Son yıllarda öyle olaylar dinledik, öyle olaylara şahit olduk ki pusulamız şaştı adeta.
Kanımız dondu!
Düşüncesi bile insan olanı kusturacak cinsten olaylar. Biri var ki, anlatmaktan utanıyoruz.
Bir tarikat reisi, 6 yaşındaki kızını 29 yaşındaki müridine nikâhlamış.
O yavrucuk yıllar boyunca bir sapığın tecavüzüne maruz kalmış, çocuğu bile olmuş, büyüdüğünde başından geçenleri anlatıp o sapıktan boşanmış, yani kendini özgürleştirmiş.
Ama iş burada bitmemiş. Bir de kemik yaşı tespiti yapılmış. Gerçekten tecavüze uğradı mı, uğramadı mı şüphesi üzerine.
Kemik yaşının tespitine de hile bulaştırmışlar. O masum kızın yerine, daha büyük yaşta bir kız çocuğunu doktora sevk ettirerek olayı ört-bas etmeye çalışmışlar.
Savcı, gerekli tedbiri almadan doktora yönlendirmiş masum kızı.
İddiaya göre, mahkeme heyeti düzmece tedbirlere göre karar verip suçluyu beraat ettirmiş.
Hiçbir tutuklama, cezalandırma olmamış.
Konu, resimlerle, kayda alınmış konuşmalarla ispatlanmış ama, üzerinden aylar geçmesine rağmen, kamuoyunu tatmin edecek bir işlem yapılmamış, adeta toplumdan gizlenmiş.
Nihayet, cesur ve işinin ehli bir gazeteci olayı ortaya çıkarmış, yayınlamış.
Gerisi daha da felâket bir şey.
“Sen, bu yaptığınla yüce dinimize zarar verdin” denilerek olayı haberleştiren gazeteciye ölüm tehditleri yağdırılıyormuş.
Neresinden bakarsanız bakın, iğrenç bir olay ve devamında süregelen utanç verici durumlar.
Evet, kanımız dondu.
Utanır olduk. “Nasıl bir döneme denk geldik?” diye sorular sorduk kendi kendimize.
Hırsımızdan ağlamaklı hale geldiğimiz durumlar da oldu.
Çaresiziz. Teraziyi tutan eller suçluları ortaya çıkaramadığı için, biz sade vatandaşlar hayıflanmakla kalıyoruz, o kadar!
Çocukluğum dindar bir aile ve çevre içinde geçti.
Dindarlık adına nasıl bir inanç manzumesi ortaya çıkarıldığını iyi bilenlerdenim.
Şu kadarını söyleyebilirim ki, İslâm adına, Kur’an adına ahkâm kesen, din bilgini diye geçinen pek çok kimsenin dinden ne anladıklarını çözemedim.
Din, öncelikle ahlâk olduğuna göre, yaşanılan dinin ahlâksızlıklarla nasıl paramparça edildiğini vicdanım kanayarak izledim.
Tıpkı 6 yaşındaki bir kız çocuğuna önce gelinlik giydirilip, nikâh kıyılıp, kendinden 23 yaş büyük biri olan tarikat müridiyle nasıl evlendirildiğini izlediğimiz gibi.
Toplum, günlerden beri ayakta.
Ve biz sadece o cesur gazeteciyi alkışlıyoruz.
Oysa, gerçek suçluları cezalandıracak mekanizmalara söz söyleyemiyoruz.
Nasıl bir döneme denk geldik?
Dövünmeleriyle yaşayıp duruyoruz işte.