1 Eylül yazısı...

Annem okuma yazma bilmezdi. Babam da. Gerçi babama mesai saatleri dışında katıldığı dersler sona erince bir ''Şahadetname'' vermişlerdi ama. Ehh işte.

 

1960 dan önceki bir yıl. Hangisiydi hatırlamıyorum. Umudum köyü ilk okulunda öğrenciyim ve okuma yazmayı öğrenmişim. Annem epeyce şaşırmış ve çok sevinmişti. Sevincinin iki sebebi var. Birincisi elbette benim okuma yazmayı öğrenmiş olmam. İkincisi: Artık mektup yazdırabilecek.

 

Defterimin sayfalarından birini, içimiz kan ağlayarak koparıp Ayşe halama mektubu yazdık:  ''Evvela selam ederim. Nasılsın, iyi misin? Bizden sual edecek olursan...''  Sonuna ısrarla şu notu koydurdu: Bu mektubu Mustafam yazdı.

 

Babamı bekleyeceğiz. Şeker Fabrikasında çalışıyor ve köye hafta sonları bazen iki haftada bir geliyor. Geldi ve zarfın üzerine ne yazacağımı söyledi: Ayşe Duman Goluna köyü Koçbeyaz Ticaret Süleyman Koçbeyaz eliyle Çamlıhemşin/Rize

 

Meğer Fırtına Deresi vadisi boyunca bütün mektuplar Süleyman Koçbeyaz eliyle dağıtılıyormuş. Halam ve nice halalar köyden ineceklere tenbih ederler: Süleyman'a bak ki mektup var mı?

 

Galiba büyüdüm. Süleyman Koçbeyaz'ı tanıdım. Dualı bir yüzü vardı ve ben sebebini biliyordum. Halamın evinde kaldım, yazdığım mektupların hepsi oradaydı. Komşulara övünerek gösterdikten sonra itina ile sakladığı mektuplar.

 

Unutmuşsundur ihtiyar: Sevmek, bir sevinci saklamaktı.

 

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.