Günaydın, günaydınlar demek; günâh mı acaba?

Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş'ın; basımı yeni yapılan " Ramazan Günlükleri" adlı kitabında "Günaydın- Tünaydın" demek "cahiliye dönemi Arap âdeti gibiymiş, günâhmış" türünde sözleri yeni bir tartışma yaratmış. Yapma be Hocam ! Her gün anlâmsız ve çok gereksiz yeni yeni tartışmalar yapmaktan, toplumu germekten muradın ne olduğunu anlamadık gitti vallahi. Biz öğretmenler okula gidişin her sabahın ilk dersinde sınıfa girdiğimizde; öğrencilerimize, gür bir sesle, gününüz aydın olsun anlâminda "günaydınlar" derken ve sabahları ailemize günaydınlar, hayırlı, uğurlu ve güzel sabahlar ve günler dilerken; meğer bilmeden cahiliye döneminin  ilkel bir Arap âdetini yaşatıyormuşuz da hiç haberimiz olmamış. Günah işlemişiz; yazık olmuş bizlere desene Hocam! 

 

Türkçe bir sözcükten türetilen; gününüz aydın olsun, güzel olsun anlâmında sabahtan öğleye yakın zamana kadar esenlik dilemek gibi güzel ve içimizi ısıtıcı bu kavram cahiliye dönemi Arap âdetleriyle nasıl özdeşleştirildi; bilmiyoruz ve sizlere bravo demek geliyor içimizden. Halkımızın kendi öz diliyle sabah saatlerinde birbirlerine iyi dilekler; esenlikler, güzellikler dilemesini nasıl bir dini yorum ve bağlamla o günlere götürüldü ve nasıl dini bir akide haline getirildi? Şaştık kaldık bu işe be Hocam! Hocam bilesiniz ki en kutsal dil kişinin kendi öz ana dilidir. Rüyalarını gördüğü dildir. Kur'an'ı Kerim'de "Dilleriniz ve renkleriniz benim ayetlerimdendir" diyor yüce Allah...Sizler bizlerden daha iyi bilirsiniz sayın Erbaş Hocam..

 

Bizler yerine göre selâm da veririz, hayırlı sabahlar da deriz, selâmun aleyküm de deriz, günaydın da deriz. Bunda hiçbir sakınca da görmeyiz. Birbirine karşı da kullanmayız. Kur'an'ı Kerim'in Arapça indirilmesine duyulan özel bir ilginin ve saygının dışında, en çok kendi öz dilimizi severiz. Çünkü "Türkçe bizim ses bayrağımızdır" ve "Türkçe ağzımızda annemizin ak sütü gibidir" Yunus Emre 13. yúz yılda "Allah" özel isminin yanı sıra "Çalâp" kullanmış ve "Çalâp gönüle baktı, gönül Çalâb'a baktı/ İki cihân bedbatı, kim gönül yıkar ise" demiş ve Peygambere "yalvaç" cehenete "uçmak" ve cehenneme "tamu" demiş ve daha bir çok Türkçe şiirleri dine aykırı gibi görülmüş; bu yüzden de Şeyhülislâm Ebusuud Efendi tarafindan şiirleri İstanbul'da yasaklanmış ve okuyanlar ise küfürle suçlanmış; kafa aynı kafa, değişen hiçbir şey yok sayın Hocam...

 

"Günaydın" ve "Tünaydın"  sözcükleri aynı dönemde Türkçe köklerden türetildi. Ama halkın dil zevki tünaydın sözcüğünü pek benimsemedi, ama günaydın sözcüğünü isteyerek doya doya kullanmaya başladı ve her geçen gün daha da yaygınlaşarak kullanılmaya devam edilmekte. Bu sözcüklerin cahiliye dönemi Arap âdetleri ile ne alakası var Allah aşkına... Bu Türkçe sözcükler kullanılırken; cahiliye döneminin ilkel âdeti olsun ve günâh olsun maksadı mı güdülmekte Allah aşkına...Nerden çıktı bu tutarsız yorumlar Hocam?

 

Peygamber, namaz, oruç, abdest, Hüdâ ve Yezdân gibi isim ve kavramlar ne Kur'an'ı Kerim'de ve ne de Arapça dilinde yer almakta. Etimolojik olarak Farsça kökenli bu dini terim ve kavramlar dilimize Farsça'dan geçmiş ve kökenine bakmadan seve kullanırız.  Diyanet dahil Arapça karşılıkları pek kullanılmamakta ve Diyanet'in bu kavramlara hiçbir itirazı da olmaz. Bu dini kavramların Farsça kökenli olmasından hiçbir sakınca da görülmez. Ama nedense  günaydın demek sakıncalı bulunur.. "Efendi" ünvanı da dilimize Rumca'dan geçen ve çokça kullanilan bir sözcük. Arapça'da zaten yok. Peygamber Efendi'miz diyoruz; Efendimiz diyoruz,  Ali Erbaş Hoca Efendi, Hoca Efendi, Müftü Efendi diyoruz. Diyanet'ten bu Rumca ünvana bir İtiraz var mı? Hayır yok. Ama neden günaydın sòzcüğünü itirazı var öyle ise? Türkçe "günaydın" ve "tünaydın" sözcüklerine bu takıntı ve bu itiraz nerden Erbaş Hocam? 

 

Cahiliye dönemini Arap âdeti ile öz dilimizin çok güzel bir kavramı "günaydın" gibi iyilik, güzellik, esenlik içeren Türkçe bir sözcüğe böyle zorlama bir anlâm nasıl yüklenir ve cahiliye dönemi âdeti türü bir ilişkilendirme ve benzetme nasıl yapılır anlamıyorum..Günaydın dini bir terim değil ki? İyi temmeniler dilemeye yönelik bir sözcük. Öyle ise; durup dururken bu tür zorlama bir yorum neden? Bakın sayın Hocam, temsil ettiğiniz Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ilk sözcüğü Arapça, ikinci ve üçüncü sözcükleri ise Türkçe... Daha önceki yıllarda Diyânet İşleri Reisi diyorduk; şimdilerde ise reis yerine Türkçe  başkan ünvanını kullanıyoruz. Şimdi ne var bunda Hocam? Dinî terminolojiyi Arapça Farsça demeden olduğu gibi kullanırız, bırakın da kültürümüzü yansıtan "günaydın" gibi sımsıcak söz ve kavramları kendi dilimizin kuralları ile  ifade edelim. Rahmetli Gökalp: " Leyl sizin, şeb sizin, gece bizimdir / Halkın söylediği Türkçe bizimdir" ifadesi ne güzel bir biçimde lüzümsüz ve anlâmsız bu tür  tartışmaları özetliyor; değil mi sayın Erbaş Hocam?

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.