Geçen haftaki yazımda, B.B. Erzurum spor nasıl yok edilir diye bir yazı yazmıştım. Sorunların nasıl çözüleceği hakkında naçizane fikirlerimi sıralamıştım.
Taraftar gruplarının, başkan adaylarının, birlikte hareket etmeleri gerektiği hakkında fikirlerimi, tecrübelerimi anlatmaya çalışmıştım.
Bu hafta gelişen olaylar, ulusal ve yerel kanallarda yapılan konuşmalar, bizi büyük bir tehlikenin beklediğinin habercisi olduğunu göstermektedir.
Biz süper lige nasıl tekrar çıkabilmeyi konuşmamız gerekirken, doğru planlama ve projelendirmeyi konuşmamız gerekirken, mevcut yönetimin kongre tarihine kadarki süreci doğru yönetmesini beklerken, kulüp onursal başkanımız ve kulüp başkanımızın yapmış oldukları açıklamalar bizi hem üzmüş hem de endişelendirmiştir.
Kulüp başkanı Ömer Düzgün, sosyal medya üzerinden kendisine yapılan bedduaları hak etmediğini, tüm mesaisini kulübün menfaatleri için harcadığını, kendince haklı sebeplerini anlatmışken, bir grup taraftar işyerine gidip kendisini protesto etmiş, bundan dolayı da görevine devam etmeyeceğini açıkladı.
Onursal Başkan Mehmet Sekmen de bugüne kadar kulübe kazandırdıkları ve yapmış olduğu fedakarlıkları, başarıları anlatarak, yapılan haksız eleştirileri, davranışlarını kabullenmeyeceğini, moralinin çok bozuk olduğunu söyleyerek, kulüpten tamamen elini çektiğini ifade etti.
Taraftarların bir bölümü, onursal başkansız olmaz demeye, bazıları da şehrül - emin olan, seçilmiş bir kişinin böyle ifadeler kullanamayacağını tartışmaya başladı.
Yine başladığımız yere döndük.
Gruplaşmalar, bölünmeler, şu başkancılar, bu başkancılar, o partili, bu partili, o Erzurumlu, bu Erzurumlu değil, o kötü taraftar, ben iyi taraftarım. Herkes apayrı bir moda girdi. Herkesin morali, hatta asabı bozuk.
Taraftar grupları küme düşme psikolojisini halen üzerinden atmış değil. Kabullenmeleri de biraz zor gözüküyor. Bu psikolojiden biran önce kurtulup önümüzdeki sezonu nasıl daha iyi nasıl değerlendiririz onun planını yapmalı. Bu genç taraftarları büyük ağabeyiler yatıştırmak zorunda. İnsanların özeline, kutsalına, hakaret edilemeyeceğini, bu Dadaşlara yakışmayacak bir davranış olduğunu belletmeli, öğretmeli hatta ayırmalı. Bilgiye, katkıya, eleştiriye evet ama küfüre hayır.
Yönetici pozisyonunda olan kişiler şunu unutmamalı; diğer branşlardaki seyircilere göre Futbol seyircileri, taraftarları daha kolay manipüle edilebiliyor. Dikkatli olmak ve doğru bilgilendirmeyi anında yapmak gerekiyor.
Yönetim kademesindeki kişiler biran önce toparlanmalı. Başkan adayları amaçlarının Erzurum ve Erzurum sevdası olduğunu, şehri ve şehrin insanlarını en iyi şekilde temsil etmek olduğunu, bunu da ancak birlik ve beraberlik içerisinde başarabileceklerini, birlikte hareket edebilmenin mesajlarını vermeli.
Öyle ya bugün onlara yarın size...
Şimdi sormak lazım!
Amaç şehrimizin, daha iyi yerlerde olması değil?
Amaç, üst düzey liglerde şehrimizin takımını görmek ve o heyecanı yaşamak değil mi?
Amacımız dünyanın her tarafındaki hemşerilerimize, insanlara şehrimizin tanıtımı ve hasretini dindirmek değil mi?
İnsanları itibarsızlaştırarak, hakaret ederek, başarıyı yakalayamayız. Bu şehrimize bir şey kazandırmaz. Ya birlik beraberlik içerisinde hareket edeceğiz ya da şehrimizin bir markasını daha kaybedeceğiz.
Ya kişileri hedefleyip kulübü kaybedeceğiz…
Ya da kollektif ruhu yakalayıp;
Başarıyı sporda – sanatta – ticarette – siyasette şehrimizin ve insanlarımızın daha iyi yerlerde olması için,
Ortak sevdamızın Erzurum ve Erzurumlu olması için bilgimizi, yüreğimizi, enerjimizi bu misyon için kullanacağız.
Amaç üzüm yemek mi, yoksa bağcıyı dövmek mi?
Kalın sağlıcakla .