Kadın cinayetlerinin ve kadına şiddetin zirve yaptığı utanç verici günleri yaşamaktayız. “Kadınlarsize Allah’ın emanetidir” diyen bir inanç sisteminin mensupları olarak ne yazık ki emanete yeterince sahip çıkamayan bir anlayışa sahibiz. Özellikle, İslam coğrafyasındaki kadına bakış açısı, Cahiliye döneminden öteye geçmemektedir. Küçük yaşta evlilikler, her türlü günah ve sevap düşüncelerinin kadın eksenli değerlendirilmesi, kadının sıradan bir obje gibi algılanması, alınıp satılması, özgürlüğünün kısıtlanması, hak ve hukukunun göz ardı edilmesi insanlık açısından utanılacak bir durumdur.
Bu gün, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle etkili ve yetkili erkek egemenler, hamasî nutuklarını irad edip günün anlam ve önemini süslü cümlelerle anlatacaklar.
Yıllardan beri rutin olarak yapılan bu konuşmaların ve yaklaşımların kanayan yaraya şifa olmadığını hatta yaranın daha derinleştiğini toplum olarak görmekteyiz.
Dün olduğu gibi bu gün de kadın, toplumda hak ettiği konumu yakalayamamıştır. Kadına şiddet konusu; öldürme, işkence etme, yaralama, darp etme gibi fiillerle ön plana çıksa da, kadına şiddetin ve baskının diğer alanlarını görmezlikten gelemeyiz.
Bir gün evvel telli duvaklı gelinlik içinde birinci sınıf iltifatlarla yeni yuvasına taşınan kadının, ertesi gün damdan düşer gibi statü kaybetmesi, baskı ve mobbinge maruz kalması pek gündeme gelmeyen bir konudur.
Kendisine takılan takıların elinden alınmasıyla başlayan süreç; kimselerle görüşmeyeceksin, babaevine ve yakınlarına gitmeyeceksin, maaşını bana vereceksin, şu şekilde giyineceksin, şunu alacaksın bunu almayacaksın, çarşı ve pazara yalnız gitmeyeceksin gibi insan onuruna yakışmayan baskılarla da kadın, inanılmaz şiddet görmekte bu karanlık tablo
“Uçan da kuşlara malûm olsun, ben annemi özledim.
Hem annemi hem babamı, ben köyümü özledim!” türküsüyle de âdeta kendini haykırmaktadır.
Kuruluş felsefesi ile kadına her türlü hak ve hürriyeti sağlamayı hedef edinen Türkiye Cumhuriyeti’nde kadın seçme ve seçilme hakkını elde etmiş olsa da, ne yazık ki istenilen özgürlük alanına girememiş, can ve mal güvenlikleri konusunda koruma zırhına tam bürünememiştir.
Gözü önünde babası tarafından annesi delik deşik edilen çocukların ruh hali, annesi hayata veda eden ve hapishaneye düşen babadan dolayı ortada kalan çocukların durumu, elbette ki kadına şiddetin bir başka kanayan yarasıdır.
“Cennet anaların ayakları altındadır!” veya “Kadınlar başımızın tacı, yarınlarımızın mimarıdır” demekle kadına şiddetin ve cinayetlerin önüne geçemiyorsak asıl sorun burada diye düşünmeliyiz.
Hiç değilse, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadına şiddet olmasın diyor, kadın nüfusun egemen olduğu bir şehir olan Erzurum’dan tüm dünya kadınlarının gününü en insanî duygularımla kutluyorum.