Muhtıra da tamam. Amerika yaşattıklarını yaşıyor. Hani hatırlarsınız, e-muhtıra verilmişti bizde. Amerika’daki başkanlık seçimlerinin ardından 6 Ocak’tan beri devam eden olaylar neticesinde, Amerika’da da benzer bir durum yaşandı. Görevdeki kuvvet komutanlarının imzasıyla bir bildiri yayınladı. Son günlerde Amerika’ya kötü örnek oluyoruz hep! Birkaç gün öncede Amerikan askerleri kongre binasını bastılar ya da daha nahif söyleyecek olursak “uygun adım” gittiler kongre binasına. “Demokrasiye balans ayarı” yaptılar bir güzel. Biz de yapmıştık hani… Hasılı kelam Amerika incindi.
Hani şu son günlerde popüler olan ustanın görüntülerini hatırlarsınız. Psikoloğa gidince “incinmişsin” teşhisi konulan usta. İşte onun gibi… Öyle anlaşılıyor ki Amerika, Irak gibi ülkelere o kadar çok demokrasi götürdü ki kendi elinde hiç kalmamış. Bunun için Güney Afrika Cumhuriyeti Cumhur Başkanı Cyril Ramaphosa, barışçıl bir şekilde demokrasiye geçiş tecrübelerini Amerika’yla paylaşabileceklerini söyledi. Eee boşuna dememişler: Men dakka dukka…
Bunları Amerika daha da yaşayacak. Emin olun! Ya da müsterih olun! Sadece zaman meselesi. Belki bir yıl sonra, belki 10 yıl. Allahu alem. Peki müneccimiyiz, bunların olacağını da nerden çıkardık? Tabi ki tarihten… Amerika’da yaşanan olaylar, toplumsal fay hatlarının zaman zaman kırılmasının tezahürleri. Harekete geçen bu fay hatlarının oluşturduğu sarsıntıların şiddeti farklı sadece.
Küreselcilerin prototipi olan Abraham Lincoln (16. ABD Başkanı), sanayileşmenin savunucusuydu. Savundukları ve seçim sürecindeki vaatleri Güney'in ekonomik düzenine tehdit ediyordu. Bizim coğrafyamızdaki Doğu-Batı ayrımı, Amerika’da Kuzey-Güney şeklindedir. Güney’in, tarıma dayalı bir ekonomi ve üretim yapısı vardı. Doğal olarak buinsan gücüne dayanıyordu. İnsan gücü de genelde Afrika’dan getirilerek köle yapılan insanlardı. Sanayileşmeyle birlikte insan gücüne eskisi gibi ihtiyaç kalmamıştı. Özellikle Kuzey’de. Bu yeni gelişmeler/sanayileşme Güney’in ekonomik yapısını tehdit ediyordu. İşte Abraham Lincoln’un başkan seçilmesi üzerine Güney eyaletleri bağımsızlıklarını ilan ettiler. 1861’de Lincoln’ün başkan olmasıyla Kuzey-Güney Savaşı başlamış, 11 Eyalet Bağımsızlık ilan etmişti....
Savaşı Kuzey kazandı. Günümüze kadar geçen süreçteyse Güney'in yaraları kapanmadı. Kapanmayan toplumsal yaralar da zamanla kimliğe dönüşür. Günümüzdeki çatışmaların soy kütüğü bu. Kaldı ki “Black Lives Matter” hareketi de yeni hem de sağlam bir fay hattı olarak bekliyor. Kendilerine kötü davranılan, zamanında köle olarak Amerika’ya getirilen zencilerin çocukları, şimdi hür birer Amerikan yurttaşı olan siyahi Amerikalılar, sistem içindeki ırkçılıkla, cinayetlerle mücadele için, son zamanlarda popüler olan “Siyahi Hayatlar Önemlidir” gibi sloganlarla tepkilerini dile getiriyorlar. Lincoln köleliği kaldıracağını vaat etmişti -sanayide artık gerek yoktu çünkü-. Küreselcilerin temsilcisi olan Biden da kongre baskını sürecinde ve öncesinde aynı mantıkla "zencilere" gönderme yaptı hep. "White supremacy" tarzı Trumpçılar, köleliğin kaldırılmasıyla yerleşik ekonomik düzenlerinin bozulacağını gören ve Confederate States of America (Amerika Konfedere Devleti) devletini kuranların soyundan. Yani günümüzdeki Ulusalcılar. Atalarının kurdukları o devletin bayrağıyla bastılar kongre binasını. 1861-1865'te bağımsızlık ilan eden eyaletler (gri), 2020 seçimlerinde Trump'a oy verdiler (kırmızı), o zamanki Kuzey eyaletleriyse Biden’a oy verdi. Yine Kuzey kazandı. Trump ve taraftarları, seçimlerin çalındığını iddia ettiler.
Günümüzdeki gruplar işte o yaranın/kimliğin yeni şekilleri/tanımları. Amerika’da Küreselciler ve Ulusalcılar arasında var olduğu söylenen çatışma böyle bir soyağacına sahip. Amerika’daki bu fay hatları zaman zaman harekete geçiyor. Şuan bir taraf diğer tarafı bastırmış olsa da, bir gün yeniden hareketlenecek bu hatlar.