İlk hatırladığım belediye başkanı Melih Gökçek… Belediye başkanı olmadan önce, Ankara Yenimahalle 2. Duraktaki evimizin önünden kamyonla geçerek renkli plastik top dağıtırdı. O zamanlar plastik top değerliydi. Evimiz yokuşta konumlanmıştı. Yukarıdan topu bırakınca 2 sokak aşağıdaki Miralay Nazım Bey Parkı önüne kadar giderdi. Gökçek kamyonun dorsesinde ayakta durur, gördüğü çocuğa topu sallardı.
Yıl işte 93-94. Bizim mahallede kimse almazdı. Evimizden öyle görmüştük. Yabancıların verdikleri alınmazdı. Usulen bir şey verilecekse çocuğun ailesinden izin alınır, izne binaen çocuğa verilir ya da verilecek hediye ailesine çocuğa verilmesi üzerine teslim edilir. Ailesi uygun bulursa münasip bir zamanda iletir. Gelenekçi aday başkan bu kuralı yıktı. Bende geleneklerime bağlı olduğum için mahallemizden geçerken tebessüm ederek fırlattığı turuncu topu önce yakaladım ve kesici bir aletle kamyonun arkasındaki üst kenarı düz, kolormatik camlı gözlüklü adamın gözünün içine bakarak turuncu topu patlattım. Görünce şaşırdı ve bana sağ elinin işaret parmağını salladı. Birçok duyguyu aynı anda yaşadım ne yalan söyleyeyim. Mutluluk, korku ve heyecan bir arada. O sallanan sağ el işaret parmağının mahiyetini gençliğimde daha net anlayabildim. Ziraat mühendisi olarak Ankara’da iş bulamadığım için yollara düşmüştüm ki o hala belediye binası girişindeki fıskiyeleri kimin kırdığını arayan yetkiliydi. Makamını özgür iradesiyle, elleriyle teslim edişine Ankara’da şahitlik edemediğim için üzüntü duyuyorum.
Hollanda’da eğitim aldığım dönemde Dronten Belediye Başkanı Sayın Aat de Jonge 2. Gördüğüm belediye başkanıydı. Flemenkçe bir mektup aldım. Hemen tercüme için danışman hocam Ron Methorst’a götürdüm. Okuduğunda şaşkındı. Beni belediye başkanının filanca tarih ve saatte tanışmak için makamına davet ettiğini ifade etti. Bense, şaka yaptığını düşündüm. Ton Van Aert’e de okuttuğumda aynı şeyi söyledi. Ben de kravatımı taktım, beyaz kazağımı giydim ve belirtilen gün ve saatte elime de milli içeceğimizden bir şişe alıp gittim.
Hoş sohbet bir adamdı. İngilizcesi de anlaşılırdı. 70’lik Milli içeceğimizi takdim ettiğimde çok şaşırdı. Peçeli Türk kadınlarının Dronten’de ikamet ettiğini, bu insanlarla iletişim kurmak ve sorunlarını dinlemek istediğini fakat iletişim kuramadığını, nasıl iletişim kurabileceğini sordu. Çünkü o zamana kadar iletişim kurduğu herkesi görebiliyor ve duyabiliyordu. Peçeli Türk Kadınları ile başı dertteydi. Hüküm sürdüğü mahallede yüzünü ve sesini duyamadığı bir gurup kadın vardı. Bu onun için oldukça tedirgin edici bir durumdu. 3 önerim oldu. Birincisi eşi hanımefendinin bu kadınlarla iletişime geçmesini, diğeri kocalarından sorunlarını dinlemesini, son olarak da yerel din görevlisinden destek talep etmesini önerdim. Bu 3 öneri de sorusunun yanıtı değildi. Çünkü kendi direk iletişim kurmak istiyordu. Bilgim dahilinde isteğinin karşılığı yoktu. Bağımsız olarak seçilmiş olsa da muhafazakâr olmasına rağmen Türkiye’nin laiklik serüvenine müthiş bir ilgi duyuyor. Kemal Paşa hazretlerine deha gözüyle bakıyor onca devrimi bu kadar kısa süreye nasıl sıkıştırdığını anlamaya çalışıyor, sorular üzerine sorular soruyordu. Anadilde ibadete çağırı serüvenini duyunca Flemenkçe ezanı bile düşündü. Ahengini bile mırıldanıyordu. Benden bir şey öğrenmeye çalışan ilk belediye başkanı ise Aat de Jonge idi.
Erzurum’a geldiğimde Palandöken ilçesinde ikamet etmekteydim. Orhan Bulutlar AKP’den belediye başkanıydı. Bir Cumartesi günü kapı çaldı. Kapıyı açtığımda Billboardlarda fotoğrafını gördüğüm başkan karşımdaydı. Aa! Ben sizi tanıyorum! Dememe kalmadı, kendini kısaca tanıttı. Taşındığımı öğrendiğini, ilçelerine hoş geldiğimi belirtti. Herhangi bir ihtiyaç halinde belediyenin bir arka sokakta olduğunu mutlaka çay içmeye beklediğini belirtti ve gitti. Aslında çok şaşırdığım bir o kadar da kızdığım bir durum oldu. Şaşırdım çünkü havanın soğuk olması ve 4. Kata kadar çıkarak bana hoş geldin demesiydi. Kendimi oldukça değerli ve mutlu hissettim. Evim o dönemde belediye başkanı ağırlamak için uygun olmayışından dolayı kendilerini buyur edemeyişimin üzüntüsü içindeyim. Kızdım çünkü bu samimiyeti bir AKP’li başkandan görmüştüm. Halkçı bir tavırdı kabül etmekte zorlanmıştım. Çay içmek için ziyarete fırsat bulamadım.
Erzurum’da bulunduğum yıllarda Ulusal bayramlarda Erzurum Valiliği resepsiyon verirdi. Belediye başkanı Sayın Mehmet Sekmen de katılırdı bu resepsiyonlara. Bir bayramlaşmada ilk defa bir Anakent belediye başkanı ile tokalaştım. Belediye başkanının elleri yumuşaktı. Uzun süre tokalaşmaktan çekindi çünkü ben o zamanlar muhalif bir derneğin Erzurum şube başkanıydım. Uzun tokalaşma medyaya yansıyabilirdi. Benden yana sorun olmazdı. Nazik bir manevrayla elini kurtardı. Bu manevraları Kartal belediye başkanıyken öğrendiğini düşünüyorum. Yoksa tuttuğum eli kolay kolay kaçırmam.
İzmir Karşıyaka’ya taşındığımda 24 Mart 2018 tarihide Hüseyin Mutlu Akpınar’ın ‘Bir Başkan Bir Şehir Bir Aşk’ isimli kitabını okuyup Tarihi Hava Gazı fabrikasına kendisine imzalatmak için ulaştım. İmzalatmak için kuyruğa girdim. Sıra bekledim. Bir kere de kendisini Bostanlı’da Bravo pastanesinde çay içerken gördüm. Pastanede çay içen belediye başkanına daha önce hiç rastlamamıştım. Dikkatli baktığımı görünce tanımasa da el sallamıştı. Bende el salladım ve geçtim.
Yerel seçimler oldu. Cumhuriyet Halk Partisi Karşıyaka’da yine kazandı. Bu seferki başkan Cemil Tugay’dı. 25 Ağustos 2020 tarihinde Geleneksel Afyon Şuhut’ta Zafer yürüyüşünde ilçe merkezinde tanıdığım tek sima Cemil Başkanınkiydi. Yaklaştım kendimi tanıttım. Beni görünce çok sevindi çünkü orda benden başka Karşıyaka’dan gelen yoktu. Hemen bana kırmızı bir tişört hediye etti. Daha önce hiçbir belediye başkanından hediye almamıştım. Hala saklarım. Döndükten sonra 9 Eylül’de Alaybey’deki Bombacı Ali Çavuşun Bronz Anıtındaki kutlamalarda tekrar konuşma fırsatımız oldu. Daha sonra zor da olsa makamında ziyaret etme fırsatı buldum. Su ikram etti. Su içtim çünkü Yamanlar semtinin suyu meşhurdu.
4 Nisan 2021 Pazar günü Tarım Orman İş Sendikası genel başkanı sabah saat 10 sularında aradı. Yarın İzmir Anakent Belediye Başkanını ziyarete gideceğiz seninde gelmeni istiyorum dedi. Gündemde İzmir’de 143 orman muhafaza memurunun toplu taşıma araçlarını ücretsiz kullanım talebi, İzmir yangınında tahrip olan alanlarda arboretum kurulumu, Seferihisar’da atıl durumda olan alanın belediyeye devriyle halkın kullanımına açılması çalışmalarının yanında, kooperatif temelli kırsal kalkınma çalışmalarında uluslararası fon kaynaklarının kullanımı vardı. Ben de sendikamızın örgütsel disipline uyum sağlayarak kabül ettim. İş yerimden öğleden sonra izin aldım, işlemeli sarı kravatımı taktım ve 5 Nisan 2021 saat 16:30 İzmir Anakent Belediye Başkanı Sayın Tunç Soyer’i, Hisarönü’nde 900 numaralı sokaktaki eski belediye binasındaki makamında ziyarete katıldım. 1800’lü yıllarda inşa ettirilmiş binanın merdivenlerden çıkarken her basamaktan çıkan tahta seslerini duyabildim, yüksek tavanlı ve geniş kapılı tarihi eseri soluyabildim. Duvarlardaki modern sanat eserlerini, küçük heykelleri dikkatle izledim. Tunç Başkan güler yüzlü bir insan. 1 metre yakından görebildim. Kravat takıyor. Konuşurken gözlüklerini çıkartıyor. Dinlerken soru soruyor ve net cevap almaktan memnuniyet duyuyor. Mütevazi bir duruşu, enerji verebilen bir mizacı, sorumluluk almaktan çekinmeyen bir tavrı var. Odasında 2 tane klima var. Pencereler beyaz çerçeveli ve uzun. Beyaz perdeler var. Dekorasyon mütevazi çok sayıda irili ufaklı çok renkli salyangoz biblosu var, avizeler oldukça şaşaalı. Misafir koltukları rahat. Sıcak çay da ikram ediyor tek şekerli.
Şimdilik 7 Başkan görebildim. Hepsi erkekti. 3 tanesi bıyıklı. Sayın Aat de Jonge dışında resmi olarak davet eden olmadı. Kapıları zorlayan genelde ben oldum. Merak işte. Beni yöneteni, nereden yönettiğini, nasıl biri olduğunu merak ediyorum. Ya siz merak etmiyor musunuz?
Yorum Yaz Edebi olarak harika yazmışsın usta bir kalemden çıktığı belli tebrik ederim Kutluyorum canım çok keyif aldım. Herşey gönlünce olsun. Sevgilerimle