Kendimi bildim bileli Türk siyasi hayatını izlerim.
Ailece Demokrat Partili idik. Rahmetli babam Merkez İlçe Başkanıydı.
Rahmetli Menderes’i yakından tanımadım ama, çok sevilen bir liderdi.
İki bakanıyla birlikte haksız bir şekilde idam edilişi 13 yaşımda beni çok sarsmıştı.
Okula gitmeye hazırlanıyordum, sabah haberlerinde idamların gerçekleştiğini dinleyince kendimi tutamayıp, evin tuvaletinde dakikalarca ağlamıştım.
27 Mayıs darbesinin nasiplilerinden birisi de rahmetli babamdı. Babamı da içeri almışlardı.
Ailece çok zorluklar yaşadık.
Hatta, hakarete bile uğradık.
Ortaokul bitirme sınavlarında hem de bozuk para yüzünden.
O zamanlar kâğıt parası 15 kuruş. Sınavdan sonra o parayı ödeyerek çıkıyorduk.
Bende o kadar bozukluk yoktu. 1 lira verdim. Öğretmenimiz “bozuk yok” deyince ben de “yoksa, öyle kalsın” demek zorunda kaldım.
Sınıfa döndü ve şöyle dedi:
“Bakın çocuklar, arkadaşınızın babası içerdekilerin partisinden. Ülkeyi soyup soğana çevirdiler, şimdi kalkmış hocasına para bağışlıyor.” demesin mi? Başımdan kaynar sular dökülmüştü. Bu militan öğretmene söylenecek sözü bir eylemle söylemek istemiştim.
Çok sinirlendim ve sınav kâğıdını o öğretmene doğru dönerek yırttım ve dışarı çıktım.
Hırsımı alamamıştım; okul müdürüne çıkıp derdimi anlatacaktım.
Ve cıktım.
Odanın tam karşısında okul müstahdemi” Mevlüt emi”nin sandalyesi vardı.
Okul müdürümüz haysiyetli, şerefli bir müdürdü. Ne yapacağını merak etmiştim. Bu yüzden “Mevlüt emi”nin makamında oturup beklemek istemiştim.
Rahmetli Mehmet İshakoğlu’ndan söz ediyorum.
Derdimi anlatırken bana sordu: “Sen ne yaptın herif”
“Bizlere herif” diye hitap ederdi. Kâğıdı yırtıp dışarı çıktığımı söyleyince. ”Bunu yanlış yapmışsın, peki” diyerek konuşmayı bitirmişti.
O bekleyişin sonunda dışarıdan işittiğim azarlama bağırtısı şöyle idi:
“Sen nasıl bir öğretmensin? Babasının siyasi görüşünden dolayı öğrencimi nasıl küçük düşürürsün? Hakkında soruşturma açıp gereğini yapacağım, şimdi çık dışarı!” diyerek odasından kovmuştu adeta.
İçim ferahlamıştı. Müdürümüzü bir kere daha sevmiştim.
Ertesi yıl hoca toz olup başka bir ile tayin edilmişti.
Rahmetli Alpaslan Türkeş o yıllarda siyasete atılacak, yanında sadece bir kişi ile gazeteleri dolaşıyordu. Bizim gazeteye de geldi. Kendisini ben karşıladım.
Aramızdaki konuşmadan memnun kalmış, bana bir teklifte bulunmuştu:
“Genç, seni sevdim, bize katılmak istemez misin?”
“Sevginize mazhar olmaktan onur duydum efendim. Ancak, babam Adalet Partisinde başkandır. Başka bir partide yer alırsam, rakipleri babamı yıpratırlar.” diyerek iznini istemiştim.
“Şimdi seni daha çok sevdim” diyerek ayrılmıştı. İçimden “Büyük adam!” demiştim.
Türkeş’in gerçek bir lider olduğunu yaşayarak görmüştük.
O devrin liderleri gerçek liderlerdi.
Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Alpaslan Türkeş, Turgut Özal, Erdal İnönü….
Hepsi saygın insanlardı. Rakiptiler ama birbirlerine edep dışı ifadeler kullandıklarına şahit olmamıştık. Nazik insanlardı. Hepsine rahmetler diliyorum.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da siyasi liderliğini ispatlamış bir kişilik.
Eskiler, beyaz atlarına binerek gittiler.
Son liderimiz Erdoğan. Nedense ona daha farklı duygular besliyoruz.