Uğur’umuzu kaybettik.
Uğur Mutlutürk, Erzurum’da kapı-komşu çocuğumuzdu.
Akgül teyzemizin küçük oğlu.
Okudu, ağabeysi Ümit gibi doktor oldu.
Sabah, ölüm haberini aldığımda, birkaç yıl önce kaybettiğim küçük kardeşim Mesut’u bir daha kaybetmiş gibi oldum.
Mesut’un arkadaşıydı Uğur.
Mesut gibi O da elimizde büyüdü diyebilirim.
Akşam, kötü haberi anneme ulaştırdığımda o da çok üzüldü.
Şaşılacak bir şekilde dün gece Akgül teyzemizi rüyasında görmüş.
Anlattı:
“Akgül hanım mitil döküyordu. Baktım, ufak ufak pamukları bir torbaya dolduruyor. Kendi kendime dedim ki, Akgül bu küçük pamukları ne yapacak? Küçük pamukları bir torbaya tek tek doldurdu, sonra da gölge olup kayboldu. Demek gördüğüm rüya bu imiş. Akgül hanım, küçük oğlunu almaya gelmiş, Aldı, götürdü. Mekânı cennet olsun yavrumuzun.”
İnsanı şaşkınlığa uğratan bir rüya.
Yıllar yılı önce vefat etmiş komşusunu, yıllar sonra böyle bir günde rüyasında görüyor ve böyle bir sonuç ortaya çıkıyor.
Rüyalara inanırım.
Küçük kardeşim Mesut’u kaybettiğimizde Çankaya Köşkü lojmanlarında oturuyordum. Herkes yattıktan sonra bir köşeye çekilip günlerce sessiz, sessiz ağladım. Haftalar süren bu ağlamalar sonunda bir gece rüyamda gaipten bir ses duyar gibi oldum:
“Necm Suresi’nin iki ayeti fısıldanmıştı. 42 ve 843.”
Koşar adım salona geçtim, Türkçe Kur’an’ı açtım, önce fihriste baktım, evet Necm Suresi. Sonra fısıldanan ayetlere baktım. Aynen şöyle deniyordu:
“Şüphesiz, öldüren de, dirilten de biziz; ağlatan da güldüren de biziz.”
Suratıma gaipten bir uyarı tokatı inmişti sanki.
O geceden sonra ağlamaları kestim, kardeşim için hayır yolunda gereken neyse onları yaptım.
Akgül teyzemize gelince;
7 yıl boyunca felçli kayınvalidesine of demeden, anne sevgisiyle baktı.
O’nun, sabrıyla, tahammülüyle, evine , ailesine bağlılığı, komşuları ve diğer insanlarla kurduğu iyi ilişkilerle, sevgi ve merhametiyle bir Cennet Hatunu olabileceğini düşünürdüm hep.
Evet, Akgül teyzemiz öyle bir kadındı.
Anacığımın has komşusu.
Anacığımın Erzurum’dan arkadaşları var, onlar da ilerlemiş yaşlarıyla hayattalar.
Bunlardan birisi de Nezihe Kuşkay teyzemiz.
Erzurum’un en zengin müteahhidinin eşi.
Anacığım gibi O’nun da dizleri ağrıyor.
Hayat O’nun için o kadar çekilemez hale gelmiş ki, annemle her Cuma yaptığı telefon görüşmelerinde “Azrail beni unuttu” diye espri yapıyor.
Bir de aynı durumda Türkân teyzemiz var.
Bir zamanlar Erzurum’un en güzel kızıymış.
Şimdi iki kat vaziyette dolaşabiliyor.
Şifalar diliyorum Nezihe ve Türkân teyzelerime.
Akgül teyzemiz, beyefendi kişiliği ile taktir toplayan Nejat amcamıza ve küçük oğlu Dr.Ugur’a sonsuz rahmetler diliyorum.
Mekânları cennet olsun inşallah.
Allah rahmet etsin. Çok üzüldüm. Uğur benim çocukluk arkadaşımdı. Farklı duygu düşüncelere sahip olmamıza rağmen birbirimizi dinler, saygı gösterirdik. Ben Necip Fâzıl hayranıydım, Uğur, Nazım Hikmet’i severdi. Onun yanında Nazım’ın bütün şiirlerini ezbere bilen bir arkadaşı daha vardı. İsmini hatırlayamıyorum. Saatlerce karşılıklı şiir okuduğumuzu hatırlıyorum. İsterdim ki, Uğur, benim de şimdi zevkle Nazım Hikmet okuduğumu bilsin. Mekânı cennet olsun...
Necati Abiciğim çok teşekkürler Ne güzel günler imiş o günler çok hayal meyal hatırlasamda kalpler hep bir sizinde Cihat amcamın Mesut abimin kız kardeşinizin mezarı nurla dolsun hepsinin mekanı cennet olsun Uğurumuzun acısını unutturacak acı vermesin Elinize yüreginize saglık Hepinize saygılar sonsuz sevgiler gönderiyorum A.Neşe Mutlutürk AKSOY