Futbol kulüpleri şirket veya holding yöneticiliğine benzemez. Çünkü bu işletmelerde günlük , aylık , yıllık hedefler doğrultusunda hareket edilir. Piyasanın hareketleri iyi analiz edilerek şirketler yaşamlarını devam ettirirler.
Futbol kulüpleri bence küçük devletlere benziyor.
İçişleri var, dış ilişkileri, sağlık, eğitim, ulaşım, konaklama, kamp, transfer... B ütün bu çalışmalar her an hareketlilik, her an bir olay. Sakin bir günümüz yoktur...
Kulüp yöneticileri de bunları bile bile aday oluyorlar. Talep ediyorlar. Kimi başkanlığı, kimi farklı bir görevi, ne diyelim hayırlı olsun.
Gelen yöneticiler büyük bir şevk içerisinde, hedeflerini, projelerini anlatıp güven oyu alarak göreve başlarlar.
Başladıkları hafta sıkıntılarda başlar... Yapısal sorunlar, ekonomik sorunlar, yönetimsel problemler. Takım oluşumu sıkıntılı iş vesselam.
Sistem kurulması lazım,
Profesyonel bir yönetim şekli lazım,
Yönetimde bir takım ruhu, birlikte hareket edebilme, birbirine güven duygusunun olması lazım ki alt gruplarda da bu duruş egemen olsun.
Yönetim kurulunda ayrışma, güvensizlik, yönetimsel bir kriz başlarsa maalesef idare edilen gruplarda, personel, futbolcu, teknik heyete yansır. Futbol kulüplerinde olması gereken homojen yapı bozulur, takım ruhu, ekip olabilme ihtimali mümkün olmaz.
Maalesef yönetimin yönetmesi gereken kişilerde bu ayrışmadan nasibini alır.
Bu falancanın adamı (dokunulmaz)
Bu filancanın adamı vesaire.. vesaire…
Bu kişilerde kendilerine yakın olan teknik ve idari yöneticilere günlük raporlar vermeye başlarlar. Haber akışı başlamıştır. Kendi görgü ve eğitimleri doğrultusunda uzman kişi olarak enformasyon başlamıştır.
Yazık , virüs kulübe girdi .
Yönetim arasındaki bölünme, güvensizlik iç yapıyı bozduğu gibi, dışarıya da farklı şekillerde yansır. Alınacak acil kararlarda gecikme yaşanır. Gecikme yaşanınca da kulüp maddi ve manevi olarak kayıplar yaşamaya devam eder.
En önemlisi itibar kaybı yaşamaya başlar.
Bu güvensizlik bilgisi, taraftarlara da ulaşır ve onlar arasında da bir ayrışma, bir gruplaşma yaşanır.
Bu falancanın grubu,
Bu filancanın grubu, vesaire.. vesaire…
Taraftarlar arasında fikir ayrılığı bilgi kirliliği başlayınca, taraftarlar bazen tezahürat şeklinde, bazen de üslupları, tehditkâr bir hale dönüşür.
Her kafadan bir ses çıktığı dönemlerde, taraftarlara doğru bilgi verebilmek için basın mensupları devreye girer. Medyanın da doğru bilgi verme görevidir.
Medya mensupları da aslında şaşkındır. Çünkü yönetimde ne yaptığını, nasıl yapacağını, işleri nasıl toparlayacağını merak etmektedirler. Sorularına ikna edici cevaplar bulamayınca, kendilerine haber kaynağı bulmaları gerekir. Sonuçta taraftara bilgi vermek lazım. O şimdi bana lazım, bende yarın ona lazım olurum.
İçeriden samimi olduğu birini bularak, kulüp içi haber akışı başlar. Bu kaynak içeride olan biten ne varsa kendi kültür dağarcığında süzerek, engin tecrübelerini de katarak haberleri vermeye başlar.
Aslında kulüp içerisinde gelişen bazı olaylar, aile mahremiyeti içerisinde kalmalı.
İşin enteresanlığı;
Yönetim toplantıda, alınan kararlar anında sosyal medyada!
Yönetim ve hizmetler bu halde…
Peki, teknik heyet ve futbolcular boş durur mu?
Hayır elbette ki durmazlar.
Ortam müsait, herkes birbirini suçlamakta.
Maalesef bu kulüpte işler böyle yürümekte.
- Hocam müsabakanın analizini alabilir miyim?
- 14 kişiyle sezona başladım. Transferler gecikti, benim suçum yok.
Diğeri gelir;
- Ya nerde küme düşmüş takım oyuncusu var hepsini bu kulübe almışlar, der ve gider.
Bir diğeri gelir;
- Bu kulüpten bazı futbolcuları göndereceğim, der.
Onu da yönetim gönderir.
Bir başkası gelir;
- Transferde görün bakalım neler olacak. Ben hiçbir kulübü düşürmedim, der. Vaatlerini verir. Ama o da gider.
Bir başkası kulüple anlaşır, bir hafta sonra;
- Enerjim yok der ve çekip gider.
Bir başkası;
- Ben bu ülkede kıymeti bilinmeyen bir adamım. Yakışıklıyım, espritüelim, bu takımı ancak ben ligde tutarım, der ve gelir.
Bunlar bu kulüpte olmadı mı, oldu.
Krizi yönetemedik. ..
14 kişiyle sezona başladım, diyen hocaya cevabını veremedik.
Ulusal basında bazı futbolcularla yolları ayırmamız lazım, diyen hocaya; hocam sen bu kararı, yönetim kurulunun haberi ve izni olmadan açıklayamazsın demeliydik. (Futbolcular seninle çalışmak istemiyor dememeliydik)
Bir oyuncumuzun ulusal basın önünde, bazı futbolcuları suçlayıp, o oyuncunun işaret ettiği, futbolcuları kadro dışı etmemeliydik.
Oldu mu?
Tatbiki olmadı!
Yine bir futbolcu oyuna girmedi diye, diğer oyuncu soyunma odasında küfür etti diye kadro dışı ettiniz.
Oldu mu?
Tatbiki olmadı!
Kriz yönetimi, düşmeme mücadelesi veren, gecesini gündüzüne katan, her türlü zorluğa göğüs geren yöneticiler;
Hocanın, futbolcunun, çaycının, şoför ün beyanıyla karar almamalıydı.
Ligin bitimine 8 hafta kala kısıtlı kadrosuna rağmen, kalite eksikliğine rağmen ilk 11 oyuncularını kadro dışı bırakmamalıydı.
Futbolcuların kiralık olması ve disiplinsiz davranmaları hiçbir şeyi değiştirmez.
Trabzonspor kulüp başkanı ve Karagümrük başkanı aranır, durum izah edilir ve bu futbolcular ikna edilip maksimum verim sezon bitimine kadar alınabilirdi.
Maalesef futbol kulüplerinde her zaman olan bu krizler iyi yönetilemezse, krizler kulübü yönetmeye başlar. Teknik direktörler, futbolcular, hizmetli personel, medya, taraftarlar yönetmeye başlar. Ve o kulübe, rengine, şehrine, aşırı sevgisi olan, her şeyi kulübün menfaatleri için yaptığını söyleyenler, bilmeden, istemeden kulübe zarar verirler.
Krizler iyi yönetilememiş, takımımız küme düşmüştür.
Suçlu aranmasına gerek yok,
Suçu birilerinin üzerine atmaya gerek yok,
Bu sezonki yapılanlar iyi analiz edilip; kime gelecekte güveneceklerini, kime güvenmeyeceklerini, kalanları ve gidecekleri hemen planlayıp daha sistemli, daha deneyimli, daha hazır, bir şekilde yeni sezona girmenin planları yapılmalı.
Teşekkür ederim hocam kalemine sağlık çözüm üretecek inşallah sen ve senin gibi memleket çocukları bu takımı düzlüğe çıkarır