Hani neredeyse mahalle muhtarlığına adaylığını koyanların bile, "mahallemizin bekası için, beni seçin," diyeceği günlerden geçerken, İYİ Parti'nin Palandöken adayı Eczacı Canan Uçar, 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü'nde on bin kadına "çiçeksiz akmak yakışmaz coşkun sulara, al şunu göğsüne tak," dercesine on bin karanfil dağıttı.
Çiçeklerin dilinde beyaz karanfilin, "temizlik", kırmızı karanfilin de "sevgi" anlamını yüklendiğini söylerler.
31 Mart'a sayılı günler kala, birileri böyle yaparken, bazı siyaset dilbazları, temizlik ve sevgiyi öteleyerek dağarcıklarında ne kadar olumsuz kelime varsa, karşılıklı olarak pimi çekilmiş bomba gibi cümleleri ardı ardına fırlatmaktalar.
Sadece siyasiler mi?!
Ulusal medyada birçok gazetecisi de yorumcusu da aynı dili kullanmakta.
Alt tarafı, yerel seçim, diyerek geçiştirecek değiliz elbet.
Alt tarafı da, üst tarafı da seçimdir.
Demokrasinin sac ayaklarından biri olan seçim denilen eylemi kimse hafife alamaz; ama bu eylemin ağırlığına yakışmayacak sözlerin ve karalamaların birçok seçmeni ve yöneticiyi kırmakta olduğunu da bir kenara yazmak gerekir.
Bir taraf, Cumhur İttifakı'nın galebe çalması halinde anamızın ağlayacağını iddia ederken, diğer taraf da Millet İttifakı'nı PKK ve FETÖ denilen hain örgütlerin desteklediğini ve 'beka' sorununun olduğunu söylemekte.
Bu suçlamaların hedefinde seçmenin olduğuna vurgu yapmak pek inandırıcı olmaz; iyi de o zaman hedef kim ya da kimler!
Öyle ya, dağdaki taşa, ormandaki ağaca, deredeki suya söylenmiyor ki!
Taşa, ağaca, suya ve seçmene söylenmiyorsa hedef tahtasında bir tek parti yöneticileri ve sorumluları kalmıyor mu!?
Yani, hedefte ittifakın genel başkanlarının yanı sıra parti ve il ve de ilçe yöneticileri olmalı.
İşte bu hiç de iyi olmuyor!
Birlik ve dirlik için, yakışıklı ve güzel cümleler kurmak yerine, nefret ve gerginlik yaratan sözcükleri karşılıklı olarak birer mermi gibi sıkmanın faydası ne ola ki!
Bir de bazı kentlerde bazı adaylar oy isterken sandığı sırat köprüsü yerine koyarak, "bize oy veren cennete gider," anlamına gelecek sözleri eylemesinin toplumda bir karşılığı olmadığı da bilinmeli.
Ayrıca aynı bu muhteremlerden biri, "din benim tekelimde değil, onlar da kullansın," cümlesinden, "dini, din olmaktan çıkarmak için sadece bizim çabamız yetmiyor," anlamını çıkarırsak kim karşı gelir!
Bazı belediyeleri kazanmak ya da kazanılmış olanları elde tutmak için, kutsalları kullanmak, kullananları yüceltmediği gibi inancı küçültürken imanı da zedelemiyor mu acaba!
31 Mart'a yürürken hal ve gidiş bu işte!
Neyse ki Erzurum'da bu tür söylemlere pek rastlamıyoruz.
Bazen tesadüf etsek de duymamazlıktan ve görmemezlikten gelmemiz ortalığı bulandırmak istemediğimiz içindir.
Kaldı ki milliyetçiliğin önemini ve kavramını baş tacı yapmış olan Erzurum'da hangi partiden olursa olsun, özellikle "ihanet" sözcüğüne gülüp geçer.
Erzurum'da dengeler değişir mi bilemeyiz.
Bekleyip göreceğiz.
Bu arada İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener'in salı akşamı Erzurum'a geleceğini ve çarşamba günü de Palandöken İlçesi'nin Yenişehir'deki Seçim Koordinasyon Merkezi'nin açılışında bulunacağını öğrendik.
AK Parti'nin açılışlarına nasıl gittiysek, elbet buna da gidip, izlenimlerimizi yine tarafsız olarak paylaşacağız.
Ve yine İbrahim Hakkı'nın iki dizesini mırıldanacağız.
"Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler!"