Çanakkale Zâferi ve Cuma hutbesi...

Bu haftaki cuma namazını eve yakınlığından, mutad olarak yine Ankara Rıfat Börekçi Camii'nde kıldık. Cuma hutbesinin konusu "Çanakkale Savaşları" idi. Okunan bu hutbede, bir varmış, bir yokmuş misâli, kahramanlıklardan, yaratılan destânlardan söz edildi ve kuru bir bilgi ile şehitlere bir rahmet okunarak olay geçiştirilldi. Küçücük bir kara parçasında, bu benzersiz kahramanlıkları sergileyen ordularımızın ve aziz şehitlerimizin tamamının rahmet-i rahmâna kavuştuğu üst komuta kademesinden, her zaman olduğu gibi bir fâtiha okunması ne yazık ki, yine çok görülerek esirgendi. Övüncümüz bu tarihsel kahramanlarimız yine yok farzedilerek es geçildi. Kahramanları görünmeyen yaratıklardan oluşan ve savaş sanki hayâl dünyasında geçmişçesine döşemesi masalımsı bir dil ve anlatımla örülü, Diyânet'in bir Çanakkale hutbesini dinledik ve dinledikçe de üzüldük.

 

Gönüllerimizi birleştirmekten çok çok uzak bu Diyânet'e ne desek boş...İmam bildiğini okur misâli, ne dersen de; o hep bildiğini okuyor ve bu yanlışları sürekli tekrar ediyor, sonra da dönüp insanımıza bir ve beraber olmaktan söz ediyor; sözde kardeşlikten dem vuruyor. Ama Çanakkale' de mehmetçiğe komuta edenlere bir dua okumayı ve bir rahmet dilemeyi düşünmüyor. Bu islâmî ve insanî görevlerini unutmuş olamazlar, sanırım belki de buna gerek görmüyorlar veya değersiz buluyorlar.

 

Birleştirici olmayan bu yakışıksız çirkin yaklaşımlar karşısında, bizler gibi düşünenler neden ve niçin içten bir saygı duyalım Diyânet'in yöneticilerinden kaynaklı incitici ve hoş olmayan üzüntü verici bu çiğ aymazlığınına? Çok yazıklar olsun, hem de çok çok yazıklar olsun demek geliyor içimizden. Üstelik bir de Atatürk'ün özenle kurduğu, saygın, kuşatıcı ve bütünleştirici olması istenilen, öyle görülmesi arzulanan ve sıradan bir kurum olmayan bir Diyânet'sin sen... Camiler inanç sahibi insanların her türlü siyâsì düşüncelerden arınmış ortak mâbetletidir. Bu dinî mekânlarda millete ve tarihe mal olmuş ortak kahramanlarımız, anılmayacaksa söyler misiniz Bu değerler nerede anılacaklar?

 

Diyânet'çe, kardeşlik adına çok uzak diyârlara ve bizimle ilgisi olmayan ve bilmediğimiz nice kişilere dualar fâtihâlar gönderilirken, mevlid üstüne mevlidler okututulurken, hâtim üstüne hâtimler indirilirken, bu milletin gerçek kahramanlarının ve haslardan has vatansever evlâtlarının hak ve emeklerinin inkâr edilircesine o kıymetli insanların görmezlikten gelinmesi, Diyânet olarak sizin çok büyük bir eksiğiniz ve çok büyük bir ayıbınız...Kaldı ki, o kahramanların hayırla yâd edilmesi kurumsal olarak sizin hem islâmî ve hem de yasal göreviniz. "Ölülerinizi hayırla yâd ediniz" hâdis ve buyruğu yokmuşçasına, vurdum-duymaz keyfi bir anlayış ve düşünce ile hareket edilemez; hele bu Diyânet teşkilâtı ise asla...!

 

Emsalsız kahramanlıkların sergilendiği ve asırlar sonrası millî gururumuzun yeniden doruklaştığı tarihî müstesnâ bir günümüzdür Çanakkale... Hutbede, dua ve fâtihaların esirgendiği bu günde; ordularımıza yeniden şekil veren, bozulan disiplini çok kısa sürede tesis eden ve Çanakkale'de dünyanın hayranlık ve gıptayla izlediği hârika destânların yazılmasını sağlayan Başkomutan Vekili Damad-ı Şehriyâr Enver Paşa'nın, savaşın kaderini ve seyrini üstün dehası ile değiştirerek zaferimizi müjdeliyen ve oradan hareketle Millî Mücâdele'ye, cumhuriyete giden yolu açan büyük Atatürk'ün, "Çanakkale geçilemez arkadaş" diyerek düşman zırhlılarına geçit vermeyen ve onları Boğaz'ın derin ve serin sularına gömen Cevat Paşaların ve Nusret Mayın Gemisinin genç ve yiğit komutanı Tophaneli Hakkı Beyler''in haklarının unutulmaları mümkün mü?

 

Onların şahsında, her rütbe ve seviyede görev alan komutanlarımıza ve de askerlerimize rahmet dilerken, tüm şehitlerimizi bir kez daha şükran ve minnetle anıyor; hatıralarının önünde saygı ile eğiliyorum.

 

Çanakkale zâferimize yakışır muhteşem güzellikte "Çanakkale Şehitlerine" gibi üstün; "Şühedâ gövdesi bir baksana dağlar taşlar /O rükû olmazsa dünyâda eğilmez başlar / Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor / Bir hilâl uğruna Yarâb ne güneşler batıyor / Ey şehid oğlu şehid isteme benden makber / Sana âğuşunu açmış duruyor Peygamber " ölümsüz mısralarının yer aldığı böylesi bir epik (destânsî ) şiiri bizlere ve edebiyatımıza kazandiran Âkif'i de, bu tarihî gün vesileyle hayırla ve rahmetle yâd ediyorum.

 

Zâferimiz kutlu olsun....

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.