Dışarıdan bakıldığında metrük ve yıkık bir harabe gibi görünen, ama içerisine girildiğinde sizleri gizemli bir âleme götüren ve özünde yüz yıllarca gelip-geçen, konup-göçen kervanların sırlarını ve özlü hikâyelerini sessizlikle ve gizemle bağrında barındıran Ali Paşa Mahallesi'ndeki tarihì Ali Paşa Camii'nin hemen karşısında, Komesli Hanı denilen bir mekân var Erzurum'da... İşte, Erzurum'un bu en otantik- mistik mekânlarının başında, vaktiyle kervanlara ev sahipliği yapan Komesli Hanı'nın bir bölümünde yer alan ve nâm-ı diğer meşhur Baltahâne denilen ilgi çekici bir mekân yer alır bu tarihî handa...
Her düzeyde ve enteklektüel boyutta ve bazan da popüler modunda fikirlerin tartışıldığı ve farklı farklı insanların buluştuğu ve gece yarılarına kadar bitmek-tükenmek bilmeyen haz verici sohbet ve tartışılmaların sürdürüldüğü, bir hoşgörü mekânı idi bu Baltahâne...Mekânın sahibi rahmetli Fatih Bey'in rahatsızlığına kadar, benim de sıklıkla takıldığım ve oldukça keyif ve zevk aldığım ve hatıralarımın olduğu bir mekândı Baltahâne... Her renk ve telden insanların olgunlukla bir araya geldiği, her türden fikir ve düşüncelerin rahatlıkla seslendirildiği, kimsenin kimseden incinmediği ve adetâ ruhsal bir arınmanın ve zihinsel bir rahatlamanın yaşandığü nâdide bir kültürel mekândı Baltahâne....
Hele bu mekânın renkli müdavimlerinde bir güzel insan ve Osmanlı sevdâlısı ve Osmanlı'ya asla toz kondurmayan rahmetlı bir Abbas Kumbasar vardı... Osmanlı tartışmalarında, sergilediği kızgınlıkla ve ortaya koymuş olduğu aşırı tepkiler ve mizàhìı espirileriyle bir başka âlemin ve bir başka güzelliklerin yaşandığı bir yer yapardı Baltahâne'yi... Birgün Baltahâne'yi ziyârete gelen Amerikan Büyükelçiliği Başkatibiyle yapılan tartışmalar doyumsuz bir haz ve renk katmıştı Baltahâne'ye..Başkatibin, Fatih Bey'in de dahil olduģu sorular karşısında yaşadığı zor anları ve boncuk boncuk terlediği msnzarayı bugün gibi hatırlarım. .Erzurum'u ziyârete gelen çok sayıda farklı meşrep ve meslekte insanların mutlak uğrak ve ziyâret yeriydi Baltahâne..Ünü ve sohbet zenginliği Erzurum dışına taşan bir güzel mekândı Baltahâne...Baltahàne'yi ziyâret eden bir yunan antikacısı ve müzisyeni bu antik yer için "Aristo ve Sokrat döneminin üniversitesi gibi, her fikrin açıklıkla tartışıldıği òzgür bir yer" olduğu değetlendirilmesinde bulunmuştu...
Şiirlerin okunduğu, güzel ve etkili sesiyle ve geniş repertuar zenginliği gazelleroyle, basta Nüsret Kızılca ve Ahmet Katmer Beyler olmak üzere, diğer gazelhânların seslendirdikleri ilâhîlerin dinlenildiği, Türk Halk ve san'at mûsikisînin icrâ edildiği bir meşkhâne ve adetâ bir tasavvuf dergâhı gibi idi Baltahâne... İçinde antika cinsinden çok kıymetli eserlerin sergilendiği ve satışa sunulduğu Baltahane'yi Baltahane yapan ve bir irfân meclisine dönüştüren bu iş yerinin sahibi değerli insan Fatih Akmehmetoğlu, ardında hoş sadâlar ve doldurulamaz bir büyük boşluk ve izler bırakarak aramızdan ayrıldı. Erzurum'da Bir okul bir kültür ocağı Baltahâne ne yazık ki artık yok.. Arifâne bir meclisin ışıkları söndü artık..Baltahâne müntesipleri ve müdavimleri mahzun ve üzgün artık...
Bilmem ki, oluşan bu büyük boşluk bir daha doldurularabilir mi? Bu eksiklik giderilebilir mi? Bir önceki yıl, insan efendisi ve sakin kişiliğiyle küçük kardeşi Ahmet çok genç yaşında vefat etmişti Fatih Bey'in... Bu zamansız ölüm Fatih Bey'i derinden etkilemiş ve çok üzmüştü. Kalp ameliyatı geçiren Ahmet, şahsımı her gördüğünde elindeki sigarasını saklar; ben de kendisine "sigarayı saklama, terk et" dediģimde, ikâzlarımı büyük bir mahçubiyetle tastik ederdi. "Olur Hocam" derdi. Her gördüğünün karşısında çeketinin düğmelerini mutlaka ilikleyen bir edep ve terbiye insanı idi Ahmet... Kendisi gibi bir başka edep insanı Sezai Bey'le birbirlerinden ayrılamaz ikizler g8biydi Ahmet...
İstanbul'da yaşayan felsefi derinliğiyle ve farklı yorumlarıyla antikacılık yapan ve isyerinde asılı bulunan "azalarak çoğalıyoruz" sòzlerinin suç teşkil ettiği gerekçesiyle gòzaaltına alınankardeşleri Avni Bey'le birlikte san'atkâr ve şair ruhlu bu üç değerli kardeş, hakikaten farklı bir renk ve desen oluştururlardı çevremizde... Saygıda kusur göstermeyen her üçünün de zaafları, maalasef aşırı sigara ve çay tiryakileri olmalaraydı. Nitekim her iki kardeş de bu tiryakiliklerinin sıkıntısını çektiler. Mekânda yapılan tartışmalara, güncel ve tarıhsel olaylara bakışlarında, ozellikle Fatih bey'in sıradanlığın dışında dervişâne bir meşrebe ve rindvarı sakalı ve derinden bakışları onun en belirgin özelliklerinin başında gelirdi. Çok az konuşan, ama öz konuşan bir farklı kişilikti Fatih Bey...
Şiir ve şair denilince Sezai Karakoç, üç kardeş için de vaz geçilmezlerin başında gelirdi. Sezai Karakoç onlar için bir aşk ve bir sevdâydı adetâ... Arada bir okuduğum Sezai Karakoç şiirlerini büyük bir zevk ve içten bir keyifle dinler ve adeta kendisinden geçerdi Fatih Bey... Çok az, ama çok öz konuşan ve zaman zaman müdahil olduğu sohbetlerde, zekice ince espiri ve mizâhî dokundurmalarıyla farklı bir cizgide ve farklı bir kişilik sergilerdi Fatih Bey...
Elinde hiç azalmayan çay demliği ile gece yarılarına kadar misafirlerine hizmette yorulmak nedir bilmeyen ve aslen Yusufeli olan, Erzurum ve Türk kültürüyle alabildiğine yoğrulan haslarda has bir insandı Fatih Bey... Erzurum'un soğuk kış gecelerinde kuzine sobada bizlere sunduğu patates közlemelerinin tadı hâlâ damaklarımızda... Kış gecelerinde sürdürülen keyifli- doyumsuz sohbetler ve o güzelim tartışmalar unutulur gibi değil... Büyük oğlu Nuh'un, üniversiteye girerek mûsikî alanında ihtisas yapması en büyük arzusu idi. Neticede bu dileğine nail olmanın mutluluğunu ve gururunu yaşadı...Nuh'un, büyük bir özenle şekil verdiği ve zaman zaman tellerine dokunduğu ud bir büyük ustalık eseriydi.
Baltahane'de kardeşi Ahmet ve kendisiyle birlikte olduğum ve benim için çok kıymet ifâde eden silinmez bir resim karesi...
Her iki kardeşe rahmet diliyorum.