İzmir’de, Türkiye’nin en gelişmiş ve zengin kentlerinden birinde, beş çocuk can verdi. Herkesin gözü önünde neredeyse… Konu komşu, hısım akraba, belediye, bakanlık, muhtar, esnaf.. herkesin farkında olduğu ama engelle(n)mediği bir şekilde hayattan koptular…
Bakanlığın çocukları aileden almak için defalarca talepte bulunduğu ortaya çıktı. Bakanlığın aileye maddi destek sağladığı da açıklandı.
Ama çocukların yaşamanın zevkine varamadan yaşamlarını yitirmeleri engellenemedi.
Gazze’de aylardır on binlerce çocuğun vahşice katledildiği bir süreçten geçildiği için ölümleri kanıksamış olan insanlık, İzmir’deki dehşetin acısını muhtemelen kısa sürede unutacak. Zaten zavallı çocukların tam olarak bir ailesinin bulunmadığı da anlaşıldı. Anne kâğıt toplayarak geçinme çabasında, baba hırsızlıktan dolayı hapiste… Kim bilir yoksulluğun da zorladığı, belki mecbur bıraktığı olaylara karıştı genç adam.
(Bu arada başka şey: Baba, hırsızlıktan dolayı hapiste; yani çocuklarının başında, evinde değil. Suçlu bulunduğu için suçunun cezasını çekiyor. Böyle tiplere her yerde rastlanıyor. Bazıları -cezası fazla olmadığı için- rutin olarak hırsızlık yapıyor. Birkaç ay yatıp çıkıyor. Yaptığı bir anlamda yanına kâr kalıyor. Böyle durumlarda bu sorumsuz, hastalıklı, sorunlu, yaramaz tiplerin ailesi, eşi, çoluk çocuğu kendilerinden daha fazla rahatsızlık yaşıyor. Hırsızlığın, gaspın, kavganın, saldırının yani büyük cezalar gerektirmeyen suçların cezasını daha çok çocuklar ve eşler çekiyor. Bu son olayda da sistem hırsız babadan çok çocukları cezalandırmış olmadı mı? Ne yapıp etmeli, bu tür durumlarda hiçbir şeyin farkında olmayan çocuklara ceza çektirilmemeli…)
Herkesin bir şekilde ortak olduğu bu cinayetin ardından yaşanan yoksulluğa kahreden, yoksulluğun sebebi olan düzene ve sahiplerine yüklenen haber ve yorumlara rastlanıyor medyada ve siyasette.
Haklılar eleştirenler, kahredenler, kızanlar…
Ama artık hedefe sadece ilgili bakanlıkların, iktidarın ve AKP’nin konulması doğru değil. Bundan sonra CHP, CHP’li belediyeler, İmamoğlu, Yavaş ve diğer başkanlar da olan bitenden sorumlu tutulmalı, onlara da görevleri, yetkileri, sorumlulukları hatırlatılmalı.
Sık sık birinci parti olduklarını, AKP’yi geride bıraktıklarını söyleyip duruyorlar; son seçimlerde de yerel yönetimlerde büyük bir üstünlük elde ettiler madem, bunun karşılığında sorumluluklarının arttığının da farkına varmalılar. İzmir gibi en çok övündükleri bir kentin yönetimini yıllardır ellerinde tutanların bu tür dramlardan rahatsızlık hissetmeleri ve gereken tedbirleri geliştirmeleri gerekir. Benzer dramların hiç olmazsa göz önünde, erişilebilir, tespit edilebilir, müdahale edilebilir yerlerde yaşanmaması için daha dikkatli, daha titiz, daha sorumlu hareket etmeliler.
Yoksulluk ve sebep olduğu diğer sorunlar sadece merkezi yönetimin sorunu olarak görülmemeli, yerel yönetimler de bu sorunun ortadan kaldırılması için çalışmalıdır. Belediyelerin, sivil toplum kuruluşlarının, yardım kuruluşlarının, zenginlerin, esnafın imkânları hemen yakındaki fakir fukara, çaresiz, kimsesiz ailelere yönlendirilmeli ve bu sıkıntılar giderilmelidir.
Bir, iki, üç, dört, beş yaşındaki beş çocuğun yoksulluğun ateşiyle ölüp gittikleri bir ortamda bir şarkıcıya bir konser için 69 milyon; değil, 45 milyon, o kadar da değil, 4,75 milyon lira verilmiş olmasını normal göstermeye çalışmak akıl alır gibi değil. Bunu Cumhuriyet sosuyla sunmak da durumu kurtarmaz; eğer Cumhuriyet’e o kadar değer veriyorsanız biraz fedakârlıkta bulunur ve konseri bedava organize edebilirsiniz!
CHP’li belediyelerin halkın en önemli sorunu olan yoksullukla ilgilenmek yerine kaynaklarını heykele, konsere, davetlere harcama lüksü yoktur artık.
Eyy CHP medyası, AKP’ye vurma zevkini çokça yaşadın, artık yandaşın partiyi de uyarmaya başlasan iyi olur.