Gülcük depremi

17 Ağustos 1999 yılında bugün sabaha karşı yerel saatle 03.02'de 7.5 şiddetinde gerçekleşen İzmit/ Gölcük merkezli deprem büyük çapta can ve mal kaybına neden olmuştu. Son yüz yıllık tarihimizde birçok deprem yaşadık. Ama sonuçları itibariyle binlerce ölüm ve çok büyük yıkımlara neden olan iki bıyük deprem gördü ülkemiz. İlki. 26-27 Aralık gecesi 1939'da yine sabaha karşı saat 0.2'de 7.9 şiddetinde gerçekleşen Erzincan depremi ve bir diğeri ise Gölcük depremi...

 

Gölcük depreminde 17.480, Erzincan depreminde 33 bin insanımız  hayatını kaybetmişti, Gölcük depreminde 281 bin ev ve 49 bin iş yeri hasar görmüş veya yıkılmış;  Erzincan depreminde 100 bin aşkın bina yıkılmış ve ölçüsúz tahribat sonucu Erzincan yerle bir olmuştu.  Deprem sonrası oluşan büyük yıkımlar o günün zor ekonomik ve güç şartlarında Erzincan bugünkü yerine inşa edilerek yeniden  kurulmuştur. Gölcük depreminın açtığı çok büyük maddi yıkımlar ve hasarlar ise kimseye avuç açmadan, o günün yöneticileri ve yetkilileri muhalefetten, vatandaştan, yazılı basından ve görsel medyadan kendilerine yöneltilen çok ağır eleştirilerlerden gocunmadan ve hiç ama hiç incinmeden, sorumluluklarından  kaçınmadan ve kimseyi suçlamadan devletimizin imkânlarıyla açılan yaraları kısa sürede onarma yoluna koyulmuş, görevlerini lâyikiyle yapmış ve sorumluluklarını gereğini yerine getirmişlerdi. Buna rağmen deprem sonrası oluşan ekonomik dar boğaz sonucu yapılan ilk seçimde de maalâsef iktidarlarını da kaybetmişlerdi.
 

 

Her yıl yüreklerimiz burkularak hatırladığımız Gölcük depreminin yaşandığı bugünde, benzer Erzincan depremini o gün şiirle duygusallaştıran Nazım'ın " Kara Haber" şiirini paylaşarak bu hazin ve acılı günü bir daha hatırlatmak istedim. Hapiste olan Nazım  "Cebimden bir şey veremiyorum, bari yüreğimden bir şeyler vereyim" diyerek kaleme aldıği folklorik unsurlarla örülü "Kara Haber" şiiri.

 

Erzincanda bir kuş var
Kanadında gümüş yok
Gitti yârim gelmedi
Gayrı bunda bir iş yok
Oy dağlar, daģlar, dağlar
Aldı ellerine kanlı başını
Karın ortasında Erzincan ağlar
O ağlamasın da kimler ağlasın

 

Kar yağar lapa lapa
tipidir gelir geçer
Yan yana sırtüstü yatan ölüler
akşam olur tandıramaz
ateşini yandıramaz

 

Gün ağarır şafak söker
kimsecikler gitmez suya
Ezilmiş başlarıyla
vardılar inanılmaz uykuya

 

Ses edip geceye beyaz taşından
kışlanın şaatı çaldı ikiyi
Ne çabuk lâhzada bitti yaşamak
Kimisi altı aylık.
kiminin sakalı ak,
kimi on üç, ön dört yaşında,
kimi yola gidecek,
kimisi mektup bekler
yan yana sırtüstü yatan ölüler

 

Yayıkda yağ vardı, dövülmesi
ak peynir torbaya konulamadı
hasret gitti ölüler
dünyaya doyulamadı...

 

Uyanıp kaçamadılar
kuş olup uçamadılar
açıldı kuyular kimse inemez
Erzincan beygiri rahvandır amma
ölüler ata binrmez
yan yana sırtüstü yatan ölüler.

 

Deprem ve son yaşanılan orman yangını ve sel felâketlerinde hayatınî kaybeden  vatandaşlarımıza rahmet diliyorum.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.