirlerin birçoğunun mitolojiyle sıkı bir göbek bağının olduğunu araştıran herkes bilir.

Akdeniz ve Ege'yi mekân eyleyen tanrıların ve tanrıçaların Anadolu'nun doğu yakasında bulunan Erzurum'a uğradıklarını söylemek için, bugün ulaştığımız ne bir söylence var ne de yazılı edebiyata yansıyan bir hikâye!

Erzurum, tarihte sık sık el değiştirdiği için o zamanlardan oturmuş bir kültürü olmadığına inanan tarihçilere, bizim de hak vermemiz gerekiyor.

Gerçekçilik kazandırmamak için, yere kondurmadığı huma kuşunun ayaklarının olmadığını söyleyen ve bu masal kuşunu yükseklerden uçurarak karlar bölgesinde yaşatanlar, bunu mucizevi şansla da imgeleştirmişler.

Belki Orta Asya Kültürü'nde tanrı ve tanrıçaların aşkları zamanla insan figürleriyle karşımıza çıksa da; bunun yansımaları Erzurum bölgesine çok uzaktır...

Mesela Sinop… Irmak Tanrısı Osopos'un güzel kızı Sinope'ye tutulan  Zeus, aşkına karşılık vermesi halinde Sinope'nin her dediğini yerine getireceğine dair söz vermiş!.. Buna karşılık Sinope'nin tek şartı olmuş, bu da Zeus'un kendisine dokunmaması ve bakire olarak kalmak istediğiymiş. Zeus da Sinope'yi Sinop'ta yaşamaya mahkum etmiş…

Sinope'nin güzelliği de Sinop'a yansımış; Sinope adıyla da Sinop, Sinop olmuş!

Peki, Erzurum'u, 'Erzurum' yapan ne?

İlk adı 'Theodosiopolis' olan Erzurum'un, son olarak Erzan al- Rum'dan Erzurum'a geçiş yaptığını tarihi belgeler ortaya koyuyor.

Yani, adını alırken gerçeklere dayanan bu şehrin gerçek yaşantısını yansıtmak ve sorunlarına gerçekçi çözüm bulmak için, bu şehrin gerçek sevenlerini gerçekçi olarak desteklemek gerekmez mi?

Erzurum'daki her alanda kârcı ve çıkarcıları değil, yancı ve arpacıları değil, memleketi için bir şeyler yapmaya çalışan gerçekçi gerçek insanların önünü açmak hepimizin görevi değil mi?

Yalancı hancılarla, yalancı yolcuları tanıyıp, gerçek olarak tanımladığımızda çok şey kazanacağımızı da  bir kenara yazmadan geçmeyelim!

Şimdi, mitolojiden, yola çıkarak kentlerin adına, ordan Erzurum’un bugünkü insan yapısına nasıl bir bağlantı kurulur ki!..

Neden kurulmasın!..

Önceki gün, Atatürk Üniversitesi Konukevi’nde Rektör Ömer Çomaklı'yı, Erzurum’u, ‘Dünyada Marka’ yapacak projeleri anlatırken dinleseydiniz, sizler de benim gibi düşünmekten geri kalmazdınız.

O salonda siz de olsaydınız, bu kentin öz evlatları ve öz kaynaklarının, mitolojik rüyalardan, söylenceleden öte  gerçekler işığında  insanı nasıl heyecanlandırdığına tanık olacaktınız.

Unutmayalım ki, sevdiklerine kurudan kuruya kurban olanlar, kurban yerine geçmez; murdar olur giderler.
Erzurumlunun, Erzurum'a bakış açısı gün geçtikçe olumlu yönde değişiyor.


Memleket sevdası dediğin; Zeus’un Sinope aşkı gibi değil,  Rektör Ömer Hoca ve arkadaşlarının karşılıksız sevdası gibi olmalı.

Bu olumlu yönde gelişen bakış, şehrin olumlu gelişmesine; olumlu yönde gelişen şehir de  markalaşarak yaşayanlarıyla birlikte büyür...

Elbet ki, olumsuzlukları da gerçek olarak yazmak, Erzurum'un gerçek sevdalılarının görevidir.

Varsın tanrılar uğramamış olsun bu şehre, insanları yeter!