1957’li yıllarda yapılan gazetecilikten söz edeceğim.
Rahmetli babam Cihat Güngör, gazeteciliğe 1957 yılında Hakikat gazetesi ile başladı.
O tarihlerde Erzurum’da Turhan Bilgin’in Doğu gazetesi, Ahmet Polat’ın Hür Söz’ü, Şinasi Ünal’ın Doğu Ekspres’i, Mithat Turgutcan’ın Yeni Erzurum’u, Kemal Alyanak’ın Milletin Sesi gazeteleri yayımlanıyordu.
Gazeteler, çok eski dizgi ve baskı metotlarıyla oluşturuluyordu.
Hurufat kasalarından kumpaslara, oradan kalelere (sütunlar) ve sayfalara aktarılan ince bir işti gazetecilik.
Aynı zamanda pahalı bir iş.
İyi bir mürettip, ancak 4 kale (4 sütun) yazı dizebilirdi.
Bir gazetenin çıkarılması için en az dört mürettip, bir sayfa bağlayıcısı, bir de makiniste ihtiyaç vardı.
Hurufat kasalarındaki harfleri tek tek dizerek meydana getirilen gazetelerin gelir kaynakları ise resmi ilanlarla sınırlı idi. Başka gelirleri yoktu. O tarihlerde gazete okuma oranı neredeyse sıfırdı. İstanbul’da basılan büyük gazeteler ancak iki-üç gün sonra okunabiliyordu.
O tarihlerde gazeteler trenle, ya da dağıtım şirketlerinin arabalarıyla nakledilirdi.
Gazetelerin sayfaları bağlandıktan sonra tipo veya pedal denilen baskı makinelerinde basılırdı.
1957 yılında iktidarda Demokrat Parti vardı. Rahmetli Turhan Bilgin, rahmetli babam ve rahmetli Şinasi Ünal Demokrat Partili idiler. Dolayısıyla, çıkardıkları gazeteler iktidarı destekliyorlardı.
Fakat, parasal bakımdan hiçbir ayrıcalıkları yoktu.
Yani, iktidar tarafından desteklenen gazeteler değillerdi.
Yazdıklarından dolayı üç hakim, bir savcıdan oluşan Toplu Basın Mahkemelerinde yargılanırlardı.
Tutuklanan gazeteci hemen hemen yok gibiydi.
İktidarı destekleyen gazeteciler, 27 Mayıs darbesinden sonra önce göz altına, sonra hapse alındılar. Turhan Bilgin, Cihat Güngör, Şinasi Ünal.
27 Mayıs darbesinden sonra gazeteler, görevli teğmen, üsteğmen veya yüzbaşıdan imza alınarak dağıtıma çıkarılabiliyorlardı. Dağıtım dediysek, sadece resmi daireler. Abone sayısı yok gibiydi.
Hür Söz, Yeni Erzurum, Milletin Sesi gazeteleri muhalefette yer aldıkları için rahat bırakılan gazetelerdi.
Gazeteciler arasında sataşmalar bile seviyeli idi. Küfür ve hakaret yoktu. Kimse kimseyi dava etmezdi. İktidarı eleştirenler bile edepli eleştirirlerdi.
Doğu gazetesi sahibi Turhan Bilgin, Sivas’ta uzun aylar hapis yattıktan sonra tahliye oldu ve siyasete atıldı. İlk seçimde Adalet Partisinden milletvekili, sonra Demirel hükümetinde Devlet Bakanı oldu.
Babam Cihat Güngör, sırasıyla Demokrat Parti ve Adalet Partisi Merkez İlçe Başkanlığı, son olarak da Adalet Partisi il Başkanlığı görevlerinde bulundu.
Şinasi Ünal, gazetecilik mezunu olan tek gazeteciydi. Siyasi bir unvanı olmadı.
Rahmetli Mithat Turgutcan, sonraki yıllarda Erzurum Kızılay Başkanlığına seçildi ve bu görevini hakkiyle yerine getirerek efsane oldu.
Rahmetli Ahmet Polat, Adalet Partisi’nde Merkez İlçe Başkanlığı’na getirildi.
Rahmetli Kemal Alyanak bağımsız kalmayı tercih etti.
Rahmetli Şinasi Ünal da Adalet Partili idi ama herhangi bir görev almadı.
Rahmetli babamın çıkardığı Hakikat gazetesi, sonraki yıllarda kapandı, onun yerini Hür Yol, Halkın Sesi gazeteleri aldı.
Erzurum’da gazetecilik gerçekten zor bir işti.
Sonraki yıllarda Entertipler ve bilgisayarlar devreye girdi de gazetecilik teknik bakımdan hem güzelleşti, hem kolaylaştı.
O tarihlerde çıkan gazetelerin çilekeş sahiplerini saygı ve rahmetle anıyorum.
Ne eser kaldı,ne semer / Hep silinip gittiler/İyi insanlar iyi atlara binip gittiler.Çıkarları için gazetecilik yapmayanları,önce Erzurum,sonra Türkiye deyip bütün zorlukları şahsi imkanlarıyla aşan adı yukarıda geçen,geçmeyen hepsine Allah'tan rahmet diliyorum.