Tarım Orman-İş’ten çarpıcı Manavgat raporu...

Tarım Orman İş Sendikası Bilim Kurulu tarafından hazırlanan ‘Manavgat Orman Yangını Raporu’nda çarpıcı tespit ve öneriler yer aldı. Raporda, son bir haftadır Türkiye’de kabusu yaşatan orman yangınlarının daha şiddetli olacağı kaydedildi.

Erzurum Post-Orhan BOZKURT/Sözcü-Tarım Orman İş Sendikası Bilim Kurulu, ‘Manavgat Orman Yangını Raporu’ hazırladı. İspanya, Portekiz, Fransa, İtalya, Yunanistan ülkelerinin olduğu gibi ülkemizin de ağırlıklı olarak Akdeniz iklimi etkisinde olduğuna dikkat çekilen raporda; Türkiye’nin hazırlıksız olduğu vurgulanarak birbirinden çarpıcı bilgi ve önerilerde bulunuldu.

 

“YANGIN SÖNDÜRMEDE YUNANİSTAN TÜRKİYE’DEN 75 KAT DAHA ETKİLİ “

 

Tarım Orman İş Sendikası Bilim Kurulu'nun hazırladığı raporda şu ifadeler yer aldı:

 

 

“Avrupa ülkeleri, yaşanabilecek orman yangınları için kendilerini ciddi anlamda güvende hissedebilmelerini sağlayacak amfibi uçaklarla ormancılık örgütlerini güçlendirmişlerdir. Örneğin; 3.7 milyon hektar ormanı olan Yunanistan'da 38 adet, 24.7 milyon hektar ormanı olan Fransa’da 26 adet, 18.4 milyon hektar ormanı olan İspanya’da 17 adet, 10.6 milyon hektar ormanı olan İtalya’da 19 adet iken yaklaşık 22 milyon hektar ormanı olan Türkiye’de yalnızca üç adet yangın söndürme uçağı bulunmaktadır. Yunanistan’da her 100 bin hektara bir adet yangın söndürme uçağı düşerken, Türkiye’de 7 milyon 500 bin hektara bir adet yangın söndürme uçağı düşmektedir. Yani, Yunanistan yangın söndürme mücadelesinde Türkiye’den 75 kat daha etkilidir. Bu rakamlar gelişmiş bir ülke olduğunu iddia eden Türkiye için hiç de kabul edilebilir bir durum değildir.Ülkemiz Akdeniz ülkesi olmanın yanında kızılçam ve maki gibi yangına duyarlı bir orman vejetasyonuna sahip olmak gibi yüksek bir riski zaten bünyesinde taşımaktadır. Buna ek olarak özellikle son yıllarda kendisini sel, heyelan, kuraklık ve orman yangınları gibi felaketlerle gösteren iklim krizi, ülkemizde etkisini her geçen gün daha da artırmaktadır.”

 

 

“ORMANLAR VE ORMANCILIK SEKTÖRÜ DEĞİŞECEK”

 

Tarım Orman İş Sendikası Bilim Kurulu Üyesi ve Denetleme Kurulu Başkanı Orman Yüksek Mühendisi Dr. Mehmet Ali Başaran tarafından ele alınan raporda; uluslararası bilimsel araştırmalara da göndermede bulunularak bilimsel öngörülere göre, küresel yüzey sıcaklıklarının 2 bin 100 yılına kadar 1.4-5.8 ºC arasında yükselebileceğine dikkat çekildi. Kısa zaman dönemindeki bu kadar hızlı sıcaklık değişikliklerinin ormanları ciddi düzeyde etkileyeceğini vurgulayan rapor, iklim değişikliğinin ormanlar ve ormancılık sektörü üzerindeki ciddi etki oluşturacağını gözler önüne serdi.

 

“DAHA SIK VE DAHA ŞİDDETLİ ORMAN YANGINLARI OLACAK”

 

Ağaç türlerinin artan sıcaklıklara yanıt olarak kuzeye ya da dağlar gibi daha yüksek rakımlara kayacağının belirtildiği raporda, “Bunun anlamı ormanların coğrafya üzerinde dağılımlarının değişmesidir” denildi. Orman ekosistemleri karbon tüketicisi olmakla birlikte orman yangınlarında tersi bir rol oynamakta olduğunun vurgulandığı raporda, “Atmosfere karbondioksit, metan, karbon monoksit, azot dioksit ve diğer azot oksitleri vermektedirler. Özellikle uzun süreli bölgesel kuraklıklar ile birleşen sıcak hava dalgalarının, orman yangınlarının sıklığı ve şiddeti ile açık bir bağlantısı vardır. Daha yüksek sıcaklıklarda, orman yangınlarının daha sık, daha geniş alanlı ve daha şiddetli olmasına yol açacaktır. Ağaç türlerinin alansal yayılışındaki, ormanın tür bileşimindeki ve zararlı böcek popülâsyonunun oluşumunda ve büyüklüğündeki önemli değişiklikler, orman yangınlarının dinamiğini de etkileyecektir” uyarısında bulunuldu.

 

 

İşte o uyarılar:

 

1. Küresel ısınma devam ettikçe, böcek popülâsyonundaki artış da hızla katlanacaktır. Orman zararlısı böceklerin üremelerindeki artışlar ağaçların çap artımlarının durmasına nihayetinde de yok olmasına neden olabilecektir. Böceklerin yayılmasını önlemek için kullanılan ilaçlarda hem insan hem de diğer canlıların sağlığını tehdit etmektedir. 

 

2. İklim değişikliğinin; artan ısı ve artan yağışların etkisi ile odun artımında artışlar sağlayabileceği bilinmekle birlikte, uzun vadede toprağın yapısında meydana gelecek kimyasal değişikliklerin hangi sonuçları doğuracağı şu an kestirilememektedir.

 

“12 MİLYON HEKTAR YANGINA DUYARLI ALANIMIZ VAR”

 

Tarım Orman İş Sendikası Bilim Kurulu Üyesi Orman Yüksek Mühendisi Dr. Mehmet Ali Başaran tarafından ele alınan raporda; "Türkiye’nin, Kahramanmaraş’tan başlayıp Akdeniz, Ege ve İstanbul’a kadar uzanan bin 700 kilometrelik sahil bandında yer yer 160 km derinliğe kadar uzanan 12 milyon hektarlık kısmının yangına duyarlı bölge olduğu vurgulandı.

 

 

Orman Yüksek Mühendisi Dr. Başaran, “Kızılçam ve makiden oluşan bu orman ekosisteminin yüzde 35’i birinci derecede yangına aşırı derecede duyarlıdır. Bugün sekizinci gününde olan ve hala devam eden yangının yaşandığı Manavgat ilçesi, Taşağıl ve Serik bölgesi ile birlikte Türkiye’nin yangına duyarlılık açısından en tehlikeli bölgesini oluşturmaktadır. Zira bu bölgede 2008 yılında ülke tarihinin o zamana kadarki belki de en büyük orman yangını gerçekleşmiş ve 16 bin 500 hektarı orman olmak üzere toplam 20 bin hektar alan adeta küle dönmüştü. Bugün yurdun pek çok bölgesinde hala devam eden orman yangınlarının ise verdiği zararın geçmiş yangınlarla kıyaslanması mümkün değil. Örneğin Manavgat yangınının büyüklüğünü ve etkilerini şöyle ifade edebiliriz. 106 mahallesi olan Manavgat’ın 48'i yani nerdeyse yarısı yangından etkilenmiş, 22 mahallenin ise ne yazık ki tamamı yanmış durumdadır" bilgileri yer aldı.

 

 

“MANAVGAT’TA İNSANLAR MUM YAKMAYA KORKUYOR”

 

Söz konusu raporda şöyle denildi:

 

"Vatandaşlarımızın dumandan ve yardım çağlıkları atmaktan sesleri kısılmış, bölgede halen yangın riski olması nedeniyle sabaha kadar uyumadan nöbet tuttukları için gözleri kan çanağına dönmüştür. Elektrikleri kesik olmasına rağmen yangından o kadar çok korkmuşlar ki, insanlar mum yakmaya bile çekinir haldedirler. Ziyaret sırasında köylülerden birisi "Ateş sadece bir yerdeydi, uçak olsaydı yangın söndürülürdü ama uçak gelmediği için yangın büyüdü" dedi. Bir diğer yurttaşımız ise onun sözlerini şöyle tamamladı: 'Yapacak şey çoktu ama hiçbir şey yapılmadı, böyle bir beceriksizliği daha önce görmedik, arazözler yangın sırasında mahallemize gelmedi. Bu yangından ötürü köylülerden bazıları evini, bazıları bahçelerini, bazıları tarlalarını, bazıları hayvanlarını bazıları da bunların tamamını kaybetmiş durumda. Durum gerçekten çok korkunç. Havada derin bir yanık kokusu var, ağaçlardan hala dumanlar yükseliyor, insanların üzerine küller yağıyor ve bu durum gerçekten insanın içini acıtıyor.' Bu yaşanan olaylar ve anlatımlar yurttaşların nasıl bir acı ve çaresizlik içerisinde olduklarını gözler önüne sermektedir."

 

 

“MANAVGATLI’NIN GERÇİM KAYNAĞI DEFNE AĞAÇLARI YANDI”

 

Manavgat’ın Yaylaalan ve Sırtköy Mahallelerinde yaşayan insanların en büyük geçim kaynağı olan defne ağaçlarının tamamen yandığını anlatan Tarım Orman İş Sendikası Bilim Kurulu Üyesi Orman Yüksek Mühendisi Dr. Mehmet Ali Başaran, SÖZCÜ’ye şunları anlattı:

 

“Manavgat köylülerinin defne üretiminden elde edeceği kazancın yok olduğunu öğrendik. Vatandaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesi için bu insanlara acil bir şekilde nakit desteği sağlanmalıdır. Ormanlar tüm dünyanın evrensel değeridir. Diğer ülkelerin ülkeden gelen yardım çığlıklarını duyarak yangın söndürme uçağı göndermeleri çok doğaldır. Zira orman bakanı bir beyanatında; ‘Envanterimizde yangın söndürme uçağı yoktur demiş ve bunun gerçekliği sonucunda zamanında yangınlara uçakla müdahale edilemediği yangın çığırından çıkmış ve ülke tarihinin en büyük yangınları meydana gelmiştir. Tahminimize göre Manavgat merkez olmak üzere, Akseki, Gündoğmuş, Taşağıl, Gazipaşa ve Serik ormanlarında bugün sekizinci gününü yaşayan orman yangınlarında üzülerek söylemeliyim ki; yanan evler, canlılar, yaban hayvanları, bahçeler, tarlalar ve endemik bitkilerin gördüğü zarar hariç olmak üzere en az 60 bin hektar orman alanı küle dönmüştür. Bu gerçekten çok büyük bir felakettir. Bu yanan alanların tekrar orman ekosistemine dönebilmesi için en az 60-70 yıllık bir süreye ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır. Umarım bir daha böyle bir acı yaşanmaz ülkemizde. Bu büyük yangının temel sebebi şüphesiz yangın söndürme uçaklarıyla erken müdahale yapılamamasıdır. Zira daha önce söylediğim gibi Manavgat bölgesi Türkiye’nin yangın risk ve tehlikesi açısından en hassas bölgesidir.”

 

“17 YIL ÖNCE UYARDIK, MANAVGAT DEDİK KİMSE UMURSAMADI”

 

Batı Akdeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü bünyesinde 2004 yılında “Yangın Söndürme Planı Temel Esaslarının Belirlenmesi (Manavgat Örneği)” isimli bir çalışmanın da olduğuna dikkat çeken Tarım Orman İş Sendikası Bilim Kurulu Üyesi Orman Yüksek Mühendisi Dr. Mehmet Ali Başaran şunları söyledi:

 

“Manavgat’ın bu durumu dikkate alınarak 2004 yılında bilimsel bir çalışma yaptık. Orman Bakanlığı bünyesinde yürütülen ve sonuçlandırılan bu çalışmada tam 17 yıl önce şu sonuç ve önerilerde bulunduk; 'Bu çalışma ile belirlenmiş olan yangın risk ve tehlikesinin yüksek olduğu alanlardan başlayarak, mevcut ormanların yangına dirençli hale getirilmesi ve yeni ormanların yangına dirençli olarak kurulması gerçekleştirilmelidir. Ormancılarımızda bunun için gerekli bilgi birikimi vardır. Yangın tehlikesinin etkenlerinden topografya ve meteorolojik koşulları değiştirmek olası değildir. Ancak, yanıcı madde birikimi ve yanıcı maddenin devamlılığı kontrol edilebilir. Bu anlamda denetimli yakma gibi ormancılığımızda henüz kullanım alanı bulamamış ama birçok ülkede başarı ile uygulanan, yanıcı denetimi tekniklerinden yararlanılmalıdır. Ormanların kuruluş aşamalarında yangınlara karşı desteklenmesi, dayanıklı hale getirilmesi planlanmalıdır. Bu amaçla yangın davranışı üzerinde etkili olan rüzgar etkisini azaltmak ve riskin yüksek olduğu hatlarda riski düşürebilmek amacıyla, belirlenen hatlarda yavaş ve güç yanan bitki türleriyle bitkilendirme yapılmalıdır."

 

“RİSK VE TEHLİKE HARİTALARI ÇIKARILMALI”

 

Dr. Mehmet Ali Başaran, orman yangınlarıyla ilgili şu tavsıyelerde bulundu:

 

"Yapılacak risk ve tehlike haritaları, olası yangınların kontrol altına alınması ve söndürülme organizasyonlarında dikkate alınmalıdır. Güçlerin yararlı ve ekonomik bir şekilde kullanılması ancak böyle sağlanabilir. Ülkemizde orman yangınlarının söndürülmesi konusundaki duyarlılık ve bu yönde büyük miktarlı yatırımlar kabul görürken, yangınların önlenmesine yönelik çalışmalarla bu anlamdaki yatırımlara bütçe ayrılması tezi yeterince dikkate alınmamaktadır. Yangın risk ve tehlike sınıflarının belirlenmesi bu tezi savunanlara somut bir dayanak oluşturacaktır.  Günlük yangın tehlike endeksleri oluşturularak değişen iklim koşullarına göre yanma tehlikesi yüksek alanların önceden belirlenmesi ve dikkatlerin tehlikeli alanlar üzerinde yoğunlaşması sağlanmalıdır. Doğal yaşam sürecini doldurmuş bulunan ormanlarda odun hammaddesi kaybı fazla olmamaktadır. Bu nedenle asıl önemli olan genç orman alanları ile kıymetli orman alanlarının korunmasıdır. Yangın önleme çalışmaları ve söndürme organizasyonunda bu durum dikkate alınmalıdır."

 

“HAZIRLIKLI OLUN. MANAVGAT’A BU YANGINLARINDAN SONRA SEL GELECEK”

 

Böylesine büyük orman yangından sonra Manavgat’ı büyük bir tehlikenin daha beklediğini söyleyen Dr. Başaran, “Bunca yanan alandan sonra orman teşkilatı bu alanlardaki orman ağaçlarını üretime sokacak ve 60 bin hektar büyüklüğünde daha önce orman olan alan çıplak bir halde Manavgat’ın üzerinde duracaktır. Antalya bölgesi özellikle son yıllarda iklim krizinin etkisiyle Aralık, Ocak ve Şubat aylarında yaşadığı şiddetli yağışlar nedeniyle sellerle boğuşmaktadır. Yağmurun zararlı etkisini absürde ederek sele izin vermeyen ormanları olmadığı için Manavgat özellikle şiddetli yağışlardan sonra sel riskiyle de karşı karşıya kalacaktır. Bunun için önlemlerin şimdiden alınması gerekmektedir” dedi. 


05.08.2021 12:51:19