Birkaç doktor arkadaşım var.
Hepsini ayrı ayrı çok severim.
İçlerinden biri var ki; yeriyle espri kaynağı.
İstanbul’da yaşıyor.
İzin almadığım için ismini açıklayamayacağım.
Dr. Ali dersem, tanıyanlar tanır zaten.
Geçen gün bir telefon konuşmamızda dedi ki:
“Bu corona bizi dolandırıyor. Biz 65’likler corona için antilop değerindeyiz. Aman, kendine iyi bak.”
Bakıyoruz bakmasına da, 65’likler ve üstü için uygulanan yasak bazılarımıza gına getirdi.
Bazı yaşdaşlarımız, hiç olmazsa yakın parklarda gezinti için birkaç saat izin istiyorlar. Buna da “çarşı izni” diyorlar.
Çarşı izni çıksa bile kimsenin çarşıya çıkacağı yok zaten.
Yaştaşlarım temiz havaya hasret kalmışlar, azıcık gezip dolaşmak istiyorlar, o kadar.
Corona denen illeti yenmek için, elbette herkes evinde kalmalı, mesafeyi korumalı, maskesiz dışarı çıkmamalı.
Tokalaşmak yasak, sarılmak yasak, öpüşmek yasak, yan yana oturmak yasak.
Eller bolca yıkanacak.
Toplumumuz el yıkamayı böylece adet haline getirmiş oldu.
Corona’nın pratik faydalarından biri de bu.
Diğeri, gözle görülmeyen bir düşman karşısında, sonumuzun ne olacağını kestiremeden vicdan muhasebesi yapıyoruz.
Geçmişi tefekkür ediyoruz.
İşlediğimiz günahlar için yüce Yaratıcı’dan af diliyoruz.
Tövbelerimizi yapıyoruz.
Gelecek tasavvurumuz ise şöyle:
Bundan sonra her şey eskisi gibi olmayacak elbette.
Yardımlaşma duygularımız artacak.
Zengin devletler, yoksul devletlere yardım elini uzatacaklar.
Liberalizm, kapitalizm gibi sistemler yok olacak.
Bütün dünya sosyal bir düzene evrilecek.
Her ülkenin ekonomik düzeni büyük sarsıntılar geçirecek.
Bütün dünyada iktidarların çoğu el değiştirecek.
Bizde de böyle bir değişim bekleniyor.
Bakalım, ne olacak?