Düşmek...

Cemil Meriç, İsmet Özel, Cahit Zarifoğlu... Karakterleri kalemlerine nasıl yansımıştır acaba?

 

Hassasiyetleri temelde aynı olsa da görme biçimleri farklı üçünün de. Aynı şeye baksalar da gördükleri farklıdır. Çünkü göz bakar ama gönül görür. Meriç yukarıdadır... Yaşama karışmaz. Başka bir boyuttan bakar Meriç. Yarayı teşhis eder gibi. Görüşü sosyolojik bir tespittir. "Düşen tutunacağı dalları seçmez" der Meriç.

 

Özel'se yaşamın (kavganın) tam ortasındadır. Oradan, görür her şeyi. Bunun için de hep karşıtlıklar/çatışmalar üzerinden kodlar sözlerini. Bunun için Özel "tam düşecekken tutunduğum tuğlayı / kendime rabb bellemiyeceğim" der. Düşmeyi kodlarken bile diyalektiksel düşünür. Bu genetiğinde (gönlünde) var çünkü.

 

Zarifoğlu da yaşamın içindedir ama Özel gibi yumruklarını sıkmamıştır, elleri göğsündedir bir derviş gibi. Zarifoğlu nahiftir. Onu koparan elde kokusunu bırakan bir çiçek gibi nahif. "Düştümse eğer sana bakarken düştüm" der.

 

Sonuç olarak üçünün de görme biçimleri optik değil.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.