Kozak Yaylası'nın çam fıstıkları

Yaylalar önemli coğrafi alanlarımızdır. Sıcak havalarda yükseklikten dolayı serin olan bu alanlar kent hayatından bunalmış insanlar için adeta nefes alma yerleridir. Her ne kadar günümüz turizm kültürü deniz kum güneş temasını reklamlaştırsa da, otel fiyatları yerli turist için yüksek olduğundan, can simidi niteliğindeki kamp kültürünün yıldızı son yıllarda parlayıverdi. Kamp alanlarının yaygınlaşması ile birlikte çadır kültürü gelişti. Sahillerin parsellenmesi sonucunda, Ege kıyı şeridinde keşfedilmemiş koylar kimi kesimin arayıp da bulamadığı prestijli yerler haline geldi. Gençler arasında popüler olan kamp kültürü ile eğlenceler kıra bayıra taşınmış oldu. Konfor alanı için mücadele eden bir nesil, tatillerini bir anda konforsuz fakat uygun bütçeli olan alanlarda gerçekleştirirken buluverdi. Güvenliği jandarmanın sağladığı bu alanlarda, genelde doğal yaşam ile tanışan kentliler kamp kazaları ile yüzleşmeye başladı. Dolayısı ile jandarmanın iş yükünde de önceki yıllara göre arttı. İşte kozak yaylası da bu kamp turizm alanlarından biri haline getirilmesinin yanında İzmir’in Bergama İlçesi’nin Balıkesir il sınırı civarında konumlanmış orman alanı. Yerliler ormancılık faaliyetlerinin yanında kısıtlı imkânlarda tarımsal üretime de katkı sunmaktalar.    

 

Fıstık çamlarının yoğun olarak bulunduğu bu bölgede geçim kaynağı haline getirilmiş olan bu ürünün sofraya ulaşıncaya kadarki süreci oldukça meşakkatli.  Kozalakların toplanma süreci primitif mekanizasyon ile devam etmekte.  Kozalak kurutma işlemi doğal kurutma şeklinde devam ediyor. Fıstığın kabuk soyma sürecinde mekanizasyon yine devrede. Paketleme ve pazarlama döngüleri hız kesmeden devam ediyor. Orman bölge müdürlüğünün uzun yıllardır süren fıstık ağaçlarında oluşan hastalık ve zararlılar ile mücadele için kurduğu denemeler kararlılıkla devam etmekte.

 

Gelir seviyesini arttırmak için mücadele eden yerliler ise bazı hususlarda adeta kaderine terk edilmiş durumda olduğunu söylemem mümkün. Ormancılık faaliyetleri süreçlerinde uygulanan stratejiler neticesinde, daha çok orman ürünü elde edebilmek maksadı ile iş ve işçi güvenlik tedbirlerini alınması konusunda ihmallerden mütevellit kazalar gerçekleşmekte. Ölüm ve uzuv kayıplarının yaşandığı kazalarda taşeron firmalar aracılığı ile gerekleşen süreçler devlet güvencesi dışında kaldığı için istatistiklere net bir şekilde yansımamakta. Ormanlar devletin olunca devlet arazisinde çalışan kişilerin güvencesinin de doğal olarak devlet güvencesinde olmasını ümit ettiğimiz günlerde, işler gördüğüm kadarı ile bu şekilde yürümemekte. Vahidi fiyat uygulaması yani birim işe verilen birim ücret olarak betimlenen bu sistemde; daha çok ürüne ulaşmak için mücadele eden emekçinin hayatını tehdit altına atarak daha çok kazanma eğiliminde olduğunu gözlemlememiz mümkün.  Mevcut ürünlerin pazar fiyatının da kıskaç altındaki üreticinin örgütsüz oluşu nedeni ile tüccara alıcının istediği fiyattan temin ediliyor olması ayrı bir memnuniyetsizlik sebebi.  

 

Kooperatifleşme süreçlerine geçmiş deneyimlerden ötürü mesafeli olan emekçi güvenli bir liman arayışını sürdürüyor.  Kooperatif diyince gözleri ışıldayanlar olduğu gibi, çekince ile yaklaşanlarında olduğunu bir iş güvenliği toplantısında yakından gözlemleyebildiğimi söylemem mümkün.

 

Ailesini ormancılık ile geçindiren bir orman köylüsü düşünün. Canını daha çok ürün elde etmek için tehlikeye atmakta. İşte bu zorlukları gören Dünya Ağaç İşçileri Enternasyonali (Building and wood workers International (BWI) ) Türkiye’de Ormancılık alanında iş ve işçi güvenliği ile ilgili yapılan çalışmaları finanse etmekte ve kanayan yaraya bir nebze olsun parmak basmaya çalışmakta ve adeta ‘kardeşin duymaz eloğlu duyar.’ dizelerini okumaktadır. 

 

İşte bu çalışmalar arasında köyün gençleri ile hasbıhal etme fırsatına erişince; gençlerin ne ormancılık faaliyetlerindeki gelişmeleri takip etme istekleri, ne de tarımsal yeniliklerde ve gelir artışında gözü olmadığını söylemem mümkün. Gelecek hedefleri genellikle hizmetler sektöründe şekillendiğini açıkça söyleyebilirim. Orta yaşlılara gelince; hayallerini gerçekleştiremediklerinden dolayı moral ve motivasyonlarının düşük olduğunu, göç edemediklerinden dolayı omuzlarındaki yükün gün geçtikçe arttığını ve gizlemekte oldukları sağlık sorunlarının varlığını üzülerek söyleyebilirim.

 

Siz ‘Kozak yaylası’ deyince turistik serin kamp alanını ziyaret etme fırsatlarını planlamaya devam ederken; ben ‘kozak yaylası’ deyince; sıcakta çatırdayan kozalağın ihale sürecini, nasıl toplandığını, Karavelli mahallesinin sakinlerinin refah seviyesini nasıl yükseltilebileceğini düşünmeye devam edeceğim.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Ruhsar Yanmaz 21 Temmuz 2021 19:51

    Tam da fıstık toplama zamanında bir yaraya daha parmak basmışsınız. Yöneticiler sahip çıkmayınca tüccarın elinde kalan bu kesim madur olurken, tüketici de fıstığı alıp kullanacak parayı bulamıyor. Bu sahipsizlik yemek kültürümüze de zarar veriyor. Fıstıklı dolmalar lezzetini kaybediyor