Çok değil 3-4 yıl önce Spil Dağı Milli parkının tahribatına karşı mücadele girişimlerinde yer almıştım. Kısaca hatırlatmak gerekirse Spil Dağı Milli parkında sınır değiştirme girişimlerinin ardından, mıcır tesisleri kurulmuştu. Kurulum süreçlerinde şirketler halk ile iyi ilişkiler geliştirip yerel destekçileri ile birlikte vaadler sunup tesislerini işletir hale gelmişti. Şirketlerin faaliyetleri sonucunda yasal prosedürlerin ihlali sonucunda artan toz sonucu Yukarıçobanisa köyü gri renk almış, ahali evini havalandırmak için bile penceresini toz nedeni ile açamaz hale gelmişti. Patlatılan kayalardan kopan büyük taş parçaları yaşam alanlarına düşer, sosyal alanları güvenliksiz hale getirir olmuştu. Yerliler ise evlatlarının işe alınması için bu yaşam kalitesini düşüren durumlara, gelecek nesillerinin huzuru için sessiz kalarak yaşamlarını sürdürmekteydi.
Evinin banyosuna taş düşen bir haneyi ziyaretimizde ise şikayetçi bile olmayan yurttaş ‘ komşumun evine de bir taş düşse de onunda oğlu şehirde işe girebilse’ diyerek acı gerçeği paylaşmıştı.
O günden bu güne değişen herhangi bir husus olmadığını Akbelen’de gerçekleşen doğal kaynakların tahribatında da görmekteyiz. Aldığımız duyumlara göre yerel halkın desteğini tam olarak sağlamadan kalkışılan bilinçlendirme ve bilgilendirme faaliyetlerinin; her ne kadar güçlü medya desteği alınarak yapılsa da, etkili sonuç getiremeyeceği tarihsel gerçekliğinin yanında eylem pratiklerimizde de defalarca yaşadık.
İnatla yaşamaya devam etmekteyiz. Halk desteği olmadan lokasyonlarda yapılan eylem ve etkinliklerin etki mekanizması düşük, kişisel tatminiyetten ibaret, adeta yerine getirilmesi gereken bir vazife olmaktan öteye geçmeyen faaliyetler olmaya devam edecektir.
Üzerinde durulması düşünülmesi gereken hususlar ve cevap verilmesi gereken soru halk desteğinin neden kısıtlı olarak alınabildiğidir.
Ahalinin az bir kısmı tahribattan fayda sağlarken çoğunluğun gelecek nesle devir etmesi gereken ortak servetinin elinden göz göre göre alınışına neden kayıtsız kaldığıdır?
Kırda; kuş uçmayan, kervan geçmeyen alanlarda yaşam mücadelesi verenlerin sesine kulak verebilecek yayım ağının neden kurulamadığıdır?
Kırsalın çığlığını duyup lakin yanıt veremeyecek kadar kangren olmuş örgütsel yapının neden bu durumu normalleştirdiğidir. Yaşamımızı direk etkileyen önemli hususların neden hızlıca geçiştirmesi, gündemin bir anda değiştirilmesidir. Gerçeğin (dürüstlerin, çalışkanların gerçek yurtseverlerin) görülmesine rağmen neden çarenin sermayedarlardan umut edilmesidir? Yenilenmeye karşı mukavementin nedeni nedir?
Kırdaki halk hiçbir zaman zorda olduğu zaman çareyi; kendisini ziyaret etmemiş, güven duymamış yapılardan talep etmeyecektir. Yani halka kulak vermediğiniz sürece, halk destek vermeyecektir. Boş zamanlarınızı sorunlu bölge ziyaretleri yaparak bölgedeki insanlar ile bağ kurarak, iletişimde kalmak için gayret etmek yerine, daha çok eğlenmek hoş vakit geçirmek için tükettiğiniz sürece bir süre daha ‘kendin çal, kendin söyle’ şeklinde mücadelemsi etkinlikler devam edecektir.
Halkı arkasına almayan hibir oluşumun başarılı olunulamayacağı kanaatine aynen katılıyorum.
Çok anlamlı. Sorgulama , cevap bulma ve çözüm üretme zamanıdır.