Bu masal daha uzun sürer de ben başınızı fazla ağrıtmayayım, bakalım yarın o kongre toplanacak mı?
Erzurum Post-Orhan Bozkurt yazdı- Bugün 12 Eylül 2018... Türk Demokrasi Tarihi'nin en karanlık günlerinden birinin 38'inci yıl dönünümü...
Dünün darbe mağdurları bugün mağrur!
Allah aşkına, izanı ve vicdanı olan birisi bana şu durumu tahlil etsin!
Şimdi bu adalet mi?
Size şimdi siyasettten, ideolojiden, yeşil kuşak projelerinden, 12 Eylül'ün mağrur generallerinin darağacına gönderdiği gencecik fidanlardan bahsetmeyeceğim. Bugün, "ileri demokrasi" denilen yönetim şeklimizde Türk sporunun içine düştüğü "Ali- Cengiz" pardon "Hep bana, Rab Bana, Yarar..." gerçekliliğini anlatacağım.
Türkiye Kayak Federasyonu’nun yarın yani 13 Eylül 2018 tarihinde yapılacak bir kongresi var, aylardır yapılamayan. Bu 4’üncü Olağan Genel Kurul öncesinde öyle şeyler yaşandı ve yaşanıyor ki, anlatsak 36 kısım tekmili birden roman olur!
En iyisi biz direk konuya girelim; seçime 24 saat kala dün akşam iki kez toplanan Türkiye Kayak Federasyonu'nun Merkez Ceza Kurulu, adaylardan birine iki ay hak mahrumiyeti cezası vererek adaylığını düşürüyor.
Şimdi bu adalet mi?
Takip edenler bilir, Türkiye Kayak Federasyonu’nun, 10 Mayıs’ta yapılması gereken 4’üncü Olağan Genel Kurulu Başkan Erol Yarar’ın girişimleriyle 31 Temmuz’a ertelenmiş, bu tarihte ise genel kurul yine Yarar’ın, ortaya attığı gerekçelerle 13 Eylül’e kaydırılmıştı.
Bu süre içerisinde bir takım iddialarla kayak sporunun içinden gelen ve kendiside bir akademisyen sporcu olan Doç. Dr. Fatih Kıyıcı’nın adaylığına engel üstüne engel çıkarılmıştı.
Henüz ne iş yaptığı bilinmeyen ama bir dönem MÜSİAD (Müstakil İşadamları Derneği) Genel Başkanı olduğu ve kayağı sadece eşiyle dostuyla müstakil olarak yaptığı için saygın bir işadamı olarak kendini Türk Kayak Sporu'na vakfeden , tüccar Erol Yarar Efendi, " ticaret mi - milli hassasiyet mi?" diye düşünerek doğal olarak bir tüccar gibi karar vermiş ve kişisel ikbalini, bir milletin heyecanından üste görmeye başlamıştı...
Mevzu uzun da biz kısadan gidelim. Bu zat-ı muhterem, kongre salonunda kaybedeceğini anlayınca; "topal satıcının kör alıcısı olur" misalı, "hukukun üstünlüğü " yerine "üstünlerin hukukunu" hakim kılan yandaşlarıyla bir kez daha toplanmış. Toplanan kurul önce; 2’ye 2 oyla mevcut aday (Fatih Kıyıcı) da seçime girebilir kararı vermiş.
Aradan bir-iki saat geçmemiş ki, bu kararı uygun bulmayan Tüccar Erol Efendi, yeniden hükmetmiş, "bir daha toplanın!"
Kendine yararlı, kayak ve Türk sporuna yararsız bu talimatla bir kez daha karar almış kadılar. Bu kez 3’e bir oyla Erol Bey'in, yarın karşısına çıkacak olan Doç. Dr. Kıyıcı’ya iki ay hak mahrumiyeti cezası vemiş, efendilerinin buyruğunu yerine getirmiş olmanın huzuru ile başlarını yastıklarına koymuşlar.
Şimdi bu adalet mi?
Bunun üzerine deli tavuk gibi Ankara sokaklarında dolaşan Doç. Dr. Kıyıcı, sabah saatlerinde Tahkim Kurulu’na müracaat ederek kararın bozulmasını istemiş. Başını vurmadık kapı, derdini anlatmadık adam kalmamış. Akşam saatlerinde Tahkim Kurulu, yasa gereği toplanması gerekirken vazgeçmiş. Anlayacağınız; beyler, efendiler, tacirler ve tüccarlar yine Ankara'nın sisli bulvarlarında kurdukları kumpaslarla galip gelmişler...
Bu duruma çok öfkelenen bizim Anadolu'nun kar yürekli, yanık benizli, karayağız delikanları da son çare yeni bir alternatif bulmuşlar. Her kesimin adayı; Ali Oto...
Bu masal daha uzun sürer de ben başınızı daha fazla ağırtmayayım, yarın o kongre hele bir toplansın bakalım sonucunu hep birlikte göreceğiz!
Ama önce bir durumu da bilginize sunayım: Türkiye Kayak Federasyonu'nun bütçesi, Futbol ve Basketbol'dan sonra ülkemizdeki en bol sıfırlı rakamlarla tarif ediliyor...
Anlayacağınız bu kavga ne Kıyıcı, ne de spora Yarar'lı olma kavgası!
Bu kavga; kar üstünde kayıkçı, şey kar kavgası yani kâr!
... Ve şimdi de soralım;
Bu yapıyla mı biz, 2026 Olimpiyatlarını alacağız?
Bu yapıyla mı biz, Erzurum'daki trilyonluk atlama kuleleri çürürken uluslararası yarışları izleyeceğimiz günleri bekleyeceğiz?
Allah aşkına, bu yapı ve yönetim anlayışı ile mi, Türk Sporu kalkınacak!
Ziya Paşa'nın dediği gibi; ''Kalkın ey felâh-ı vatan dediler kalktık; onlar oturdu biz ayakta kaldık''
Bu arada, Erzurum'un Ak adıyla, kar üstünde siyaset yaparak mebus olup, Ankara'da koltuk kapan beyler ne yapıyormuş?
Eee... Ona da cevabı siz verin!
Şimdi bu adalet mi?