Kazım Karabekir Paşa eli silah tuttuğu kadar kalem tutan bir komutandır. Onlarca eser yanında 2 cilt İstiklal Harbimiz adlı eserin sahibidir. Boğaz boğaza vatanın kurtuluşu için emperyalist işgalci düşmanla ve onların maşalarıyla cephelerde savaşılırken, belge toplamak, onları muhafaza etmek, kitap haline getirmek ne büyük bir insanı, devleti ve tarihi anlama ve anlamlandırma bilincidir. Millî Mücadele döneminde görev alan paşaların çoğu hatıralarını bu bilinçle yazmışlardır. Bu bilincin gelişmesinde felsefe, sosyoloji, iktisat, psikoloji, tarih ve coğrafya bilmek önemlidir. Hele harp tarihi özellikle de düşmanla cephede burun buruna kalarak yaşayarak öğrenmek daha anlamlıdır. Öğrencilerime odanızda “Dünya Siyasi Haritanız” yoksa fiziki kör, kitaplığınızda felsefe, sosyoloji, psikoloji, tarih ve coğrafya üzerine eserler yoksa hafıza körüsünüz derim.
Kazım Karabekir Paşa Erzurum Kongresi’nin gerçekleşmesi ve amacına ulaşması açısından çok önemli bir şahsiyettir.
Birinci Cihan Savaşı başladığında vatan denildiğinde; Balkanlarda kaybedilmiş topraklar ve geriye kalan Osmanlı Devleti’nin resmi sınırları anlaşılıyordu. Savaşı kaybeden taraf Osmanlı Devleti olunca resmi vatan sınırları ortadan kalkmıştı. 1071 Malazgirt zaferinden 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması’na kadar 847 yıl Anadolu’da güvende yaşayan Müslüman ve Gayri Müslim herkes şaşkınlık yaşıyordu. Batılıların “Hasta Adam” dedikleri Osmanlı Devleti girdiği savaşta yenilmiş ve yıkılmıştı. Anadolu dört bir yandan işgal ediliyordu. Millet kendi kaderini kendi iradesiyle vatanını kurtaracaktı. Milletin hürriyet ve istiklali söz konusuydu. Bunu da kitaplarda değil, savaş meydanlarında arayacaktı, onun için yeni ve ağır bir sınavdı. Bu durumda hemen herkes elinin yettiği, gücünün çattığı bölgelerde siyasi kongrelere ve teşkilatlanmalara başladı[z1] [z2] . Bu bölgede “Vilayat-ı Şarkiyye Ermenistan Olamaz” düşüncesi yayılmaya ve yaşatılmaya başlandı. Şark illeri; Erzurum, Sivas, Diyarbakır, Van, Bitlis ve Elâzığ’ı kapsıyordu.
İstanbul’da Kasım 1918’de kurulan Vilâyât-ı Şarkiyye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti kuruluş felsefesini şu ilkeye bağlamıştı; “Kayıtsız ve şartsız Türk hukukunu muhafaza, Şark /Doğu topraklarında herhangi bir parçanın Ermenistan’a terk edilmesi durumunda veya herhangi bir fiili tecavüz karşısında Doğu Vilayetleri halkının müttehiden/birlik içerisinde silahlı müdafaasını temin etmeye çalışmak.”
Yine yayılmacı ve sömürgeci devletlerin Anadolu üzerinde yaşayan tüm halkı çeşitli adlarla bölerek daha sonra yutmak üzere kurulacak sözde bağımsız eyalet ve bölge planlarını bozmak amacı ve arzusuyla Vilâyât-ı Şarkiyye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti’nin bir şubesi de Erzurum’da kuruldu.
Cevat Dursunoğlu, Süleyman Necati, Hacı Fehim Efendi, Hoca Raif Efendi ve Hüseyin Avni Bey gibi 50’ye yakın kentin saygın ve milli duyguları yüksek insanlar teşkilatın içerisindeydiler. Bölge illerin göndereceği delegelerin katılımıyla Erzurum’da bir KONGRE yapmak için hazırlıklara başlamışlardı.
Erzurum’da Kolordu vardı. Bu nedenle bölgenin garnizon vilayetiydi. 1918’de 1. Kafkas Kolordusu Komutanı olarak görev yapan Karabekir Paşa unutulmaz kahramanlıklar yapmış halkın gönlünde “Şarkın Fatihi” payesini, büyük sevgisini ve güvenilirliğini kazanmıştı.
Karabekir Paşa 13 Mart 1919’da Erzurum’da bulunan 15. Kolordu Kumandanlığına tayin edildi. O, Erzurum’a hareket etmeden önce İstanbul’da yakın silah arkadaşı Mustafa Kemal Paşa ile Şişli’deki evinde baş başa görüşerek ülkenin düştüğü durum hakkında fikir alışverişinde bulundular. O zaman Mustafa Kemal ameliyat olmuş istirahat ediyordu.
Karabekir Paşa Erzurum’a gelip teşkilatlanmalar hakkında bilgi aldığında cemiyet başkanı Hoca Raif Efendi’ye: “Ben buraya Erzurum’un doğusunda iş görmeye geldim. Ben, Erzurum’un doğusunda kaldıkça, Erzurum’a yabancılar hâkim olamaz. Fakat asıl mesele memleketin istiklalini ve elimizden bir karış yer vermemeyi temin etmektir…” Karabekir bu düşüncede olduğu için Mondros Ateşkes Antlaşması’na (30. Ekim 1918) rağmen orduyu dağıtmayı düşünmüyordu.
Kongre hazırlıklarından haberdar olan Mustafa Kemal, Amasya’dan K.Karabekir’e yazdığı mektubunda, Erzurum Kongresi için yapılan girişimi olumlu karşıladığını bildirdi. Karabekir, Mustafa Kemal Paşa’nın Erzurum’a gelmesini istiyordu. Mustafa Kemal 24 Haziran’da Karabekir Paşa’ya yazdığı bir telgrafta Erzurum’a gelmesine karar verdiğini ve bunun için Erzurum’dan Erzincan’a benzin gönderilmesini istedi. Karabekir Paşa Erzincan’a 350 litre benzin gönderdiğini bir telgrafla Mustafa Kemal Paşa’yı haberdar etti.
Nihayet Mustafa Kemal Paşa, (Eski Bahriye Nazırı) Rauf Bey, 3. Ordu Müfettişlik Kurmay Başkanı Manastırlı Kurmay Albay Kazım (Dirik), Karargâh Erkan-ı Harbiyesi İstihbarat ve Siyasiyat şubesi Müdürü Kurmay Binbaşı Hüsrev (Gerede), Müfettişlik Sağlık Bakanı Dr. İbrahim Tali (Öngören), Sağlık başkan yardımcısı Binbaşı Refik (Saydam), Eski İzmit Mutasarrıfı İbrahim Süreyya (Yiğit), Müfettişlik Başyaveri Yüzbaşı Cevat Abbas (Gürer), Yüzbaşı Mümtaz (Tünay), Yüzbaşı İsmail Hakkı (Ede), Yüzbaşı Ali Şevket (Öndersev), Yüzbaşı Mustafa Vasfi (Süsoy), Üsteğmen Hayati (Kurmay Başkanı emir subayı ve Müfettişlik kalem amiri), Üsteğmen Abdullah (İaşe subayı), Teğmen Muzaffer (Kılıç-Müfettişlik ikinci yaveri), Faik (Aybars-Şifre kâtibi), Memduh (Atasev-şifre kâtip yardımcısı) Başyaveri maiyeti ile birlikte Erzurum’a geldiler. Erzurum halkı o yokluk yıllarına rağmen hem delege üyelerine hem de aziz misafirlere gereken ikram, hürmet ve izzette bulunmuşlardır. Herkesin ortak inancı, iradesi ve kararı vatanın kurtuluşu için birik ve dirlik içerisinde çalışmak, halkın arasına sokulmak istenen fitne ve fesatçılara fırsat vermemekti.
8 Temmuz’da İstanbul Hükûmeti, Mustafa Kemal Paşa’nın Ordu komutanlığından azlini açıklamış ve bu göreve 15. Kolordu Kumandanı Kazım Karabekir Paşa’nın vekâlet edeceğini bildirmişti. Aynı günün gecesi Mustafa Kemal Paşa da sadece ordu komutanlığından değil askerlik mesleğinden de ayrıldığını ve sine-i millete geri döndüğünü ilan etti. Bunu da bir beyanname ile Vilayet-i Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyetinin Erzurum Şubesi başkanlığına bildirdi. Alınan bu önemli karar yine bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından ordulara ve millete de duyuruldu. Bu tarihten sonra resmî sıfat ve yetkilerden ayrılan Mustafa Kemal, milletin sevgi, şefkat ve cömertliğine güvenerek milletin sinesine geri döndü. Mustafa Kemal’in istifasını takiben Dr. Binbaşı Refik (Saydam), Binbaşı Hüsrev (Gerede), Müfettişlik Kalem Amiri Hayati, Yaver Cevat Abbas ve Muzaffer Beyler de kendiliklerinden ordu ve askerlikle münasebetlerini kestiler. Aynı şekilde Erzurum’da bulunan Rauf Bey de illere çektiği bir telgrafla, İstanbul’dan ayrılarak Mustafa Kemal ve arkadaşlarının açtığı millî cihada katıldığını bildirir ve onunla beraber çalışmaya karar verdiğini sonuna kadar ayrılmayacağına dair de söz verir. Bu sırada Karabekir Paşa, Mustafa Kemal’in yanına gelerek hazır ol vaziyeti alarak selamla: “Bundan sonra dahi ne emriniz varsa, yapmayı şeref bilirim” Mustafa Kemal bu hareketten son derece duygulanmış kendisini tutamayarak, Kazım Karabekir’i sıkıca kucaklamış ve teşekkür etmiştir.”
Kazım Karabekir Paşa yetimeler babası bir insandı. Savaşın, kaça kaçlığın yakıp ve yıkmaların içerisinde en zarar gören çocuk, kadın ve yaşlılardır. Hiçbir din, ırk ayrımı yapmadan bunların hepsine sahip çıkan bir Kazım Karabekir Paşa vardı. Hatıralarında: “İlk hamlede 400 şehit yavrusunu “Sanayi Gürbüzleri” adıyla meslek sahibi yapmayı ve hayatlarını idame etmelerini sağlamıştır. Gelen heyeti karşılama törenine bu yetimler de gitmişlerdir.”
Karabekir Paşa gerek cemiyet üyeleriyle gerekse diğer illerden gelen delegelerle ve gerekse halkla beraber kongrenin hayırla sonuçlanması için çalışıyordu. Karabekir Paşa, yaptıkları ziyarette cemiyet başkanı Hoca Raif Efendi ve Necati Bey’e Mustafa Kemal’in kongreye başkan olması gerektiğini söylemiştir. Yine o, diğer illerden gelen kongre delegelerine de aynı düşüncesini ifade etmiştir.
22 Temmuz 1919 tarihinde Mustafa Kemal’in yerine 3. Ordu Müfettişliğine Karabekir Paşa atanmıştı. Bu görevi Karabekir Paşa, Mustafa Kemal ve Rauf Bey’in tensipleriyle/uygun bulmalarıyla kabul etmiştir.
23 Temmuz 1919 tarihinde Erzurum Kongresi toplanması nedeniyle kentin her tarafında şenlikler ve kutlamalar düzenlendi. Karabekir Paşa da Köşk mevkiinde askeri ve milli eğlenceler tertip etmiş, kongre delegelerini buraya davet etmişti.
İstanbul Hükûmetinin kongreye engelleme çabasına karşı Karabekir Paşa: “Halk memleketimizi kimseye vermeyiz diye karar alıyor. Bu haklı teşebbüslerine ben de lazım gelen kolaylıklarda bulunuyorum” cevabi yazısını iletmiştir. Bu yetmiyormuş gibi bir de İngiltere adına müfettiş olarak görevlendirilen Yarbay Alfred Rawlinson kongrenin yapılmaması için Karabekir Paşaya baskı kuruyordu.
Türk ordusunun kurumlaşmış teamüllerini ve disiplinini görmek için Karabekir Paşa’nın, Mustafa Kemal Paşa’ya karşı nasıl ve ne amaçla davrandığını hatıralarında şu notu düşer: “Benim en mühim kolladığım, pek nazik bir mesele var ki; onu da zikretmeyi faideli buluyorum: Mustafa Kemal Paşa’nın hüsn-i idaresi/iyi yönetimi İstanbul bütün kuvvetiyle kendisine yükleniyor. Her tarafa emirler, gazetelerle neşriyat daima mütecaviz /haddi aşan, saldırgan bir lisanla efkâr-ı umumiyede /kamuoyunda matrud/kovulmuş ve mahkûm bir insan gösteriliyor. Aleyhine yapılan tecavüzler yetmiyormuş gibi hayatına suikast hazırlanıyor veya öyle propaganda ile tedhiş ediliyor. Şark kendisini tanımıyor. Bana karşı ise halkın ve ordunun samimi hürmetiyle beraber henüz İstanbul hükümet de teveccühkar/sevgi ve ilgili davranıyor. O azlediliyor/görevinden el çektiriliyor beni tayin ediyorlar, onun için derdest/hemen yakalama emri veriliyor. Bana icra/mahkeme kararını uygulama vazifesi veriyorlar. O Sivas’a gitmek için benim kuvvetime ve nüfuzuma muhtaç; hatta bütün muhitiyle/yol arkadaşlarının iaşelerinde/yol azıklarında dahi muavenetime /yardımıma muhtaç. O Kemal Paşa ki Harb-i Umumi’de muhtelif cephelerde Ordu komutanlığı yapmış, muvaffakiyetler kazanmış, mafevkleriyle/kendisinden üst rütbede bulunanlarla didişmiş, hem hizalarını hırpalamış. Bu noktalarda çok hassas. Hususiyle /özellikle birkaç gün evveline kadar bana da amir…İşte bu müselsel/ saydığım sebeplerle rencide olmasından, benimle arada bir su-i tefehhüm/yanlış anlamalar husulünden/meydana gelmesinden çok endişeleniyorum. Onu kırmamak için elimden gelen her inceliği yapıyorum. Ve onu milli cereyanın başına getirmek için de vazifemi yaptım ve yapıyorum. İşte bu tahammülü müşkül/zor mesai arasında yeni Harbiye Nazırı ile muhaberatımız da ağır bir vazife…”
Kongrenin hangi şartlarda ve Millî Mücadele’nin hangi badireler atlatılarak zafere ulaştığını unutmamak gerekir. Karabekir Paşa Erzurum Kongresini, alınan karaları ve uygulamasını başından sonuna kadar tüm bölgenin ileri gelen münevverleriyle ve vatanperver halkıyla beraber desteklemiş, Millî Mücadele tarihinde unutulmaz bir şahsiyet olarak yerini almıştır.
Erzurum Kongresi’nin 105’nci yılını idrak ettiğimiz günlerde; cesur, imanlı, fedakâr ve namuslu insanların önünde saygıyla eğiliyor, rahmetle ve minnetle anıyorum.
Not: Daha önce gazete köşemde Erzurum Kongresi hakkında yayınladığım yazılarıma ilave olarak bu yazımda da Kazım Karabekir Paşayı yazayım dedim. Kaynakları tararken Tarih bölümümüzün çalışkan bilim insanı Mevlüt Yüksel’in Kazım Karabekir Paşa’nın Erzurum Kongresi Günlerindeki Faaliyetler makalesine rastladım. Kendisini aradım. Er-Vak Kültür Yayınları arasında II cilt olarak çıkan “Birinci Dünya Savaşı ve Millî Mücadele’de Erzurum” kitabının içerisinde olduğunu söyledi. Kitap bende vardı, bu makale gözümden kaçmış. Hem kendisine hem de Er-Vak yönetimine teşekkür ettim.
Yaralandığım eserler:
Kazım Karabekir, İstiklal Harbimiz, Cilt I. YKY, İstanbul, 2008. S.133.
Editörler: Yavuz Arslan ve Tolga Başak. Birinci Dünya Savaşı ve Millî Mücadele’de Erzurum. Mevlüt Yüksel, Kazım Karabekir Paşa’nın Erzurum Kongresi Günlerindeki Faaliyetleri, Erzurum Kalkınma Vakfı Yayınları, Erzurum 2019. S, 767-800.
Haluk Selvi, Millî Mücadelede Erzurum. Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara-2000.
https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/erzurum-kongresi/
https://islamansiklopedisi.org.tr/erzurum-kongresi
Hasta dahi olsa "ADAM" ise hala bir devlet meydan okur ve haddini bildirir her türden düşmana, kolay mı "VATAN GÜRBÜZLERİ"ni yıkmak öyle?..