Kim koymuştu bunu bana, inanın onu bile merak edip sormadım. Neyi mi? Göbek adımı.
Nüfus kütüğünde iki adım var benim: Kamuran Macit.
Ailem hariç yakın arkadaşlarım, eş dost hiçkimse bilmez bu adımı.
Ailem de bu adımı hiç kullanmaz, hiç kullanmadı da.
Dolayısıyla dolaşımda değildir, geçmez akçedir yani.
Resmî iş ve işlemler hariç.
Sokakta yürürken biri arkamdan bağırsa dönüp bakmam, oralı da olmam.
Ben değilim ki!
Çok da sıkıntısını çektim inanın.
Sarıkamış Merkez Ortaokulunda okurken matematik öğretmenimiz vardı, meşhur Fezair Özcan.
Sözlüye kaldırmak için adımı okurken, ‘Gahmuran Macit’ diye okurdu.
O güzelim K harfini kalın okurdu,
Olduk mu sana Gahmuran.
‘Kamuran Hocam’ derdim, ‘Neyse ne ulan!’ derdi ve her seferinde satrançta rok yapar gibi K ile G’yi yer değiştirirdi.
Sınıf listesinde ismim Kamuran idi, ne çare!
Üç yıl beni Gahmuran diye çağırdı.
Herkese maskara olmuştum.
‘Ne haber Gahmuran?’
Lise son sınıfı Iğdır Lisesi’nde okudum ve bitirdim, sıra arkadaşım vardı, Bilal Resuloğlu,
Bir tek o beni Kamuran diye çağırırdı.
Bana Kamuran Akkor diyeni mi sorarsınız, Kamuran İnan diyeni mi?
‘Yahu bu Kamuran ne Bilal, herkes gibi Macit desene’ dediğimde ‘böyle alıştım ben’ diyordu,
Sonunda o da bedelini ağır ödedi!
Bizim eve gelip zile basmış, anam pencereye çıkıp ‘buyur oğlum’ dediğinde ‘Teyze Kamuran evde mi?’ deyince anam, ‘Burada öyle biri yok oğlum, yanlış geldin galiba’ demiş ve pencereyi kapatmış.
Bilal bundan ders almak yerine bana, ‘Oğlum anan seni tanımıyor!’ demişti.
Hoş bu ülkede her şey mizah, hem de kara mizah.
Askerliğime karar aldırmak için Bayburt’a gitmiştim.
Asker dosyamı getirdi arşivden, baktım üzerine Kamuran Mecit yazıyor.
‘Benim adım Macit, bak bu da nüfus cüzdanım’ dedim.
Asker celallendi ve ‘Mecit ki Mecit yazılmış, devletten iyi mi bileceksin, uzatma!’ dedi.
‘Yahu 26 yıllık adımı bana mı öğretiyorsun, saçmalıyorsun’ diyince, Mecit-Macit diye bağrışırken sesimize şube başkanı geldi ve ‘ne oluyor?’ dedi, izah ettim.
Kafa kağıdıma baktı, dişlerini sıkarak üç kere cık… cık… cık… çektikten sonra askere döndü ve ‘nüfus müdürlüğüne bir yazı yaz, elden ver bu delikanlıya, oradan gelen cevaba göre işlem yap’ dedi.
Rahatlamıştım, ne bileyim katmerli belanın beni beklediğini.
Nüfus müdürü kalın ve kaynakçı gözlükleriyle resmî yazıyı okudu ve ‘Senin adın Mecit değil ele mi?’ dedi. ‘Evet müdür bey benim adım Macit’ dedim.
Demez olaydım.
Adeta kükredi, ‘Bunca yıllık nüfusçuyam heç Macit diye bir adı ne duymuşam, ne de kütüğe kaydetmişem, Macit nedir yav?’ demez mi?
Nüfus cüzdanımı gösterdim.
‘O yanlış yazılmış’ dedi.
‘Altındaki resmî imzada senin adın, imzan ve soğuk damgan var’ deyince, ‘Gözümden kaçmış olabülür, kaçmaz da! Haydi kaçdi diyah, şimdi kütügü açaruh, baaruh, eceleye gereh yoh’ demez mi?
‘Aç bakalım ne yazıyor’ dediğimi hatırlıyorum, bende sigortalar atmıştı.
‘Yahu askerlik şubesi kapanacak, yarına mı kalayım, otelde kalacağım, belki param yok’ dedim ama o hiç istifini bozmadı.
Rafların en üstünde tozdan görünmez olmuş kara kaplı nüfus kütüklerini hiiiççç acele etmeden aradı ve benim kütüğü buldu.
Yüzünde müstehzi bir ifade vardı, ‘görürsün birazdan Mecit efendi’ der gibi bakıyordu.
Kaynakçı gözlükleri burnunda, açtı kara kaplı kütüğü, parmağıyla beni buldu.
Birden yüz ifadesi değişti, ‘Allah Allaaaahhh, bu ne şimdi yauvv? Macit nedir yaaauuuvvv, hangi dangalak yazmış bunu buraya?’ demez mi?
‘Ne habeerrr!’ dedim, dedim ama adam kendinden emin ve küstahtı, ‘Ne haberi olacah ola! Mecit işte? Yanlış yazmışlar, Meciiiiit!’.
Tam bir ‘Basiret şiştim’ durumu.
Kan beynime toplanmıştı, ‘Elini ayağını öpeyim, yaz şu yazıyı gideyim Allah aşkına’ deyince, ‘Cevap verin şu Mecit’in yazısını getsin’ dedi ve ortadan kayboldu.
Mesai bitimine 15 dakika kala yazıyı yetiştirdim.’
Bir ‘ne habeeer’ de askere çektim.
Demem o ki, bu ülkede Mecit olmak da, Macit olmak da, Kamuran ya da Gahmuran olmak da zor.
Şu an yürürlükte olan bir uygulama var, bir dilekçeyle adınızı ya da soyadınızı dava açmadan değiştirebiliyorsunuz.
Fırsat bu fırsat gidip şu Kamuran’dan kurtulayım dedim.
Sonra düşündüm, burası Türkiye, bir süre sonra askerlik yapmamışsın gel askerliğini yap derler, vallahi acımazlar bana.
Emekliyim, emekli maaşı alıyorum, tek geçim kaynağım da bu maaş.
Bu sen değilsin der maaşımı da keserler alimallah, araştırma gereğinde dahi bulunmazlar,
Ondan sonra ayıkla pirincin taşını.
Adliye koridorlarında üç ayda bir ertelenen davalarda Kamuran’dan kurtulmanın bedelini ağır öderim.
25 yıl 4 ay dağda taşta kelle koltukta gazetecilik yapmış, emekli olmuşum, bir de devleti dolandırmaktan, evrakta sahtecilikten gözlerimi Ağır Ceza’da parlatırım, artık kaç sene yerim onu da siz düşünün.
Daha neler neler.
Aman ha, çocuklarınıza göbek adı koyarken iki defa düşünün.