Kendinden başkasını Müslüman görmeyen, her önüne gelene 'dinsiz-imansız-kâfir' diye höyküren, hayatında bırakın bir roman, bir tarih kitabını tek bir makale bile okumamış, milletçilik, Türklük düşmanları, bu ülke için canını ortaya koyan ulusal kahramanlarımıza salyalı ağızları, veremli pis ciğerleriyle hakaret edemezler... Ettirmeyiz. Nokta.
Türk Milleti vefalıdır, Zira vefa imandandır. Hem Müslüman hem vefasız olmaz insan. Ülkesi ve milleti için 57 yıllık ömrünü pas pas etmiş, çalmamış-çaldırmamış, yememiş-yedirmemiş, uykusunda bile bile o yoksul-eğitimsiz halk için neler yapabileceğini hülya eden bir insana, bir milli kahramana, bir başkomutana, bir lidere, öyle ağzını gere gere ‘dinsiz-kâfir’ diyemezsiniz. Dedirmeyiz. Nokta.
Ermeni, Rus, Alman, Bulgar, Sırp, Arap ve Rumların adeta ana vatanı olmuş İstanbul’a bir Türk’ün ‘vizesiz ve 2 kişi referansı olmadan alınmadığı’ o dönemden, ‘Türkiye Türklerindir’, ‘Ne mutlu Türküm diyene’ sözleriyle bu toprakların gerçek sahiplerine unutturulmaya çalışılan milli kimliğini yeniden iade eden Türk tarihinin en önemli liderlerinden biri olan ve belki de birincisi olan bir halk önderine öyle gözümüzün içine baka baka sövemezsiniz. Sövdürmeyiz. Nokta.
İsminizin başında ‘hacı-hoca’ olması, yarım metre sakal bırakmanız sizi iyi Müslüman, iyi insan ve iyi işletmeci yapmaz. ‘’Bir Türk’ü öldürmek 70 gâvuru öldürmekten iyidir’’ diyen Şeyh Sait’in de sakalı vardı. İngilizlerin kucağına oturup Kuva-i Milliye karşıtı cemiyetlere yönetici olan ve ‘’Rum ve İngiliz himayesi bizim için en makbulüdür. Mustafa Kemal kâfirdir ve ona destek vermek İslam’a ihanettir’’ diyerek vatanseverlere karşı ölüm fetvası veren ve nihayetinde ‘vatana ihanetten’ idam edilen İskilipli Atıf’ında sakalı vardı ve kurban olsun o söze, ‘hoca’ unvanını taşıyordu. Mustafa Sabri’ler ve daha onlarcası, binlercesi… Şimdi onların torunları kelle koltukta vatan mücadelesi verenlere geviş getire getire küfredemez. Ettirmeyiz. Nokta.
Sizden Mustafa Kemal’i sevmenizi beklemiyoruz. Sevmeyin. Çünkü severseniz bu kez biz şüpheye düşeriz. Bize yakışan söz, ‘Fıtrat değişti sanma, kan aynı kan’, sizi anlatan en güzel söz de, ‘Katranı kaynatırsan olur mu şeker, cinsine tükürdüğüm cinsine çeker’’
Bir gecede cahil olduk diye ağlıyorsunuz 100. yıldır. Siz harf devriminden öncede, sonra da hatta şimdi de cahilsiniz.
Gelelim Erzurum’a. Benim güzel memleketim Cumhuriyeti kuran şehirdir. Bununla hep iftihar ettik. Erzurum’un fahri hemşehrisi Gazi Paşa, ulusal kurtuluş diğer adıyla milli direniş yani kuva-i milliye yolculuğunda Samsun’dan sonra Erzurum’u tesadüf seçmedi. Dadaşların emsalsiz vatan sevgisi onu bu topraklara yöneltti. 52 gün ağırladık, Çaykara Caddesi’ndeki bugünkü adıyla Atatürk Evi olan o eski konakta. Suikast hamlelerine karşı göğsünü siper etti o dönemin Dadaşları. Manda ve himaye reddedilerek ilk kez ulusal bağımsızlığın koşulsuz olarak gerçekleştirilmesine karar verildi Erzurum Kongresi’nde.
O dönem Atatürk’e ve arkadaşlarına kurşun sıkmaları için İngilizlerin- Rumların cebine üç-beş kuruş para atıp satın aldığı o kalleşlerin, o vatansızların torunları, kalıntıları, ATATÜRK ve kahraman silah arkadaşlarına saldırmaz, terbiyesizlik yapamaz. Yaptırmayız. Nokta.
Velhasıl Atatürk hem Türk ulusunun, hem Erzurum’un kırmızı çizgisidir. Erzurum kuva-i milliyedir, Erzurum cumhuriyettir, Erzurum bağımsızlıktır, Erzurum Atatürk’tür.