Bu yazımızda hürriyet ve eşitlik sözcükleri üzerinde değil, “kardeşlik” sözcüğü üzerinde duracağım.
“Hürriyet, eşitlik ve kardeşlik” sözcükleri Fransız İhtilalini (1789-1799) harekete geçiren sözcüklerdir. Fransız paraları üzerinde: Liberté/hürriyet, égalité/eşitlik ve fraternité/kardeşlik sözcükleri yer almaktadır.
Fransız geleneğine uyarak Osmanlı son dönemi parası üzerinde: “Hürriyet, müsavat, adalet” sözcükleri yer almıştı. “Kardeşlik” sözcüğü yerini adalet sözcüğüne bırakmıştı. Müsavat eşitlik demektir.
Genelde siyasi tarihlerde hürriyet ve eşitlik sözcükleri çok işlendi, üzerlerine kitaplar yazıldı. Liberal düşünce “hürriyet” sözcüğünü, sosyalist düşünce “eşitlik” sözcüğünü kendine esasa aldı ve kutsadı. Ancak “kardeşlik” sözcüğü siyasi tarihlerde yer almadı. “Kardeşlik” sözcüğü görmemezlikten gelindi. Bu nedenle Fransız İhtilali arzu edilen biçimde tam olarak gerçekleşmedi ve bir ayağı eksik kaldı. Avrupa tarihinde de kardeşlik hemen hiç gerçekleşmedi. İslam dünyası da aynı anlayışla “inananlar kardeştir” sözünü ağızlarından düşürmedi ancak ellerindeki kılıçla birbirlerine savaş açarak bu sözlerini değersiz kıldılar. Osmanlı geleneğinde “kardeş katli” sözü hala fetvalarda ter-ü tazeliğini korumaktadır.
Ancak “kardeşlik” sözcüğü birçok ülkenin bağımsızlık kazanmasında kullanıldı. Genelde Fransa’nın sömürgesi olan ülkeler “kardeşlik” sözcüğünü kullandı. Afrika’da Benin ülkesi bağımsızlık ateşini: "Kardeşlik, Adalet, Çalışma", Moritanya: "Onur, Kardeşlik, Adalet", Nijer ise: "Kardeşlik, Çalışma, İlerleme" sözcükleriyle yaktılar.
Kardeş sözcüğü, Divânu Lügati't-Türk'te «karındaş» (قَرِنْدَشْ) biçiminde geçer ve Kâşgarlı Mahmud -daş ekini belirterek kelimeyi "bir karında beraber bulunmuş" olarak açıklar.
Anadolu ağızlarında kardeş, kardaş, gardaş ve dadaş biçiminde söylenir. İngilizceden Türkçemize geçen birader sözcüğünü de kardeş anlamında kullanmaktayız.
Kardeşlikle ilgili hemen hemen hep olumlu sözcükler lügatimizde yer alır. Samimiyetten dolayı seni kardeş bildim. Kardeş kardeş, kardeş payı, kardeşten ileri olmak, dünya ve ahiret kardeşim, din kardeşi, sütkardeş, kardeş kardeşi bıçaklamış, dönmüş yine kucaklamış. Can kardeş, kan kardeş, şan kardeşiz biz.
Tevrat’ın ilk bölümü “Tekvin” yani “Yaratılış” bölümüdür. Bu bölümde Kardeşliğin kanla kirlendiğini, ilk cinayetin kardeşler arasında işlendiği anlatılır.
1-Âdem karısı Havva ile yattı. Havva hamile kaldı ve Kayin'i[i] doğurdu. "RAB'bin yardımıyla bir oğul dünyaya getirdim" dedi.
2 - Daha sonra Kayin'in kardeşi Habil'i doğurdu. Habil çoban oldu, Kayin ise çiftçi.
3- Günler geçti. Bir gün Kayin toprağın ürünlerinden RAB'be sunu getirdi.
4- Habil de sürüsünde ilk doğan hayvanlardan bazılarını, özellikle de yağlarını getirdi. RAB Habil'i ve sunusunu kabul etti.
5- Kayin'i ve sunusunu ise reddetti. Kayin çok öfkelendi, suratını astı.
6 -RAB Kayin'e, "Niçin öfkelendin?" diye sordu, "Niçin surat astın?
7 -Doğru olanı yapsan, seni kabul etmez miyim? Ancak doğru olanı yapmazsan, günah kapıda pusuya yatmış, seni bekliyor. Ona egemen olmalısın."
8- Kayin kardeşi Habil'e, "Haydi, tarlaya gidelim[ii]" dedi. Tarlada birlikteyken Kayin kardeşine saldırıp onu öldürdü.
Kuran’da Havva, Habil ve Kabil adı geçmez. Ancak Maide suresinde bu durum şöyle anlatılır:
27- “Onlara Âdem’in iki oğlunun haberini gerçeğe uygun olarak anlat: Hani ikisi de birer kurban sunmuşlar, birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, diğerine, "Ant olsun seni öldüreceğim!" dedi. O da dedi ki: "Allah ancak takva sahiplerinden kabul eder.
28- Ant olsun ki sen öldürmek için bana el uzatsan bile, ben öldürmek için sana elimi kaldıracak değilim! Zira ben âlemlerin rabbi olan Allah’tan korkarım.
29- Ben diliyorum ki sen hem benim günahımı hem de kendi günahını yüklenesin, cehennemliklerden olasın! Zalimlerin cezası işte budur."
30- Sonunda içindeki duygular onu kardeşini öldürmeye itti; onu öldürdü ve böylece hüsrana uğrayanlardan oldu.
31- Ardından Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. "Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten âciz miyim?" dedi, ettiğine de pişman oldu.
Bir de Yusuf Peygamberin kardeşleri tarafından kıskançlık sonucu oluşan öldürülme planlarını Tevrat ve Kuran’dan dinleyelim.
Tevrat’ta Yusuf’un Düşleri bölümünde olay şöyle anlatılır:
Yaratılış. 37: 1 Yakup babasının yabancı olarak kalmış olduğu Kenan ülkesinde yaşadı.
Yar.37: 2 Yakup soyunun öyküsü: Yusuf on yedi yaşında bir gençti. Babasının karıları Bilha ve Zilpa’dan olan üvey kardeşleriyle birlikte sürü güdüyordu. Kardeşlerinin yaptığı kötülükleri babasına ulaştırırdı.
Yar.37: 3 İsrail Yusuf’u öbür oğullarının hepsinden çok severdi. Çünkü Yusuf onun yaşlılığında doğmuştu. Yusuf’a uzun, renkli bir giysi yaptırmıştı.
Yar.37: 4 Yusuf’un kardeşleri babalarının onu kendilerinden çok sevdiğini görünce, ondan nefret ettiler. Yusuf’a tatlı söz söylemez oldular.
Yar.37: 5 Yusuf bir düş gördü. Bunu kardeşlerine anlatınca, ondan daha çok nefret ettiler.
Yar.37: 6 Yusuf, “Lütfen gördüğüm düşü dinleyin!” dedi,
Yar.37: 7 “Tarlada demet bağlıyorduk. Ansızın benim demetim kalkıp dikildi. Sizinkilerse, çevresine toplanıp önünde eğildiler.”
Yar.37: 8 Kardeşleri, “Başımıza kral mı olacaksın? Bizi sen mi yöneteceksin?” dediler. Düşlerinden, söylediklerinden ötürü ondan büsbütün nefret ettiler.
Yar.37: 9 Yusuf bir düş daha görüp kardeşlerine anlattı. “Dinleyin, bir düş daha gördüm” dedi, “Güneş, ay ve on bir yıldız önümde eğildiler.”
Yar.37: 10 Yusuf babasıyla kardeşlerine bu düşü anlatınca, babası onu azarladı: “Ne biçim düş bu?” dedi, “Ben, annen, kardeşlerin gelip önünde yere mi eğileceğiz yani?”
Yar.37: 11 Kardeşleri Yusuf’u kıskanıyordu, ama bu olay babasının aklına takıldı.
Kardeşleri Yusuf’u Satıyor
Yar.37: 12 Bir gün Yusuf’un kardeşleri babalarının sürüsünü gütmek için Şekem’e gittiler.
Yar.37: 13 İsrail Yusuf’a, “Kardeşlerin Şekem’de sürü güdüyorlar” dedi, “Gel seni de onların yanına göndereyim.” Yusuf, “Hazırım” diye yanıtladı.
Yar.37: 14 Babası, “Git kardeşlerine ve sürüye bak” dedi, “Her şey yolunda mı, değil mi, bana haber getir.” Böylece onu Hevron Vadisi’nden gönderdi. Yusuf Şekem’e vardı.
Yar.37: 15 Kırda dolaşırken bir adam onu görüp, “Ne arıyorsun?” diye sordu.
Yar.37: 16 Yusuf, “Kardeşlerimi arıyorum” diye yanıtladı, “Buralarda sürü güdüyorlar. Nerede olduklarını biliyor musun?”
Yar.37: 17 Adam, “Buradan ayrıldılar” dedi, “‘Dotan’a gidelim’ dediklerini duydum.” Böylece Yusuf kardeşlerinin peşinden gitti ve Dotan’da onları buldu.
Yar.37: 18 Kardeşleri onu uzaktan gördüler. Yusuf yanlarına varmadan, onu öldürmek için düzen kurdular.
Yar.37: 19 Birbirlerine, “İşte düş hastası geliyor” dediler,
Yar.37: 20 “Hadi onu öldürüp kuyulardan birine atalım. Yabanıl bir hayvan yedi deriz. Bakalım o zaman düşleri ne olacak!”
Yar.37: 21 Ruben bunu duyunca Yusuf’u kurtarmaya çalıştı: “Canına kıymayın” dedi,
Yar.37: 22 “Kan dökmeyin. Onu şu ıssız yerdeki kuyuya atın, ama kendisine dokunmayın.” Amacı Yusuf’u kurtarıp babasına geri götürmekti.
Yar.37: 23 Yusuf yanlarına varınca, kardeşleri sırtındaki renkli uzun giysiyi çekip çıkardılar
Yar.37: 24 ve onu susuz, boş bir kuyuya attılar.
Yar.37: 25 Yemek yemek için oturduklarında, Gilat yönünden bir İsmaili kervanının geldiğini gördüler. Develeri kitre, pelesenk, laden yüklüydü. Mısır’a gidiyorlardı.
Yar.37: 26 Yahuda, kardeşlerine, “Kardeşimizi öldürür, suçumuzu gizlersek ne kazanırız?” dedi,
Yar.37: 27 “Gelin onu İsmaililer’e satalım. Böylece canına dokunmamışoluruz. Çünkü o kardeşimizdir, aynı kanı taşıyoruz.” Kardeşleri kabul etti.
Yar.37: 28 Midyanlı tüccarlar oradan geçerken, kardeşleri Yusuf’u kuyudan çekip çıkardılar, yirmi gümüşe İsmaililer’e sattılar. İsmaililer Yusuf’u Mısır’a götürdüler.
Yar.37: 29 Kuyuya geri dönen Ruben Yusuf’u orada göremeyince üzüntüden giysilerini yırttı.
Yar.37: 30 Kardeşlerinin yanına gidip, “Çocuk orada yok” dedi, “Ne yapacağım şimdi ben?”
Yar.37: 31 Bunun üzerine bir teke keserek Yusuf’un renkli uzun giysisini kanına buladılar.
Yar.37: 32 Giysiyi babalarına götürerek, “Bunu bulduk” dediler, “Bak, bakalım, oğlunun mu, değil mi?”
Yar.37: 33 Yakup giysiyi tanıdı, “Evet, bu oğlumun giysisi” dedi, “Onu yabanıl bir hayvan yemiş olmalı. Yusuf’u parçalamış olsa gerek.”
Yar.37: 34 Yakup üzüntüden giysilerini yırttı, beline çul sardı, oğlu için uzun süre yas tuttu.
Yar.37: 35 Bütün oğulları, kızları onu avutmaya çalıştılarsa da o avunmak istemedi. “Oğlumun yanına, ölüler diyarına yas tutarak gideceğim” diyerek oğlu için ağlamaya devam etti.
Yar.37: 36 Bu arada Midyanlılar da Yusuf’u Mısır’da firavunun bir görevlisine, muhafız birliği komutanı Potifar’a sattılar.
Kuran’da Yusuf suresinde de bu olayı şöyle anlatılır:
4- Bir gün Yusuf, babasına demişti ki: "Babacığım! Ben rüyamda on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm; onları bana secde ederken gördüm."
5- Babası, "Yavrucuğum" dedi, "Rüyanı sakın kardeşlerine anlatma, sonra sana tuzak kurarlar! Çünkü şeytan insana apaçık bir düşmandır."
6- Anlaşılan böylece rabbin seni seçecek, sana rüyada görülenlerin yorumunu öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak’a nimetini tamamladığı gibi sana ve Yakup soyuna da nimetini tamamlayacaktır. Kuşkusuz rabbin çok iyi bilendir, hikmet sahibidir."
7- Ant olsun ki Yusuf ve kardeşlerinde, almak isteyenler için ibretler vardır.
8- Hani kardeşleri demişlerdi ki: "Yusuf ile öz kardeşi babamızın gözünde bizden daha değerli. Hâlbuki bizim sayımız daha çok. Şüphesiz ki babamız apaçık bir yanılgı içinde!
9- Yusuf’u öldürün veya onu (uzak) bir yere atın ki babanızın teveccühü yalnız size kalsın! Ondan sonra da (tövbe ederek) iyi kimseler olursunuz!"
10- Onlardan biri, "Yusuf’u öldürmeyin, eğer mutlaka yapacaksanız, onu (kör) kuyunun dibine bırakın. Nasıl olsa gelip geçen kervanlardan biri onu bulup alır" dedi.
11- Dediler ki: "Ey babamız! Niçin Yusuf hakkında bize güvenmiyorsun? Oysa biz onun iyiliğini isteyen kimseleriz.
12- Yarın onu bizimle beraber (kıra) gönder de bol bol yesin içsin, oynasın; onu mutlaka koruruz."
13- Babaları, "Doğrusu onu götürmeniz beni endişelendiriyor; farkında olmadığınız bir sırada onu kurt yer diye korkuyorum" dedi.
14- Dediler ki: "Biz böylesine kalabalık iken onu kurt yerse o zaman gerçekten bize yazıklar olsun!"
15- Onu götürüp kuyunun dibine bırakmaya ittifakla karar verince bunu yaptılar. Biz de Yusuf’a, "Kardeşlerinin bu yaptıklarını bir gün onlara, kendileri (senin kim olduğunun) farkına varmadan mutlaka haber vereceksin!" diye vahyettik.
16- Akşam ağlayarak babalarına geldiler.
17- "Ey babamız! Biz yarış için uzaklaşmış, Yusuf’u da eşyamızın yanında bırakmıştık; onu kurt yemiş! Ama biz doğru söyleyen kimseler olsak da sen bize inanmazsın" dediler.
18- Gömleğinin üstünde uydurma bir kan izi de gösterdiler. Yakup, "Hayır! Nefsiniz sizi kötü bir iş yapmaya sürüklemiş; artık (bana düşen) güzelce sabretmektir. Anlattığınız şeyler karşısında, (bana) yardım edecek olan ise ancak Allah’tır" dedi.
19- Derken bir kervan geldi, sucularını gönderdiler, adam kovasını kuyuya saldı; "Müjde! İşte bir oğlan çocuğu!" diye bağırdı. Onu alıp bir ticaret malı olarak sakladılar. Allah onların yaptıklarını çok iyi biliyordu.
20 - (Mısır’da) onu yok pahasına, birkaç dirheme sattılar. Zaten ona pek değer vermemişlerdi.
21- Onu satın alan Mısırlı adam karısına, “Ona değer ver ve güzel bak! Umulur ki bize faydası olur veya onu evlât ediniriz” dedi. İşte böylece Yusuf’a orada bir yer sağladık ve bunu olayların yorumunu ona öğretelim diye de yaptık. Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.”
İmdi Tevrat’ta ve Kuran’da önümüze konan kardeşler arasındaki olayları göz önünde tutularak kardeş olmanın zorluğunu görmekteyiz. Her kardeş kardeşlik yapamıyor. Anne ve babalar bu durumu çok iyi anlamalı, evlatlar arasında kıskançlık oluşturtacak durumlardan uzak durmalıdır.
Sınıfta bazen değerli kardeşlerim diye derse başlarım. Siyasetçilerimizin ağzından “kardeşlerim” sözü hiç eksik değil. Camilerde sık sık “inanalar kardeştir” ayetini sıkça duyarız.
Hz. Âdem ve Hz. Yakup peygamberdiler ancak kardeşler arasındaki kanla biten olaylar ortada. Tevrat ve Kur’an insanın kardeşini öldürecek kadar katil ruhlu olduğunu ortaya çıkarıyor ve gizlemiyor. Bazı insanlar ben peygamber soyundanım seyidim diye tafra atar. Osmanlı devleti seyit olanlardan vergi almamış. Adam niye seyitliğe sahip çıkmasın. Hala ülkemizin bazı kentlerinde bu anlayış devam etmektedir.
Ülkemizde mirastan dolayı huzursuz olmayan aile var mı diye sınıfta zaman zaman soru sorarım. Hele hele kız öğrencilerime miras konusunda ne düşünüyorsunuz, alacak mısınız dediğimde sınıfı çok sessizlik kaplar. Erkek öğrencilere kız kardeşlerinize miras hakkını verme konusunda ne düşünüyorsunuz dediğimde de aynı sessizlik hüküm sürer. Çok az öğrenci bu soruma olumlu cevap verir. Demek ki ekmeğimizi kardeşlerimizle paylaşamıyoruz. Paylaşmakta zorlanıyoruz.
Demek ki “kardeşlik” Fransız ihtilalinde, ülkelerin bağımsızlıklarında yer alsa da kardeşlik hukukunu oluşturmak çok zor olsa gerek.
Son söz olarak yine Kuran’a dönelim onun sözüne kulak kesilelim:
“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz. Ali İmran 103.
Not: 4 günlük sokağa çıkmama duyurusunu göz önünde tutarak yazımı biraz uzun tuttum. Ramazan bayramınızı en içten dileklerimle tebrik eder, sağlıklı ve mutlu günler dilerim.
Hocam engin ve değerli bilgileriniz için teşekkürler... yüreğine kalemine sağlık...