Okurlardan istek yazısı geldikçe duyduğum mutluluğu anlatamam. İstek yazılarının farklı açılardan dünyaya baktığımız kişilerden geliyor oluşu ise bulunduğum konumun ne kadar yerinde olduğunun göstergesi.
Talep bu sefer aşk üzerine yazmam için oldu. Aldım kabul ettim.
İzmir’e iklimsel uyum sürecimde belediye başkan değişimi ile karşılaşmıştım. Yeni belediye başkanı artık Tunç Soyer’di. Artık, ‘flamingoların da başkanıyım’ diyebilen, baloda dans eden bir belediye başkanım vardı. Elektronik sokak reklam panolarında ‘Aşkla İzmir’ sloganları pembe fon üzerinde görülebiliyordu. Bu sloganı gördüğümde, karlı bir dönemde Palandöken yamacına kuvvetli projeksiyonla verilmiş ‘Meşkle Erzurum’ sloganı olabileceğini hayal ederdim. Zira hem aşkın ötesi olduğu için daha ilerici olurdu. (Meşk: Alışmak, öğrenmek için yapılan çalışma)
Ankara Yenimahalle Yahya Kemal Beyatlı Lisesinde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenimiz Aysel Uyanık, Yahya Kemal Beyatlı’dan bir şiir okuyamayanı dersten geçemeyeceğini belirtmesi ile başladı maceram. Sırf dersten geçmek için;
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler
Bilmezli giden sevgililer dönmeyecekler
…gibi mısraları ezberleyerek dörtlüğü ses uyumu ile etkili bir şekilde okuma çalışmalarıyla birlikte; anlamlar üzerinde düşünmeye, Türkçe sözlük yardımı ile kelime dağarcığımı zenginleştirmeye ve ezberimi hanım efendilere tescil ettirme çalışmalarım esnasında gençliğin vermiş olduğu coşku ile
Senden boşalan bağrıma gözyaşları dolmuş
Gördüm ki yazın bastığımız otları solmuş
Son demde bu mevsim gibi benzimde kül olmuş
Geçtim yine dün hazan bahçelerinden
Mısralarını okurken yakalandık okul müdürümüze. ‘Üniversiteyi kazanın! Tahsil hayatınızda bu işler daha güzel olur’ diyerek bizlere nasihat verdi. Uyduk. Kazandım ziraat fakültesini 54. sıradan. Lise müdürüm daha güzel olacağı şeklinde motive etmişti beni. Uygulamalı derslerden birinde Ankara’nın sonbaharında, üzerine bir adet kestane yaprağı düşen bir kadın arkadaşımın sol omzundaki yarı solmuş yaprağı alırken yine hoca yakaladı. ‘Çek elini o kızın üzerinden!’ diye bağıran çatallı bir ses, ‘dersin nizamını ve intizamını benim gibi serserilerin bozamayacağını, üniversitelerin aşk yaşama yeri olmadığını ve gidin mezun olunca aşkınızı enstitülerde yaşayın’ gibi uzun bir nasihat daha verdi. (öğüt veren hocamızın ismi ise kulislerde, iş arasına aşk sokuşturanlar arasında geçmekteydi.)
Hocamız dedik vardır bir bildiği dedik. Uyduk nasihate ve mezuniyet sonrasında attık kendimizi 46 tarımsal araştırma enstitüsünden biri olan Doğu Anadolu Tarımsal Araştırma enstitüsüne. Müdürüm karşıladı. ‘Niye geldin evladım tee Ankara’dan buralara?’ deyince; Eğitmenlerimin öğütlerinden esinlenerek lise ve üniversitede aşkımı rahat yaşayamadığımı, tavsiye edilen yere geldiğimi belirttiğimde, müdürüm ‘bana verilen tavsiyelerin yanlış olduğunu, şansımın diğer kurum ve kuruluşlarda belki olabileceğini’ nazik bir dille ifade etti. Artık sıkılmaya başlamıştım. Nerede yaşayacaktım aşkımı? Hep gizli kapaklı kaçak köçek mi olacaktı? Yakalayan her otorite başka bir adres göstermekteydi. Fakat niçin? Hiç ‘gel burada yaşa aşkını paşa paşa!’ diyen olmadı. Hâlbuki Bronislaw Malinowski’nin ‘Vahşilerin Cinsel Yaşamı’ isimli eserinde bile gençlere, kabilelerin çeşitli imkânlar sağladığı yazmaktaydı. Medeniyetimiz ilerlemesine rağmen vahşi olarak tanımladığımız insanların özgürlüklerinden bile mahrum hale gelmiştik. Yıllar hep aleyhime geçiyordu. Farklı adres göstermeler sonucu oluşan güven bunalımı ‘Aşkların en güzeli vatana olan aşktır’ dedirtti ve Erzurum marşının mısraları ile kaldığımız yerden devam ettik siyasete.
Ufak bir depreniş, bir atlayışla,
Ümitler aşılayan bir şahlanışla,
Ümitsizlikleri kıran Erzurum
Araştırma enstitüsündeki aşk kısıtlama durumunun lokasyona özgü bir tutum olduğu düşünerek bölge değiştirdim. Batıya en batıya! Ege bölgesine İzmir’e vardım. Yaşar Ürük’ün ‘Aşkın adresi Karşıyaka’ isimli eserini okudum. Eser doğru, etkili olmasa basılamaz ve ilgi göremezdi. Hemen Karşıyaka’da bir ev kiraladım.
Menemen’de müdürlük makamında vardığımda, geçen yıllar sonucunda medeni halimde bir değişim olmadığını ve yukarıda özetlediğim durumları yineleyerek kendilerine lisan-ı münasip ile özetlediğimde ‘işime olan aşkım konusunda her türlü imkânın sağlayabileceği’ belirtildi. Hatta Aşkın adresi Karşıyaka’dan vazgeçip Menemen’de ikamet etmem konusu bile gündeme geldi. Memuriyette medeni hali ‘evli’ olanların daha makbul olduğu yardımcıları tarafından çeşitli kanallar ile vurgulayansa da, bir fark vardı. Gittiğim her yer, aşk yaşamı için bir adres gösterirken yerel otorite çeşitli eleştirilere rağmen ilan panolarında pembe fon üzerinde ‘Aşkla İzmir’ sloganını vurguluyor bu sloganla uyumlu Yaşar Ürük’ün ‘Aşkın adresi Karşıyaka’ isimli eseri yol gösteriyordu.
Sıcak ve nemli İzmir’i sevmeli,
Fırtınalı günlerde ona önem vermeli,
Zelzelelerde ilgilenmeli
ve yaşadığım kente aşık olmalıydım.
Aksi taktirde;
Ankara Ankara güzel Ankara,
Seni görmek ister her bahtı kara,
Senden yardım umar her düşen dara,
Yetersin Ankara güzel Ankara.
Bayıldımm kalemine ve tabiki aşk arayışı içindeki ... Kalemine kuvvet Hakancım
Hakan kardeşim aşkı başka yerlerde arama,aşk senin yüreğin de sen işine sen Atatürk ‘e sen verilen görevi aşkla yapan bir arkadaşımızsın işlerinde ve yaşamında başarılar diliyorum
Hakancığım aşk üzerine yazdığın yazını çok beğendim. Selam ve sevgilerimle.
Yüreğine kalemine sağlık Bildiği ve inandığı doğruları kalemini eğmeden bükmeden yazan arkadaşım. İyiki varsın.