Soyadı kanunu çıktığında pek çok aileye soy adları nüfus memurları tarafından yakıştırılarak verildiği söylenir.
Fiziki görünümlerinin ve karakterlerinin zıddı olan isimler.
Meselâ;
Görüntü itibariyle zayıf olan kimselere şişman,
Çirkin olanlara yakışıklı,
Cimri olanlara mert adının verilmesi gibi.
Ya da korkaklara kahraman,
Irgatlara bey oğlu,
Erkek çocuklara er takılı isimler verildiği gibi.
Dilimize yerleşmiş bir de şöyle bir deyim var:
“Kâzip şöhret.”
Google girip bu deyimi yazdığınızda karşınıza ekşi sözlükten şöyle bir tarif çıkıyor:
“içi boş, sahte” Başka bir tarife göre de, “yeterince hak edilmemiş unvan ve ün sahibi kişiler”
Gerçek niyetini ve inancını ustalıkla gizlemeyi başararak siyasette hak etmediği unvanlara getirilen bir çakma kahraman var. Bu ülkenin kurucusuna ve Cumhuriyete karşı olan biri. Bu konuda açıkça fikir beyan etmekten çekiniyor, dolaylı vuruşlara sığınıyor.
Milletçe, dün bir bayram kutladık.
Zafer Bayramı.
30 Ağustos’ta milletimizi kesin zafere götüren bayram.
Bu bayram, milletimizin bayramı idi.
Hepimiz gurur ve çoşku ile kutladık.
Ama o hariç.
Mealen dedi ki: “Şehirlerin kurtuluşu olmaz, fethi olur.”
Ne yani, benim doğduğum şehir Erzurum, Ermeni mezaliminden kurtulmadı mı?
Süngülere takılarak öldürülen kundaktaki çocuklarımız hangi hunharlıkların kurbanı oldular?
Arkadaş, anladık; bu bayram senin bayramın değil.
Bizim bayramımız.
Şehirler kurtarılmaz, derken kastettiğin nedir?
O şehirler senin ifadenle tek kurşun atılmadan mı kurtarıldılar.
İzmir’i işgal eden Yunanlılar hangi denize döküldü?
Bunlar çakma kahramanı ilgilendirmez elbette.
Ne diyelim; her şeyimiz sana ve senin gibilere haram olsun.
Mustafa Kemal ve Cumhuriyet kırmızı çizgimizdir.
Bu çizgiyi aşanlar yanar!