Hicri takvimle yılın ilk ayı Muharrem ayındayız. Muharrem ayı özünde dini güzelliklerin yanı sıra insanlığı sarsan acıların da yaşandığı matemli bir aydır. Muharrem'in 10. günü 'Aşure Günü'dür. Bu günlerde oruç tutulur. İbadetler yapılır. İslâm dünyasında ayrışmaların milâdı ve asırlardır kanayan bir yara ve sızısı dinmeyen derin bir hüznünün de yaşandığı bir aydır Muharrem.
Bu ayda tutulan Muharrem oruçlarının, yapılan ibadetlerin, yaşanılan manevi ruhsal arınmaların, işlenilen tüm hayırhah hizmetlerin, yakarışların ve duaların dergâh-i ilàhide karşılığı elbette olacaktır.
Evlâd-ı Resûl ve aşkın şehidi Hz. Hüseyn'in ve beraberindeki masumların hunharca ve vahşi bir ilkellikle kadledilişlerinin yaşandığı matem ayıdır Muharrem. Yaşanılan acı; sünni, alevi şii demeden tüm müslümanların ve hatta tüm insanlığın vicdanında dinmeyen derin bir sızı olarak tazeliğini dün olduğu gibi bugün de korumaktadır.
Insanlık var oldukça; Yezidler ve Hüseyinler de hep var olacak ve var olmaya da devam edecektir. Fakat her devirde galip; hak ve hakikat olacak ve zalimler hep kaybedecektir. Edebiyatımızda da mersiyelerin, yanık ağıtların konusu olmuştur Kerbela. Erzurumlu bir mutasavvuf şair ve din adamı Alvarlı Efe"nin Divançe'sinden seçilen bir gazelin-ağıtın beyitleri Kerbelà acısına tercüman olur sanırım:
Zehr-i nâb içirdi elinden Şah-i Merdan ey felek
Yâ rehâ buldu mu senden merd-i merdan ey felek
Kane gargettin sitemle Kerbela sultanını
Gül gülistan oldu kandan mihr-i devran ey felek
Bahr-ı hune keştiban ettin Hüseyni cevir ile
Ali Aba gülleri oldu hak ile yeksân ey felek
Evlâd-ı Peygamberi saldın belâ deryâsına
Leşker-i ehl-i şekâ ederdi seyran ey felek
Mürtezâ'yı, Müçtebâ'yı, Hazreti Zehrâ'ýı hem
Yaktı ateş-i ciğer eyledi büryan ey felek
Lütfi'ya bu derde derman dünyada imkân yok
Hakim-i Yevmid'din eder adle ferman ey felek