Kentten kıra mı yolculuk?

1960-70 civarında Türkiye nüfusunun yaklaşık %70’i kırsalda yaşadığı biliniyor. Dönem politikaları kır refahını arttırmak üzere şekillendirilme çabasında. Kimileri o zamanın politikacılarını dünyadaki gelişmeleri takip etmediği, yakın geleceği ön göremediklerini düşünerek ufuksuz olarak değerlendirir. Hâlbuki dönem iktidarı; insan ve doğa sevgisiyle dolu, sosyalliği, paylaşımcılığı ve adaleti ilke edinmiş ufuklu insanlardır. Kırdaki insanların refahını arttırma bakış açısını uygulamaya geçirmek için, yasama organı bir dal oluşturmuş ve Köy İşleri Bakanlığını kurmuştur. Kurulum sürecini, ismini günümüzde İzmir’in Karabağlar ilçesinde bir parka, soyadını ise bir mahalleye verilmiş olan Dr. Lebid Yurdoğlu’nun kaleme aldığı, ‘Köy İşleri Bakanlığının Kuruluş Prensipleri ve Amaçları’ eserinden öğreniyoruz.

 

Teknik ilerlemeler tüm toplumsal sınıfların her zaman refah düzeyini eşgüdümlü olarak yükseltmeyebiliyor. İşçi sınıfının refahını iyileştirecek teknolojik gelişmeler ile, sermaye sınıfının refahını arttıracak yeni teknolojik gelişmelerin ve bu gelişmeler için yapılan araştırmaların, birbirinden farklılık gösterdiğini düşünüyorum. Sermayece finanse edilmiş olan bir araştırma projesinin sonucu olan Traktörün icadı 1700’lü yılların ikinci yarısında buhar makinelerine kadar ulaşmaktadır. Emekçiler bir araya gelip hadi bir traktör üretmek için para toplayalım dememiştir. Belirtilen araştırmalara sermaye fon sağlamıştır. Yıllar sonra mekanizasyonun tarım sektörüne girişiyle birlikte, insan iş gücüne eskisi kadar ihtiyaç kalmadığı için, göç serüveni de tam burada başlamıştır.

 

İşte bu günlerde toplum içinde yaşadığımız kentleşme sorunlarının, sosyal kargaşanın bir nedeni de göçün yönetiminin içselleştirilememesidir. Traktör sadece Türkiye’ye gelmedi. Sanayi devriminden sonra Avrupa’da da göç oldu. Göçün yönetimi Avrupa’da, planlı şekilde gerçekleştiği için Anadolu’daki kadar sancılı olmadı. Dönem politikası kırsalı kalkındırmayı; eğitim, sağlık ve sosyal imkânları kıra sevk etmeyi, halkı kırda tutmayı ve idare etmeyi planlarken, işler bir anda nasıl olduysa değişivermiş. Üretim materyali arasında olan toprağın sahibi, üretim alanını genişletmek, karını en yüksek seviyeye ulaştırmak için mücadeleye girişmiş.

 

Ekonomik olarak kar zarar bazında baktığımızda bu durum mantıklı. Daha çok kar için gerekli üretim materyallerini (Toprak, tohum, gübre, ilaç, iş gücü) etkin şekilde değerlendirmek ekonomiktir. Sürece geniş ölçekli baktığımızda; kırsalda çalışan insanı bir şekilde işlevsiz bırakıp kar etmek uğruna sektör değiştirmeye, yaşam alanını değiştirmeye yönelik uygulamaların olduğunu görebiliriz. Bu uygulamanın sebep olduğu sosyal tahribatın getirdiği ekonomik zararı; birim alandan alınan ürünün miktarı ve kalitesindeki artışın getirisi karşılıyor mu?    Emekten yana bakınca yaşadığım coğrafyada günümüzde karşılamadığını düşünüyorum. Avrupa birliğinin kuruluşunun temelinde barış ve istikrar söylemi var. Kimden yana barış kimden yana istikrar?

 

Barış; çıkar gruplarında bir tarafın diğer tarafa üstün olduğu duruma verilen isim. İstikrar ise bu durumun sürekliliğidir. Emekten yana mı sermayeden yana mı? 

 

Bu ekonomik topluluğun tarım modelinde kırsal nüfusun, toplam nüfusa oranla %10’dan daha aşağıya çekilmesi hedefi mevcut. Türkiye’de günümüzde bu oran yaklaşık  % 25 civarında. Avrupa ideasıyla devam ettiğimiz sürece tarımla geçinen nüfus yakın gelecekte yarı yarıya azalacak ve tarımdan ayrılan bu kitlenin şanslı olanları, kuvvetle muhtemel hizmetler sektörüne geçiş yapabilecek. Şanssız olanlar ise işsizler ordusunun sayısına katkı sunacak. Bu sürecin yönetimi ise dönem yürütme organına kalıyor.   Bu sürece devam edip etmeyeceğimiz ya da göçü tersine çevirip çeviremeyeceğimiz ise güçlendirilmiş parlamenter sistemdeki dönem yasamasına.

 

Tarım ve Orman Bakanlığını seviyorum. Faydalı bir bakanlık olduğunu düşünüyorum. Kırdan kente göç sürecinde eşsiz bir amortisör görevi üstlendiğini söylemem mümkün. Kırda yaşayanların kent hayatına geçiş süreçlerini ve kır insanının devlet ile tanışma sürecini, zamana etkin bir şekilde yayarak gerçekleştiriyor. Çoğunlukla ziraat mühendisi ve veteriner hekim istihdam ediyor. İstihdam edilen ziraat mühendislerinin çoğunun ailesi, hayatlarını kırsalda sürdürmüş insanlar. Muhalefet bazen ‘Tarım Bakanlığı personeli için yığınla mühendis var.’ ‘Ne iş yapıyor bu insanlar?’ Sorusunu soruyor. Doğal olarak. Sosyal devlet politikası içinde kente, kent yaşamına uyum sürecini içselleştirmekle meşguller. Devletin temeli ailedir. Aile kurmakla iş bitmiyor. Aile olarak kalmak da önemli devletin sürekliliği için. Çocuklarının eğitimlerinden başka kaygısı olmayan bu insanların, en iyi eğitim ve sağlık olanaklarının bulunduğu; güvenli, özgür, eşitlikçi sosyal alanlara doğru hareket etmelerinden ve bu alanlarda kalmak istemelerinden daha doğal ne olabilir? İşte bu işler, istihdam edilen bu insancıkların akıllarını önemli bir süre meşgul ediyor. Düzenli disiplinli ve etkin çalışma konusunda yer yer aksaklıklara sebebiyet verebiliyor. Çözüm bekleyen bu işler, gelecekte biraz günümüz muhalefetine kalacak gibi duruyor.

 

 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Prof.Dr.Yavuz Emeklier 19 Nisan 2021 22:31

    Kırsal nüfusun oranı %25 değil, %10-11 düzeyinde. 2030’lu yıllarda %5 oranı hedeflenmiştir.